Özet: Bir tv programında, Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski başkanı İsmail Pekin “Fethullah Gülen ve Mehmet Şevket Eygi gibi isimler 1959'da Özel Harp Dairesi içinde görevlendirildi” demiş. Birileri de bu konuda havaî yazılar yazmış, beni suçlamış, töhmet altında bırakmış.
DİKKAT: Bu paşa emekli olduktan sonra, Doğu Perinçek'in genel başkanı olduğu Vatan Partisi'nde, genel başkan yardımcılığı yapmıştır.
İDDİALARA CEVABIM:
Kendi açımdan konuşuyorum:
Bu iddialar yalandır, iftiradır, asılsızdır, düzmecedir, tamamen uydurmadır, gerçekle ilgisi yoktur.
1959'da yirmi altı yaşında genç bir memurdum, Diyanet İşleri Başkanlığında Fransızca mütercimliği yapıyordum.
Gazetecilik yapmıyordum.
İslamî kesimde hiçbir ağırlığım, şöhretim, nüfuzum yoktu.
Küçük bir çevre dışında beni tanıyan da yoktu. Silik küçük bir memurdum.
Genelkurmayda görevlendirilmişim... Bu sadece bir yalan değil, kocaman bir yalandır. Kocaman bir iftiradır. Kocaman bir balondur. Nasıl bir yalan ve iftiradır? Pek acemice...
Böyle iddiaların mutlaka ispat edilmeleri gerekir. Hani ispatı, delili?..Yok yok yok.
Dök yalan ve iftira çamurunu. Mutlaka bir izi kalır felsefesi.
Erzurum'da, Murat Paşa camii avlusunda Nurcu terzi Mehmet Şercil'in baraka bir dükkânı varmış. M. Şevket Eygi orada Fethullah Gülen ile görüşmüş...
Bunun da aslı şudur: Gerçekten orada o dükkân vardı ve yedek subaylık yaparken birkaç kez gitmiştim. Bir keresinde, o sırada 16 yaşında bir medrese talebesi olan Fethullah Gülen de gelmiş. Ben hatırlamıyorum, Gülen bir kitabında yazmış.
Bendeniz genç bir yedek subay, Fethullah Gülen 16 yaşında bir molla talebe, terzi Mehmet Şercil'in dükkânında karşılaşmışlar ve rejimi yıkma kararı almışlar... Pehpehpeh!.. Aman ne senaryo.
Şimdi, Genelkurmay düzmece hikâyesini uyduran zatı, iddiasını ispata çağırıyorum. Elinde geçerli, gerçek deliller varsa ortaya koysun. Koyamayacaktır. Hepsi yalandır, iftiradır, düzmecedir.
Bendeniz bozuk düzenin, egemen azınlık sisteminin, vesayet rejiminin, resmî ideoloji terörünün daima karşısında olmuşumdur.
Ne işim vardır Genelkurmay Özel Harp dairesinde?
Haaa... Benim haberim yok iken birileri, bu adam Komünizme karşıdır, onu dolaylı olarak kullanalım demiş olabilirler.
O da geçerli bir izah değil. Vesayetçi egemen azınlık rejim bana çok zulm etmiştir. Fikir ve inançlarımdan dolayı ağır ceza mahkemelerinde süründürmüş, zindanlarda çürütmüştür; altı yıla yakın bir müddet yurt dışında yaşamaya mecbur kılmıştır; iki günlük gazetemi batırıp iflas ettirmiştir.
Bu konuda hiç kimse işkembesinden konuşmasın.
İddialarını hukuken ispat etsinler.
Tutarlı ve geçerli deliller getirsinler.
Edemezler ya, ispat ederlerse kalemimi kırıp yazı hayatından çekileceğim.
15 Temmuzdan önce Fethullah cemaatinin hatalarına dair hayli yazım, uyarım yayınlanmıştır.
Cemaat kadrolaşması konusunda Beyefendiye uyaran bir telgraf da yazmıştım.
Aynen şudur:
Önemli bir Zata Açık Telgraf
“Muhterem Beyefendi: Dikkatinizi çekebilecek miyim acaba… Çok kısa yazacağım. Altınızdaki zemin sessizce ve sinsice kazılmakta ve oyulmaktadır. İleride çok vahim ve telâfisi mümkün olmayan sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. Siyasette maalesef vefa yoktur. Vefalı, sadık ve dost görünen herkese güvenmeyiniz. Türkiye'nin bugünkü yapısı tekelci ve sekter bir sistemi kaldırmaz. Elden geldiği kadar ve olumlu tarafıyla çoğulcu ve çeşitliliğe dayanan yapı ayakta tutulmalıdır. Tekelci kadrolaşmayı durduramazsanız, bu kadrolaşma sizin kariyerinizi bitirebilir. Hayırlı işlerinizde başarılar dilerim. Selam ve hürmetlerimle.” (30 Kasım 2011)
(Tekelci ve sekter yapılaşmadan kasdim, orduya adliyeye ve her yere sızan, kadrolaşan Cemaat idi.)
Ben tenkit ederken, uyarırken, o tarihlerde bugün Fethullah Gülen karşıtı geçinen birtakım gayretkeşler onu göklerde uçuruyor, elini öpmek için kuyruk oluyorlardı. Bu samimiyetsiz adamlar ve kadınlar şimdi, ona durup dinlenmeden küfür ediyor.
Kimse öküz altında buzağı aramasın.
ŞEREFSİZLER başlıklı (Milli Gazete, 16 Aralık 2018) tarihli yazım okunsun.
Bendeniz sabırlı bir kimseyim. Öyle aniden öfkelenip tepki vermem.
Hukukçu dostlarım ile istişare ediyorum.
Bu işin bir de beddua faslı var. Ateistler, inançsızlar O'ndan korkmaz ama beddua tutarsa ve sille tepelerine inerse yere serilirler.
Beni bitirmek isteyenlere meydan okuyorum:
İddialarınızı ispat ederseniz yazı hayatıma son vereceğim. Bununla da yetinmeyeceğim, içinde ikamet ettiğim evimi de ödül olarak vereceğim.
Haydi beyler, delil bulun, ispat edin...
Cellâtlığı bırakın âdil hâkim gibi olun.
Âdil şahitler olun.
Yalan, iftira faziletsizliktir.
NETİCE: İddialar yalandır.