Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Eli ve yüreği kanlı medeniyet(!)

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-03-27 11:07:48

Eli ve yüreği kanlı medeniyet(!)

‘Başkasına ait bir değeri kendi menfaati için kullanmak üzere hile ya da zor kullanarak ele geçirmek' gibi basit bir tarifle anladığım emperyalizmin yakın tarihi, biz Anadolu halkı ile direk alakalıdır. Geçtiğimiz yüzyılın başında dünyanın kaybettiği Osmanlı'nın ardından onun yerini almak için kolları sıvayan kısaca 'batı' diye isimlendirdiğimiz Avrupa ve Amerika ülkeleri halen aynı konumlarını korumakla meşguller. Özgürlük ve adaletin sadece kendilerinden olanların hakkı olduğunu sana bu 'vahşi' medeniyetin, dün dünyaya verdiği düzen nasıl kanla boyalı bir kızıllık idiyse bugün de halen aynı renge boyamaya devam ediyorlar dünyayı.

Birinci dünya savaşının 1914 yılında başladığını hatırlarsak, henüz üzerinden bir yüzyılın ancak geçtiğini, yani milyonlarca cana mal olan iki dünya savaşının ve onların ardından gerekli görülen ülkelerde çıkarılan savaşların, batının desteklediği terör örgütlerinin ve dahası batılı gizli servislerin fiilen ya da el altından işgal ettikleri topraklarda işledikleri cinayetleri de eklersek, bütün bunların üstüne sırf batının menfaatleri için aç ve susuz bırakıldıkları için 'zulmen' canlarından olan Afrika'nın kara derili çocuklarını ve yetişkinlerini de sayıları bilinmese de en zararsız tahminle milyonlarca diye belirlersek; bu güzelim batı 'uygarlığı'nın ne muhteşem(!) temeller üzerine oturduğunu anlamamıza yeter mi?

Çağdaş emperyalistlerin ataları ile bizim atalarımızın yaptıkları savaşların sadece cephelerini saymak ve bu cephelerde kaybettiğimiz canların sayısını tespit etmek bile baya baya bir tarih bilgisinin yanı sıra taş gibi bir de yürek istiyor. Hadi bir yüreklilik gösterip en meşhurlarını hatırlayalım.

Sarıkamış faciası(1914): Savaşa giderlerken açlık ve soğuğa yenilen askerlerin sayısı hakkında 70 bin ya da 90 bin gibi belirsizlikler var. Bunun yanı sıra yakındaki Kafkas cephesinde kaybedilen can sayısının 270 bin civarında olduğu kayıtlara geçmiştir.

Çanakkale savaşları(1915): İsimleri belirlenenlerin sayısı 60 bin iken adı-sanı belirsizlerle birlikte bu sayı 250 binlere tırmanıyor.

Filistin kayıplarının sayısı ile ilgili ulaşabildiğim kaynaklar da 280 bin sayısını bulduğum da bir kere daha sarsıldığımı itiraf edeyim. Bu sayı Mısır ve Filistin bölgesindeki kayıpların toplamı idi. Kudüs için 280 bin can… (1917)

Bağdat'ı korumak için ise Acem körfezindekilerle birlikte kayıp sayısı 300 bini buluyor! (1917)

Yemen'de aynı yıllarda yaşanan savaşların sonunda ilginçtir ki, Yemen toprakları ikinci bir isim sahibi daha olur ve artık Yemen yerine 'Mezar-ul Etrak' denilecektir o topraklara. Yani Yemen artık bir Türk Mezarlığı'dır. Bu topraklarda isim ve memleketleriyle kayıtlara geçen sayı 350 binlerle ifade edilir.

Yemen gazisi dedemin anlattıklarından İngiliz medeniyetinin müstesna(!) özelliklerini keşfediyorum. Kırk kadar arkadaşı ile esir düşen dedemi İngilizler, kurşunun kıymeti sebebiyle bir ahıra kilitleyip orada açlıktan ölmelerini daha masrafsız bulmaları sonucu hayatta kalması, ahırın bir köşesinde buldukları köpek leşini azar azar paylaşarak yemeleri, sonrasında onları fark eden arap köylülerinin serbest bırakmaları.

Bu kısa hatırlatmalarla kalalım, çünkü batı medeniyetinin temellerindeki kan ve canların hesabı bırakın bir yazıya, kitaplara bile sığmıyor.

Yazmadan geçemeyeceğim bir diğer ayrıntı ise şu: Birinci dünya savaşında adı geçen ülkeler genelde Avrupa ülkeleri, Anadolu'yu işgal edenler de onlar gibi görünüyor! Peki Amerika o zamanlar nerdeydi? 1917 yılında savaşa karşı cephede katılan Amerika, Anadolu'da yok muydu? Yoksa birileri bize bu yakın tarihi bile bu kadar kolay alt-üst ederek mi anlatıyor?

Yukarda binlerle anlatılan her bir canın geride bıraktıklarını, onlar için kaç binlerin, milyonlarin içinin kanadığını düşünebiliyor musunuz? Ne kadar kolay binlerle kayıp saymak!

Bugün insan haklarından bahsettiklerine, demokrasiden dem vurup adalet dağıtma iddialarına bakmayın! İşgal ettikleri topraklara bakın onları tanımak için, her gün haberleri takip edin, kan üzerine kurulu batı medeniyetini her gün kaç litre daha kan içtiğini görmek için.

Tek suçları ya Filistinli, ya Çeçenistanlı, ya Iraklı, ya Afganlı ya da Suriyeli bir anneden doğmak olan ve sadece ama sadece bu suçları sebebi ile daha dünyanın ne kadar vahşi bir canavar olduğunu anlamadan ya bir mermi ya da bir bomba ile can veren bebelere bakın! Evladının tırnağı kırıldığında ciğeri yanan anaların, bu küçük cesetlere sarıldıklarında neler hissettiklerini anlatmaya batının sahip olduğu bütün mürekkepler bile yetmez.

Evet tarih, övgü ya da sövgülerden oluşan bir hatıra değildir. Aslında yukarda yazdıklarım tarih de değildir! Hala yaşanmaya devam eden bir olay tarih sayılmaz değil mi?

Cepheleri hatırlayalım yeniden; Çanakkale, Kafkasya, Filistin ve Bağdat! fark ettiniz mi? Bu cephelerden sadece Çanakkale cephesi kapanmış durumda! Yoksa İstanbul düştü mü? Yoksa o cephe sırasını mı bekliyor? Ve buyurun yukarda verilen sayılara o günden bugüne sadece Kafkasya, Filistin ve Bağdat cephelerinde can verenleri ekleyin!

Tarihe bir genel hakikatle ara verelim; dünya kurulalı beri bütün büyük imparatorluklar mutlaka ama mutlaka şu üç şehri ele geçirmek için uğraşmışlardır. Ve ilginçtir ki bu üç şehri ele geçiren dünyaya hükmetmiştir!

Hangi üç şehir mi? Kudüs, Bağdat ve İstanbul…

Haber Ara