İbn-i Abbas'a göre din binası dört kattan oluşur: Akaid, Ahlak, İbadet ve Muamelat.
Bu sıralamadan yola çıkarak ahlakın ibadetten de önce geldiğini, ahlaksız bir ibadetin tek başına yeterli olmayacağı söylenebilir.
Ahlaklı insanlar Müslümanlığın tadına varırlar. İslam, ahlaklı insanların dinidir.
Okullarda bize öğretilen iyi insan olmak, yanlış iş yapmamak bilgisi, bizce ahlak tanımının tam sınırlarını belirleyen ve karşılığını bulmuş olan tanım mıdır?
Dünyevî meselelerde karşılıklı konuşma esnasında kibar olmak ve nezaketli olmak mıdır ahlak?
Çevremizde duyar ve görürüz; şu insan çok beyefendi birisidir, Hanımefendi birisidir, çok ahlaklıdır diye. Nedir ahlakın ölçüsü? İbni Abbas'ın sıralamasından anlıyoruz ki ahlak, inanç esasları sıralamasından hemen sonra gelmekte ve ibadetinde öncesinde yer almakta. Kısaca ahlak Müslüman'ın olmazsa olmazıdır
Ahlaksız bir namazdan, oruçtan, hacdan bahsedilemeyeceği gibi yaşamaktan, mücadele etmekten ve dava sahibi olmaktan da bahsedilemez. Müslüman eşittir güzel ahlak sahibi diyebildiğimiz zaman, bu kavramın bir anlamı olmaktadır.
Gecesini gündüzünü ibadet ve zikirle geçirip, insanî ilişkiler noktasında haddinden fazla kırıcı olanın, emanete ihanet edenin, sözüne güvenilmeyenin… vs hem insanlar nezdinde hem de İnd-i İlâhi'de ibadetine mi ahlakına mı bakılır?
Biz Müslümanların belki de en büyük sorunu, iman ettikten sonra ahlak sorunları yaşıyor olmamız. Müslüman teslim olup hayatını Allah'a göre tanzim etmeye başladıktan sonra, menfaati ve nefsi söz konusu olduğunda, menfaatini ve nefsini tercih ediyorsa, burada ahlak ile birlikte imanda da sıkıntı olduğu düşünülebilir.
Müslüman sıfır hatalı ve kusursuz değildir elbette. Düşebilir, hata edebilir ancak, bu hayat tarzı haline döndüyse burada ciddi bir sıkıntı yok mudur?
Geçmişte ahlaki problem olarak addedilenler günümüzde normal sayılıp, nezaket örneği olarak kabul ediliyorsa bunun adı ahlak değildir. Hz. Peygamber “ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” dediği vakit Müslümanlar için ahlak ne ise şimdi de odur.
Kur'an ve Sünnet kaynaklı bir kavramdır ahlak. Nefsi menfaatler doğrultusunda gösterilen nezaket, ahlak olamaz asla.
Basit gördüğümüz her bir ahlaki zaaf dinimizden parçalar eksiltmekte. Toplum olarak en büyük meselemiz; ibadetin ve muamelât rükünlerini eksiksizce yerine getirip, ahlakın rükünlerinden habersiz yaşıyor olmamızdır.
Bizim camiada Müslümanların sosyal hayattaki ahlaki zaafları, kırıcı ve inciten üslupları ve beraberinde yaşam tarzları haline gelen gayri ahlaki yaşam biçimleri Müslüman kimliğine halel getirmektedir. İşin kötüsü bu durum İslam'a fatura edilip, bütün Müslümanların töhmet altında bırakılmasıdır.
İşte tam burada Ahlakı, Din gibi görmeye başladığımızda ambalajı yırtık olarak lanse edilen Müslümanların kimliği “Müslüman ahlakı” diye reklam edilmeye başlanacaktır.
Peki, Allah için ve bizim için bu kadar hayatî öneme sahip bir konu olan ahlak, günümüzde çok basit görülür hale gelen durumlar karşısında ne söyler?
Tarafımızdan hayatımızın her alanına girebilmesi için vizesi verilmiş ahlaksız medyanın yayınları ile karşılaştığında ahlakımız bize neyi emrediyor.
Yalancı siyasetçinin söylemlerine, hakkı gizleyip menfaatinden dolayı örten hocaların anlattıklarına, ailesine karşı adaletsizce yaklaşan ebeveynin üslûbuna karşı nasıl bir tavır almamız gerekiyor.
Komşusunun sorununa kulak tıkayarak görmezden gelmeye, ticarette hile yapan tüccarın adaletsizliğine, akrabası ile bağını kesme! emrine rağmen, dünyalık adına zarar görür korkusu ile kesene, gıybetsiz ve dedikodusuz muhabbeti istemeyene, hayra sevk edecek uyarıları eleştiri değerlendirip duymazdan gelene, kötü sözü; konuşmasının tamamlayıcı unsuru haline getirenin ahlakına... vs İslam ahlakı ne gibi şeyler söylüyor.
Bizim ahlaki duruşumuz bu gibi durumlar karşısında ne gibi tepkiler koymakta?
Hiç ölmemek üzere öleceğimiz mekâna doğru yolculuğumuz esnasında ibadetlerimizi noksanlaştıran, kulluğumuzu çürüten, bizi kötüymüşçesine reklam eden ahlaki sorunları hayatımızdan nasıl def edeceğiz?
Din ve ahlak referanslı Müslüman yaşantısı, anımızdaki ve istikbalimizdeki kötü reklamı bertaraf edecektir.
Hep yakındığımız toplumdaki bozulmaların ve gençlikteki çözülmenin asıl müsebbibi sosyal hayatta karşılaştığımız tüm ahlaki sorunları görmezden gelerek ve kendi hayatımızda da normalleşmesine sebep olan bizler değil miyiz?
Hz. Peygamber yapılan bir hata karşısında elimizle ona müdahale etmemizi, gücümüz yetmiyorsa dilimizle, onu da yapamıyor isek kalbimizle buğzetmemizi öğütler. Yakınıp durduğumuz ve endişe ile takip ettiğimiz ahlaki zaaflara karşı kendi gücümüz nispetinde karşı koymak durumundayız. Ne kadarına gücümüz yetiyorsa…
Elbette önceliğimiz ahlaklı olmak adına kendimizi hizaya çekmek olmalıdır. En güzel davet örnek olmaktır.
Müslüman'ın fıtratında ahlaksızlık yoktur.
twitter.com/msbeser
Yorum Yap