Bu yazımı bir alıntıya hasredeceğim. Cahız olarak bilinen Ebu Osman Amr Bin Bahr Bin Fezzaz El-Leysi El-Kenani El-Basri (159 H. – 255 H.) “Türklerin Faziletleri” adlı kitabında şunları yazar:
Savaşta: Türkler silahı kullanmakta usta oldukları gibi ok yapımı ve kullanımı, silah yapımı ve kullanımında da o kadar ustadırlar. Onların kılıçlarının benzerini bulamazsın. Kılıçlarını; yapımlarındaki titizlik ve ustalıklardan tanıyabilirsiniz. Savaşçı Türk, kendisinin ve atının savaş gereksinimlerini ve malzemelerini kendisi yapar, kendisi hazırlar ve hiçbir zaman savaşa eksiksiz bir şekilde gitmez.
Türk, hiçbir zaman kendisini zafere ulaştıracak yolları iyice hesaplayıp sabır ve sebat içinde olmadan bir savaşa girmez. Çünkü o bir savaşa girdiğinde asla teslim olmaz, son nefesine kadar savaşır. Kılıcını sallaması 10 savaşçıya bedel. Attığı ok ise asla hedefini şaşmaz. Türk'ün 4 gözü vardır; ikisi önde diğer ikisi de arkadadır.
Türkler kendi topraklarında aralarında din, mal, mülk veya öfke için savaşmaz. Onlar tek Ümmettir. Birbirlerine yardımcı olur, savaş esnasında savaş kurallarını gözetirler.
Düşmana karşı şiddetli savaşçıdırlar, kendi aralarında merhametlidirler. Eyerli atları vardır. Savaşlarında sabır ve sebat içindedirler. Onlar isteyendir, istenilen değil. Güçleri; karşılarında teslim olan ve zayıf düşene merhamet gösterip affetme sırrı altında yatar.
Yemekte: Türkler; Çokça et yer ve süt içer. Kendi avlarını yemeyi daha çok severler.
Türk, usta avcıdır, ata binmekten bıkmaz. Atı ona çok sadıktır, onu çağırdığında gelir, bıraktığında sahibini takip eder. Söylenir ki: “Türk, düşmana karşı savaşmaya çıkmamışsa bir avı yakalamaya çıkmıştır, avı yakalamaya çıkmamışsa da bir canavarı mutlaka yakalayıp öldürmüştür”
O, çoban, seyis, koşucu, bakırcı, baytar ve savaşçıdır. Engebeli dağları tırmanmada ustadır. Yaşı ilerledikçe, ata binmesi de artar.
Hanımları: Türk kadını, eşlerinde bulunan güç, azim, sabır ve ustalık özelliklerinin aynısını taşırlar.
Türk, uyumayı sevmez. Uykularında bile uyanıklık ve dikkatlilik durumu içerisindedir.
Türk, bir iş öğrendiğinde onda ustalaşır ve tüm sırlarını çözer. Bir başka işi öğrenmediğinde ise ondan bir şey anlamaz.
Türkler öyle bir millettir ki, iki yüzlülüğü, yaltaklanmayı, yapaylığı, dedikodunu, kibri, israfı, bidatı, hakları olmayan malın üzerine çökmeyi bilmezler, bu şeylerden uzak dururlar ve içinde bulundukları bozuk ortam onları yoldan çıkartmamıştır.
Cahız, şöyle devam ediyor: Onların kusurları; Vatan sevgileri ve ona duydukları özlem, göç sevgisi, ganimet ve gelenek sevgisidir. Kuteyba Bin Musl El-Bahli'ye Türklerin sorulması üzerine şunu söyledi: “Onlar; Vatanlarına bağlı olan develerden de daha çok bağlılardır vatanlarına. (Vatanına bağlı deve: Bir yerde dünyaya gelip büyüdükten sonra uzak diyarlara götürülen ve bir süre sonra tekrar vatanına dönen devenin kendi toprağını duvarlarını özlem içinde koklayıp durmasıdır) Vatan sevgisine olan aşkı ve özlemi o kadar güçlüdür ki insanlar arasından onu ayırabilirsin. Şöyle devam etti: Herkes vatanına özlem duyar bu fıtrattan gelen bir şeydir. Ancak Türk'ün özlemi daha güçlü ve daha farklıdır.
Yazar Türklerin iyiliklerini, güzelliklerini ve özelliklerini anlatmada o kadar dalıyor ki bu bahisle yazdığı sayfa sayısı 100'ü geçiyor. Türkiye'ye kısa bir ziyarette bulunan kişiler bile bu güzel halkın kökleşmiş güzel özelliklerinden birçoğunu görecektir…