Dolar

32,3983

Euro

34,7753

Altın

2.433,57

Bist

10.082,77

Merhamet tezgahında nefret dokumak

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-10-12 15:20:43

Merhamet tezgahında nefret dokumak
İnsan zevklerinden, eğlenceli anlarından, mutluluğundan olgunlaşamaz ve varamaz kimlik durağına. Çekip gitmedikçe çocukluğundan, fiziksel ve zihinsel kapasitesinin kavanozunu dolduramaz.
Acının lezzeti, çilenin yüreğine dokundurduğu hüznü, çocukluğundan kalma umutları, yorgunluğuna göğüs gerip tedavi etmeye çalıştığı geleceği, dertlenmiş olduğu yolculukta elinde ve yüreğinde taşıdığı bileti ile ulaşır kimlik durağına insan. İnsanın hüviyeti acısıdır, yaşadığı çileden tanırız insanı. İslam dünyasının savaş alanı ve kan gölü haline geldiğini el'an kendi topraklarımızda da müşahede edebiliyoruz ne yazık ki. Yitik sevdalarımızın arasına, insanlığımızın en hoş sedası olan samimiyeti de ekledik. Mimiklerin izlerinde dahi yer aldığı, duvarlarının merhamet ile sağlamlaşması gereken yuvalarımızda, enkaz haline dönüşmüş yığıntıların arasında can veriyor merhametimiz.
Bir ölümün diğerine bağlandığı, çorap söküğü misali ömürler sökülüyor her an. Kıstırılmış zamanımızın heyulasında her birimiz ayrı bir sancı ile kıvranıyoruz. Şükrün bizi gecenin koynundan güneşe çıkarabileceğini unutarak, bir olan Rab'dan uzaklaşıyoruz bin ilahlarımızla. Birbirimize merhamet gözlerinin ışığı ile bakmadığımız gibi her istenildiğinde karşılıksız el uzatanın kapısında, nefsimize de merhamet dilenmeyi unuttuk. “Merhamet etmeyene, merhamet edilmez.” uyarısının ne olduğunu bile hadsiz yaşantımızda yok ettik.
Nefret ve öfkenin gölgesinde, gözümüzü bürümüş olan hırsın perdelediği karanlıkta yol alıyoruz.Nefrete verilen verginin sorumlusu olan kimliklerimizle. Meşruiyet kazandırdık memnu olana, sakladık kimliğimizi merhametten maraz doğar diye. Az biraz yapmacık dua ve gözyaşı, yoğun hamasi sözlerle sosyal medya aracılığıyla temizlemeye çalıştık vicdanlarımızı. Bizi şekillendirmek isteyenlerin süslü zamanında israf ettik insaf duygularımızı, muhabbet ve sevgiye dair biriktirmemiz gereken merhamet hislerimizi.
İpek kılıflarla muhafaza ettik bize sundukları çağın en şaşaalı trendini. Nefreti, öfkeyi ve zulmü. Bir başkasına sirayet ediyor ipek kılıflarımızda ki muhafaza ettiklerimiz. Yapılanı görüyoruz, duyuyoruz ama hissedemiyor müdahale edemiyoruz. Yerdeki ekmek parçasını öpüp de kenara bırakan hürmet yok oldu, kalmadı hiç kimsede edep ve yok artık kimseyle münasebet.

Merhamet ve muhabbetle yalnız biz azaltırız birbirimizin acısını, hafifletiriz sırtımızda taşıdığımız anlamsız yüklerimizi. Hepimiz aynı türkünün yüreği, aynı acının kumaşıyız. Toprağımız bir, suyumuz aynı şifadan akıyor. Biz birbirimizi ne zaman nerede kimin aracılığı ile yitirdik? Birbirimize nasıl oldu da bu kadar bilendik?
Oysa biz birbirimizi bilendik. Yaşadığımız baharı fark edemedik, muhabbet ve merhamet ile kıymet veremedik, geldi geçiyor bahar; neden hala yitik duygularımız devreye girmiyor? “Merhamet” iman edenlerin en güzel özelliğidir. Bizler asla katı kalpli, acımasız ve zalim insanlar güruhunda nefes alamayız. Şefkat ve merhamet duygularımızı bütün insanlığa ve topluma karşı sabırla işlemeliyiz. Dar zihinli, şer ufuklu insanlar bizi yıldırmasın, dünya ve ukba aydınlığı yolumuza ışık tutacaktır.
Yitirdiğimiz değer ve duygularımızı başka şeylerle ikame ettiğimizden dolayı kurtulamıyoruz içine girdiğimiz çelişki kafeslerinden. Art arda gelen terör ve terör yanlıları imanımızın parlaklığını çevreleyip zindan hayatı yaşatmak ve geleceğimizi karartmak istiyorlar. Diş göstermeleri, salya akıtmaları, çeşitli insan dışı eylemleri bizleri müteessir etmesin. Karanlık ufuklu insanların bizim aydınlığımızda yok olacaklarını bilelim. Ya Kuddüs, Ya Kahhar sedaları yalnız kuşların ve tevhit nidasını kendi çapında zikreden yaprakların dilinde olmasın. Hissedelim merhamet ile duygularımızın tesirinden dağın taşın titrediğini. Yıkmakta üzerine olmayanlar için biraz hissiyat beklemek yanlış olur. Kendi hak hissiyatımıza dönelim. Ne ecdadımızı yıkabildiler ne de bizi yıkabilecekler. Yeter ki gönül ehli olarak muhabbet ve şefkat ile birbirimize sarılalım.
Yüzyıllardır kucaklaşan, diz dize duran, tek saf halinde nefes alan ve bize bu güzel ülkeyi İslam ile miras bırakanlar gibi yekvücut olalım. Yaşatılan acı ve hüzün ile pişmiş olmamız lazım. Parçalanmadan, kıyamda durarak, tereddütsüz zihinler ile yitirdiklerimizi kazanalım. Biz birbirimizi ne zaman nerede kimin aracılığı ile yitirdik? Birbirimize nasıl oldu da bu kadar bilendik?
Oysa biz birbirimizi bilendik. Ve biz birbirimizi bilen olarak bileneceğiz karanlık ufuklara.

twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser

[email protected]

Haber Ara