İbadiyye adını kurucusu, Abdullah bin İbad'dan alan Hazret-i Ali zamanında ortaya çıkan Haricilerin bir koludur. Bu ismin yanı sıra, “kendilerini Allah'a satanlar” anlamında Şurat, Ehlül'adl vel-istikamet isimlerini de kullanmaktadırlar. Abdullah bin İbad, Hazret-i Ali, Hazret-i Mu'aviye ile, hakem yapmak suretiyle anlaştığı için, hazret-i Ali'den ayrıldı. Trablusgarb'a gitti.
İBADİYYE NEREDE YAYILDI?
Muhakkime'nin bu kolu 7. yüzyılda Kuzey Afrika'da yayıldı. Ticaret'te bir sülale kurdular. 10. yüzyılda Mzab'a yerleştiler. İbadiler'in büyük çoğunluğu Umman Sultanlığı'nda yaşarlar. Ayrıca Tunus'un Cerbe adası, Tanzanya ve Zengibar da belirli bir İbadi nüfus barındırmaktadır.
İBADİYYE'NİN HAVARİC'DEN FARKI
Halkı devlete karşı isyâna teşvik eden başta Ezârika olmak üzere Muhakkime'nin Sufriyye, Necedât ve Beyhesiyye gibi diğer fırkaları Emevîler tarafından Havâric olarak adlandırılmışlardır. Ilımlı bir yol izleyen ve silâhlı mücadeleyi yöntem olarak benimsemeyen İbâzîyye bu tanımlamanın dışındadır. Nitekim, 9 Kasım 2004 tarihinde tüm İslâm ülkelerinin dinî önderlerinin onayı ile yayınlanan Amman Bildirgesi ile İbâzîyye, resmen yasal bir fıkhî mezhep olarak tanınmıştır.
Hariciyye mezhebinin diğer kolları kitlesel varlıklarını günümüze kadar sürdürememiş, yok olmuşken, İbadiyye varlığını sürdürebilmiştir. Bu sebeple bugün kitlesel anlamda varlığını koruyan ve Haricîler ile birlikte Muhakkime'yi oluşturan tek koldur.
MUHAKKİMENİN EN ILIMLI KOLU
Hariciyye mezhebi günah işleyen Müminin katlinin helal olacağı gibi fikirleri barındırdığından dolayı genel anlamda aşırı bir mezhep olarak nitelenir. Buna rağmen İbadilik Hariciyye mezhebi ile kıyasandığında Muhakkime'nin içerisindeki en ılıman koldur. Bugün özellikle Umman'da varlığını sürdürmektedir.
Oluşumlarının başlangıcında Hâricîler ile birlikte Muhakkime çatısı altında beraber olan İbâzîler ile Hâricîliğin diğer kolları arasında derin siyâsî ve dinî farklılıklar bulunmaktadır. Tâbi‘ûn ve Tâbi et-Tâbi‘ûn devirlerinde ortaya çıkan bu farklılık nedeniyle İbâzîler kendilerinin Havâric'e mensup olabilecekleri ihtimâlini asla kabul etmezler.
İBADİ TARİHİNİN BİLİNMEMESİNDEN KAYNAKLI SINIFLANDIRMALAR
İbâzîler'in inancına göre kendilerinin Hâricîler'in bir kolu gibi gösterilmeleri İbâzîye tarihi ve fıkhının yeterince bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. İbâzî yazarların görüşlerine göre Havâric, Tâbi‘ûn ve Tâbi et-Tâbi‘ûn devirlerinde ortaya çıkmıştır. İmâmları Nâfi bin el-Ezrak, Necdât ibn-i Amîr el-Hanefî ve Abdullah bin Seffâr es-Saadî et-Tamimî'dir. Bu fırkaların Hâricîler olarak adlandırılmaları siyâsî değil dinî nedenlerden kaynaklanmaktadır.
Büyük günah işleyene şirk isnat etmeleri, kendileri gibi düşünmeyen diğer Müslümanların mallarını ve canlarını helâl görmeleri gibi nedenlerden dolayı onlar Hâkk'ın yolundan sapmışlardır. İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, Havâric kelimesi Hakem Olayı'nın hemen akabinde Ali el-Mûrtezâ'nın saflarından ayrılanların tamamını tanımlamak maksadıyla kullanılamaz. Havâric kavramı ancak Kur'an-ı Kerîm'deki âyetleri yanlış yorumlayarak bazı hükümleri inkâr eden ve İslâm dinînden çıkanları tanımlar.