Önce yedi sıfat sayacağım:
Şerefsiz... Namussuz... Alçak... Müfteri (iftiracı)... Yalancı... Vicdanı ve kalemi satılık veya kiralık... Haysiyetsiz.
Bu sıfatlar kime aittir?
Onu da açıklayayım:
Birileri aleyhimde 350 bin dolar aldığımı,
16 Şubat 1969'tarihindeki Kanlı Pazar hadisesini tertiplediğimi, planladığımı, bundan haberdar olduğumu iddia ediyor.
Onların bu iki iddiası doğru ise, doğruluğunu isbat edebilirlerse bu sıfatlar bana ait olur.
Hukukun temel kurallarından biri, “İddia eden, iddiasını ispatla yükümlüdür.”
İddialarını ispat edemezlerse, yukarıda saydığım yedi sıfat onlarındır.
İki iddianın da asılsız olduğuna dair elimde kesinleşmiş mahkeme kararları bulunmaktadır.
Bu adamlar iddialarını, yalanlarını, iftiralarını ispat edebilirlerse onlara bir ödül de vereceğim. Tek malım olan ve halen oturmakta olduğum apartman dairesini onlara hibe edeceğim. (Kırsal kesimde tarla içinde tek katlı harap bir evim var, onun fazla kıymeti yoktur. Onu da vereceğim.)
Haydi baylar, bu sizin için iyi bir fırsat, bir taşla iki kuş vuracaksınız: Hem beni bitirmiş, hem de ödül almış olacaksınız.
Benim vicdanım satılık veya kiralık değildir.
İşkembeden şunu aldı, şunu yaptı demekle ispat olmaz.
Hukuken ispat ediniz. Geçerli ve doğru belgelerle ispat ediniz.
Benim, parayla pulla işim olmadığına dair çok sağlam deliller, karineler bulunmaktadır.
Bunu yazmak istemezdim ama iftiracıların, yalancıların suratlarına bir şamar olması için mecburen ve mahcuben (utanarak) yazıyorum:
Millî Gazete'de 1991'den beri tam 28 yıldır yazmaktayım. Hafta tatili, ay tatili, yıl tatili yapmam, devamlı yazarım. Bu yazılarım karşılığında ücret ve maaş almam. Yazılarım misyon yazılarıdır. Para, ücret, maaş karşılığında Milli Gazete dışında gazetecilik hizmetleri verebilirim, araştırma, röportaj yapabilirim ama misyon yazılarım ücretsizdir.
Siz vicdansızlara şunu söylemek istiyorum: Yirmi yedi sene, her gün ara vermeden ücretsiz yazan biri sizin iddia ettiğiniz gibi para almaz.
İkincisi: Bütün bir ömür boyunca elli binden fazla kitap içeren özel bir kütüphaneye, belgelere sahip oldum. Bunları da hiçbir ücret almadan devlete millete hibe ve vakf eyledim. Bunu yapan biri, sizin iddia ettiğiniz gibi bulaşık paralar almaz, kabul etmez. Bu fakir, parayı dünyalığı sevseydim kitaplarımı para karşılığında satardım.
Üçüncüsü: Mal beyanım ortadadır. Oturduğum bir dairemin ve kırsal kesimdeki harap evimin dışında gayrimenkulüm (taşınmaz malım) yoktur.
Biraz para edecek birkaç hüsnühat levham vardır. Kriz dolayısıyla onları satamıyorum.
Kıymetli antika eşyam yoktur. Bitpazarlarından, eskicilerden toplanmış eşyalarım vardır.
Geçimim Bağkur emekli maaşımla, sahibi bulunduğum küçük yayınevindendir. O da, 15 Temmuzdan beri bana bir şey verememektedir.
Küçük otomobilim şahsıma ait değildir, emaneten kullanıyorum.
Evet iftiracı baylar bayanlar, ya yukarıda beyan ettiğim iki iftiranızı ispat edin ve fakiri bitirin, ödül alın yahut (sizde o insanlık varsa) yazılı olarak iftiradan rücu edin, özür beyan edin, helallik isteyin.
İftiralarınızı ispat ederseniz bana, edemezseniz size ait olacak yedi sıfatı tekrar ediyorum:
Şerefsiz... Namussuz... Alçak... Müfteri (iftiracı)... Yalancı... Vicdanı ve kalemi satılık veya kiralık... Haysiyetsiz. Pislik... Rezil... Saldırgan köpek... Fitneci.
***
Vatanımı milletimi devletimi severim, desteklerim, tutarım, korurum.
Devletimi severim ama Derin Devleti sevmem.
Vesayet rejiminden nefret ederim.
Egemen azınlık sisteminden de nefret ederim.
Millî kimlik ve kültürümüze zıt ve aykırı ideolojilerin hiçbirini benimsemem.
Tarihî, sosyal, kültürel ârızalara, kopukluklara karşıyım.
İngiltere'de, Japonya'da olduğu gibi devamlılık olsun isterim.
Askerî ve sivil bütün darbelere, GEZİ'lere karşıyım.
Derin devletle hiçbir alakam yoktur.
Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanıyım.
Dinim İslamdır ama İslamcı değilim.
Marksizme, Darvinizme, Feminizme, Paşanın ölümünden sonra fabrike edilmiş Kemalizme karşıyım.
Tekin Alp takma adıyla yazan Moiz Kohen'in sapık ideolojisine muhalifim.
***
YENİ YALANLAR
Son günlerde beni derin devletin adamı olmakla suçlayan birtakım gülünç, esassız, delilsiz, işkembe-i kübra mahsulü, deli saçması iddialar ortaya atıldı. Bunların hepsi yalandır, iftiradır, düzmecedir.
İnanç ve fikirlerim dolayısıyla hayatım boyunca derin devletin hışmına uğradım, mahkemelerde süründüm, hapishanelerde çürüdüm, çileler çektim.
Altı seneye yakın bir müddet yurt dışında sürgünde yaşadım.
Sahibi bulunduğum iki günlük gazete, zalimler tarafından süresiz kapatılarak iflas ettirildim.
Sadece bozuk ideolojilerle mücadele etmekle kalmadım, din istismarcıları ve sömürücülerle de mücadele ettim.
Derin devletle ilişkim olduğuna dair bütün iddialar yalandır, iftiradır, bühtandır, hayal mahsulüdür, düzmecedir.
Bir açıklama kaleme almaktayım, lütfen beklemenizi istirham ederim.
(Fazilet satmaktan nefret ederim. Yazımdaki bazı beyanlar fahr etmek (övünmek) için yazılmamıştır.)