Geçinmek, para kazanmak, zengin olmak için meşru, ahlakî her iş yapılabilir. Mühendislik, doktorluk, tarım, hayvancılık, terzilik, marangozluk, inşaat işleri, ticaret, berberlik, balıkçılık, lokantacılık, pastacılık... Akla gelen yüzlerce iş.
Sadece bir bilgi dalı vardır ki, o ticarete para kazanmaya, zenginleşmeye alet edilemez. O da din ilimleri, din hizmetleridir.
İlk çağlardaki azimet ve taqva sahibi eimme (büyük din önderleri), büyük alimler, fakihler, şeyhler; din ilimleri öğrenirken, din hizmetleri yaparken ücret alınmasına fetva ve ruhsat vermemişlerdir. Sonrakiler (mütehhirîn), mecburiyet ve zaruret olduğu için bu yola girenlere, bu yolda hizmet edenlere, geçinebilecekleri kadar ücret verilmesine fetva ve ruhsat vermişlerdir ama ilmi alet ederek zengin olmaya fetva vermemişlerdir.
Zamanımızın büyük ve yıkıcı kötülüklerinden birisi, belki de birincisi dinin, din ilimlerinin, din hizmetlerinin para kazanma, zengin olma, köşeyi dönme alet ve vasıtası haline gelmiş olmasıdır.
Böyle şeyler İslamın ruhuna aykırıdır.
Yanlış anlaşılmaktan korktuğum için açıklamalar yapmak istiyorum.
İyi niyetli, ihlaslı, ahlaklı biri ilim öğreniyor, din alimi oluyor... Sonra öğrencilere ders okutuyor... Müftülük, imamlık, vaizlik, hatiplik yapıyor... Bu hizmetleri yaparken de geçim için para kazanamıyor... Buna elbette, geçimi için maaş ve ücret verilebilir.
Lakin lakinlakin... Gözü zengin olmakta... Dini mukaddesatı alet ediyor, din sömürüsü yapıyor... Köşeyi dönmek, vurgun vurmak için yapmadığı yok... Onun aklı fikri paradır, dünyadır... İşte bu çok kötü, çok uygunsuz, çok yıkıcı, çok helak edici bir durumdur.
Hıristiyan misyonerlerin, hattâ idealist Hinduistlerin bazısı bile bu ahlaksızlığı yapmıyor.
Para kazanmak, zengin olmak için meslek mi yok, branş mı yok. Git o sahalarda meşru yollardan çalış çabala, kazanabilirsen kazan, zengin ol ama mukaddes dinimizi, Kur'anımızı bu işlere alet etme.
Din dışında, zenginleşmeye, dünya ticaretine alet edilemeyecek başka hizmetler var mıdır? Vardır. Subaylık, askerlik böyledir. Subay maaşını alır, vatanî hizmetlerini yapar ama askerlik mesleğini ticarete, zenginleşmeye, köşeyi dönmeye, vurguna alet edemez.
Dinin, din ilimlerinin, din hizmetlerinin dünyalığa, para hırsına, zenginleşmeye alet edilemeyeceği konusunda Ehl-i Sünnetin icmâı bulunmaktadır.
Din, iman, Kur'an, Sünnet, Şeriat, fıkıh hizmetleri sırf Allah rızası için ihlasla yapılmalıdır.
Dünya hırslarına alet edilmemelidir.
İslamda işin başı niyettir. Niyet sahih ve temiz olmalıdır.
Yıllardır yazıyorum: Din hizmeti yapacak kişilerin, din dışı bir işleri, meslekleri, becerileri olmalı ve o yolla geçimlerini sağlamaları evladır.
Bir örnek vereyim: Cami imamı... Evinin bir köşesinde tesbih ve takı üretiyor. Bunları satıyor, para kazanıyor. Bu zat taqva ehli ise, resmî maaşını alınca, sağ elinin verdiğini sol eli görmeyecek ve bilmeyecek şekilde, kimseye göstermeden gizlice tasadduk eder. Hepsini edemiyorsa, bir kısmını eder.
İhyauUlûmiddin kitabının ihlas bölümü dikkatlice okunursa, yukarıda anlattıklarım anlaşılır.
Cenab-ı Hak cümlemizi ihlassızlıktan, riyadan, nifaktan korusun.
İlahî rızasını kazanmak için, meşru daire içinde ihlasla ve akl-ı selimle hizmet eden kullarından eylesin.
Para kazanmak için yapılan din hizmetleri bereketli, verimli, randımanlı olmaz.
İlim, irfan öğrenmek, din ilimlerini tahsil etmek, İslamı halka tebliğ etmek, irşad ve dâvet faaliyet ve hizmetleri Resulullah Efendimizi örnek alarak yapılmalıdır.
Kur'anda onun en güzel örnek ve model olduğu beyan buyurulmaktadır.
Dünyaperest (Ehl-i dünya) ihlassızlar Cehennemliktir.
Cami imamları elbette, fetva ve ruhsatla maaş ve ücret alabilirler ama onlar asla ve kat'a, parayla namaz kıldırma memurları değildir.
Din ilimleri ihlasla öğrenilmezse, din hizmetleri ihlasla yapılmazsa yücelmemiz, izzet bulmamız, ilahî tevfiqa nail olmamız mümkün olmaz.
İhlas, olmazsa olmaz temel şarttır.
***
Müslümana her şeyin en iyisi, en âlâsı layıktır sözü yanlıştır. Doğru söz şudur: Müslüman, her şeyin en iyisini yapar.
Müslümana lüks mesken gerekmez. Çünkü lüks israfa yol açar, israf ise haramdır.
Müslümana lüks yazlık gerekmez.
Müslümana lüks, pahalı, gösterişli, israflı binit gerekmez.
Salih ve iyi Müslüman lüks, pahalı, israflı yemekler yemez.
Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) büyük, ana, temel Sünnetlerinden biri az yemek, perhiz etmek, açlıktır.
Marka statüsü Müslümana yakışmaz.
En iyisini elde edeyim derken haram yollarla para kazanılır. Haram yolla para kazanan Mevlasını değil, belasını bulur.
Cebinde iki liralık kalemi olmayanların, lüks, en iyi, âlâ telefonlara binlerce lira vermeleri vahim bir durumdur.
Her ay beş on faydalı kitap almayanların ve onları okumayanların lüks lokantalarda tıkınmaları ayıptır.
Lüks meskenler, lüks otolar, lüks yemekler, lüks giysiler, lüks hayat tarzı israfa, günaha, isyana, azgınlığa yol açar ama iyi kitaplar, onları okumak anlamak ve içindeki kurtarıcı ve manen yükseltici bilgileri hayata uygulamak şartıyla büyük sevap kazandırır.
Müslümana her şeyin en iyisi layıktır sözü akl-ı selime (sağduyuya) uygun değildir.
Zenginliğin âfetleri fakirliğin âfetlerinden daha çoktur, daha yıkıcı ve helak edicidir.
Lüks pahalı israflı dabbeleri ile lüks ve pahalı cep telefonları ile övünenler, gurur ve kibre kapılanlar, lüks lokantalarda en iyi enfes yemeklere büyük paralar ödeyenler, lüks meskenlerini dünyanın en iyi granitleri ile döşeyenler, markalı giysilere servet harcayanlar Şeytanın tuzaklarına düşen kimselerdir.
Resulullah Efendimiz âdemoğlunun Seyyidi idi. Müslümanlara ve bütün insanlara en güzel örnek ve model olarak gönderilmiştir. Dünya ve ahiret ile ilgili bütün işlerimizde onu taklit etmeliyiz, onun yolundan gitmeliyiz, onun gibi hareket etmeliyiz. O mütevazı idi, o kanaatli idi, o israf etmezdi, o şatafattan hoşlanmazdı, biz de öyle olmalıyız.