Kurduğu firma ile Aziz Yıldırım'ın danışmanlığını yapan Celalettin Erkal'ın iş yerinde 23 Ekim 2007'de yapılan aramada, çeşitli gizlilik derecelerine sahip belgelerin bulunması üzerine, Erkal ile Serdar Özgür, Kemal Atilla Şensoy, Atilla Özdemir, Sezcan Yalkın, Zafer Yoldaş ve Aziz Yıldırım hakkında soruşturma başlatıldı.
Sanıklar hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 334. maddesindeki 'açıklanması yasak gizli bilgileri temin etme' suçundan dava açıldı.
Kapatılan Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesiyle yetkili Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Aziz Yıldırım, Atilla Özdemir, Kemal Atilla Şensoy, Sezcan Yalkın ve Serdar Özgür'ün beraatına, sanıklar Celalettin Erkal ve Zafer Yoldaş'ın ise 1 yıl 8'er ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermişti.
Milli Savunma Bakanlığı ile hapis cezası alan sanıkların kararı temyiz etmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına geldi.
Başsavcılık davayla ilgili tebliğnamesini tamamlayarak, Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderdi.
Tebliğnamede sanıklar, Yıldırım, Özdemir, Şensoy, Yalkın ve Özgür hakkındaki beraat hükümlerinin onanması istendi.
Tebliğnamede, yapılan yargılamaya, elde edilen delillerin mahkumiyete yeterli olmamasına, mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gerekçesine göre hükmün usul ve kanuna uygun olduğu belirtildi.
-Diğer iki sanık yönünden bozma istemi
Tebliğnamede, sanıklar Zafer Yoldaş ve Celalettin Erkal hakkında verilen hükümlerin ise bozulması talep edildi.
Mahkemenin bu sanıkların ev ve iş yerlerinde ele geçirilen belgelerin gizli nitelikte olduğu, birçok belgenin askeri hizmetlerin gereği olarak gizli bilgiler içerdiği, bunların özel şahısların işyerlerinde ve üzerilerinde bulunmaması gerektiği sonucuna vardığı hatırlatıldı.
Genelkurmay Başkanlığının 9 Şubat 2013 tarihli görüşüne de yer verilen Tebliğnamede, Genelkurmay Başkanlığı görüşünde, İnsansız Hava Aracı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Orta Menzille Modern Tanksavar ihtiyacı, Helikopter Karşılaştırma Tablosu, Füze Sistemi Proje tanımlama dokümanları gibi birçok belgenin, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgililerden olduğunun belirtildiği vurgulandı.
Tebliğnamede, görüşte, bu bilgilerin herhangi bir şekilde açıklanmasının teşkilatın yapısını değişikliğe sokabileceği, iç ve dış unsurların eline geçmesi halinde devletin güvenliğini sıkıntıya sokabileceği, bu durumda da devletin iç ve dış siyasal yararlarının olumsuz etkileneceğinin aktarıldığı kaydedildi.
Bu nedenle sanıkların eyleminin, TCK'nın 334/1. maddesinde tanımlanan "yasaklanan bilgilerin temini" suçunu değil, TCK'nın 327/1. maddesinde tanımlanan "devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme" suçunu oluşturacağının kabul edilmesi ve buna göre hüküm kurulması gerektiği savunuldu.
TCK'nın 334/1. maddesi, "gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis", TCK'nın 227/1. maddesi ise "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar hapis" cezası verilmesini öngörüyor.
