Avrupa’daki at eti skandalının boyutları her geçen gün büyüyor. Sürekli yeni ürünlerde at etinin izine rastlanıyor. Alman gıda teftiş kurumları, sığır eti olarak etiketlenmiş ürünler arasında bugüne dek yaptığı 485 testin 34’ünde at eti de buldu.
Diğer yandan içi rahat helal sertifikalı et tüketen Müslüman tüketiciler ise Almanya’nın bazı kentlerindeki döner etinde at ve domuz etinin izine rastlanması sonucu tedirgin oldu. Skandal, helal sertifikalı etin ne kadar güvenilir olduğu tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Ayman Mazyek, et ve et ürünlerindeki helal damgasının tescilli bir ibare olmaması, tek ve güvenilir bir elden verilmemesi nedeniyle, bu ibarenin birçok firma tarafından suistimal edildiğini düşünüyor.
"Helal kriterleri standartlaştırılmalı"
Almanya'da merkezî bir sertifikalandırma sistemi bulunmadığına işaret eden Mazyek, "Bugüne dek helal sertifikası vermek için gereken kriterler standartlaştırılamadı. Bunun sonucunda da her isteyen firma, gerçekten helal olup olmadığını kontrol ettirdiği bilinmeden ürünlerine, helal damgası bastırabiliyor. Ürünlerin helal olup olmadığının denetimi ise yeterince şeffaf ve açık yapılmıyor. O nedenle biz Müslümanlar Merkez Konseyi olarak, helal kriterlerinin standartlaştırılmasını talep ediyoruz. Böylece Müslümanların iyi niyetinin suitimal edilmesinin önüne geçilmiş olacak, her isteyen bu damgayı kullanamayacak" diye konuşuyor.
Avrupalı gıda üreticileri helal gıda pazarını keşfedeli çok oldu. Giderek büyüyen bu pazarda birçok gıda üreticisi, kazancına kazanç katıyor. Helal sertifikalı gıdaların 2010 yılında dünya pazarındaki toplam değeri 651 milyar doları bulmuştu. Bu rakam Avrupa’da 67 milyar dolar, Almanya’da ise 5 milyar dolara ulaşmıştı.
"Tüketiciler alışkanlıklarını değiştirmeli"
Yaklaşık 4 milyon Müslüman’ın yaşadığı Almanya’da helal gıda pazarının büyümesi, dünya pazarında etkin birçok gıda zincirini de helal sertifikası almaya yöneltti. Nestle, Wisenhof, Haribo gibi üreticiler, uzun zamandır ürünlerine helal sertifikası alıyor. Ancak bu sertifikayı dağıtan Avrupa’da ve Almanya’da birçok firma bulunuyor. Bu firmaların sertifikayı vermek için aradığı kriterler ise her zaman birbirine uymuyor.
Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Ayman Mazyek, bugüne dek ortak bir sertifika merkezi oluşturulamamasının nedenlerini şöyle açıklıyor: "Bu nedenlerden birisi; dinî cemaatlar, ortak kriterleri ortaya koymada çok geç kalmış olmaları. Bu, aynı zamanda kabul ettiğimiz bir özeleştiridir de. İkincisi ise tüketicinin kendisi. Zira tüketici satın aldığı etin, hem çok ucuz olmasını ama yine de helal ve hatta mümkünse bir de organik olmasını istiyor. Ama bu isteklerin bu kadar ucuza mal edilmesi hiç de kolay değil, tüketicinin bir parça hassasiyet göstermesi, fiyatta biraz daha yukarı çıkması gerekiyor. Artık tüketicinin bazı alışkanlıklarını değiştirmesinin vakti geldi, bence. Ayrıca gıda üreticisinin de, tıpkı ISO sertifikasında olduğu gibi, canı istediği gibi helal damgasını kullanamayacağını bilmesi gerekiyor. Bence hâlihazırdaki et skandalı, tüm bunların değişmesi için bir fırsat olarak değerlendirmeli, helal gıda pazarında gereken değişiklikler artık yapılmalıdır."
Helal kesime tepkiler
Mazyek’e göre bir ürünün helal sertifikası alıp almayacağına, tıpkı Yahudilerde olduğu gibi Müslümanların dinî cemaatlerinin karar vermesi ve bunun için gerekli denetimi de yapması gerekiyor. Mazyek, sertifikayı dağıtan organizasyonun kâr amacı gütmeden, aksine vicdanî ve bilimsel açıdan helal kriterlerini kontrol etmesi gerektiğini söylüyor.
Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Ayman Mazyek, ortak bir helal sertifikası için Federal Tüketici Koruma Bakanı Ilse Aigner’e başvurduklarını kaydediyor.
Almanya’daki mezbahalarda aslında hayvanlar kesilmeden önce uyutuluyor. Ancak bu helal kesim kapsamına girmediği için Müslüman ve Yahudilere, hayvanların kanı akıtılarak kesilmesi için bir istisna gösteriliyor. Bu uygulama birçok hayvan hakları savunucusunun tepkisine neden oluyor.
DW