Dolar

32,4396

Euro

34,8081

Altın

2.431,23

Bist

10.082,77

Sino-Amerikan ilişkileri: Hikâyenin başlangıcı, bugünü ve yarını

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-11-02 17:17:17

Sino-Amerikan ilişkileri: Hikâyenin başlangıcı, bugünü ve yarını

ABD Başkanı Trump, kendisine uzanan Rusya soruşturması nedeniyle içeride sıkıntılı günler geçirirken, dışarıda kampanya döneminden beri hedefe koyduğu Çin'e bir ziyâret yapmaya hazırlanıyor. Öte yandan muhâtabı Xi Jinping ise, Çin Komünist Partisi'nin 19. Kurultayı'ndan pozisyonunu tahkim ederek, güçlenerek çıktı. Xi Jinping, ülkeyi yöneten politbüroyu yeniden dizayn etti ve Çin'in önüne yeni bir vizyon koydu. Bu vizyona göre, Çin bundan sonra uluslararası siyâsette daha aktif olacak.

Bu yeni nesil Çin politikasının en önemli yansıması olarak karşımıza Çin'in gösterişli OBOR (One Belt, One Road / Tek Kuşak, Tek Yol) projesi çıkıyor. OBOR, Çin'in gelecek projeksiyonunda mühim bir yer tutuyor ve bu minvalde Çin menfaatlerini korumak için ister istemez müdaheleci olmak zorunda kalacak. Çin'in Cibuti'de ilk denizaşırı askeri üssünü kurmasını da bu bağlamda okumak lazım. Projenin deniz İpek Yolu olarak adlandırılan ve Asya'yı Avrupa'ya bağlayan uzun denizyolu güzergahının önemli bir kavşak noktası Cibuti.

Bundan 45 yıl evvel diğer bir Cumhuriyetçi Başkan Nixon, ABD ve komünist Çin arasındaki ilişkilerin temelini atmıştı. O dönemde Sovyet Rusya ile canhıraş bir mücadelenin içinde olan ABD, Sovyetlerle Çin arasındaki siyasi, ideolojik kırılmayı iyi okudu ve Çin'i Sovyetlerden koparmayı başardı. Çin'i Sovyetlerden koparan ve ABD ile yakınlaşmasını sağlayan politikanın arkasındaki akıl Henry Kissinger'dı. Kissinger politikalarıyla ABD, Çin-Sovyet ayrışmasını derinleştirmekle kalmamış, Çin'in uluslararası sisteme entegrasyonunun da önünü açmıştı.

Başkan Trump'ın kampanya döneminden beri, 93 yaşındaki Kissinger'dan dış politika tavsiyeleri aldığı bir sır değil. Başkan, Kissinger'ın görüşlerine değer veriyor ve onu dinliyor. Trump'ın Başkanlık kampanyası döneminde başlayan Rusya ile yakınlaşmayı isteyen ve Çin'i hedef alan politik söylemlerini, Kissinger ile olan ilişkisinden bağımsız düşünmemek lazım.

45 yıl önce Çin ile yakınlaşıp Sovyetleri yalnızlaştırmaya çalışan Kissinger, bugün de ABD'nin Çin'e karşı Rusya ile işbirliği yapan bir politikayı tercih etmesini salık veriyor. Öte yandan, Trump'ın Rusya ile ilişkileri ve bu konuyla alâkalı aleyhinde yürütülen kampanya, ülke içinde Rusya ile ilişkilerin yumuşatılmasına karşı direnç gösteren bir kanat olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.

Peki, Çin'i geriletmek adına Rusya, Asya mihverinde bir çatlağa neden olabilecek böyle bir hareketin içerisinde olur mu?

Çin, Rusya'nın geleneksel nüfuz sahası olan Merkez Asya ülkeleri üzerindeki ekonomik etkisini giderek artırıyor. OBOR projesi ve enerji tedarik hatlarının güvenliğini sağlamak için Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan devâsâ altyapı yatırımları yapıyor. Rusya bundan çok rahatsız. Buna mukâbil Rusya, Avrasya Ekonomik Birliği gibi oluşumlarla Çin'in artan etkisini dengelemeye çalışıyor. Rusya'nın, çok güçlenmiş ve kendi nüfuz alanlarına sızmaya çalışan bir Çin'i istemediği çok açık. Ama Çin'e karşı güvenmediği bir ABD ile ne ölçüde, hangi kapsamda bir ittifâka girer; orası şüpheli.

Rusya'nın en azından kısa vâdede Çin'e karşı açık bir pozisyon alacağı kanaatinde değilim. Öte yandan, Çin, merkezi Asya'daki yayılmacı hamlelerini engellemek için her türlü imkânını seferber edecektir. Rusya bu bağlamda bölge ülkeleri üzerindeki siyâsî gücünü kullanabilir. Ayrıca, Kazakistan başta olmak üzere bölge ülkelerindeki Rus nüfusunu unutmamak lazım. Rusya gerektiğinde bunları kullanabilir. Bölge ülkelerinde bâzı Çin yatırımlarına karşı gelişen protesto hareketlerini kimin organize ettiğini ve körüklediğini merak etmiyor değilim.

Asya içi gerilimlere ilâveten, Çin'in büyük jeopolitik hamlesi olan Tek Kuşak, Tek Yol projesi güzergâhındaki bazı ülkelerde Atlantikçi müdâheleler beklenebilir. Bu meyanda gene Merkezi Asya ülkeleri karşımıza çıkıyor. Son dönemdeki bâzı terör hâdiselerinin ardından fâil olarak Merkezi Asya menşeili şahısların çıkması, o bölgeye de bir Amerikan müdahelesinin olabileceği kanaatini uyandırıyor. Önceki gün New York'ta gerçekleşen ve sekiz kişinin ölümüne sebebiyet veren terör saldırısıyla iki Özbek vatandaşının irtibatlandırılması dikkate şâyan.

(http://www.mirror.co.uk/news/world-news/fbi-hunting-second-uzbek-national-11451733)

Özellikle Özbekistan bu konuda çok kritik. Terör bahânesiyle oraya bir müdahelede bulunup, aynı komşusu Afganistan örneğinde olduğu gibi orada ikinci bir kara delik oluşturmak isteyebilirler.Bu kara delik hem Çin'in Tek Kuşak, Tek Yol projesini sekteye uğratabilir hem de Rusya'nın bölgedeki etkisini sınırlayabilir. Diğer bir kara delik adayı ise herkesin tahmin edeceği üzere Kuzey Kore. Batısında ve doğusunda oluşturulacak bu istikrarsızlık adalarıyla, Çin'in güçlü enerjisi soğurulmak istenecektir.

Trump'ın Çin ziyâreti, Nixon'un 45 yıl önceki târihî ziyâreti gibi önemli netîceler verebilir mi?

Kalıcı, somut netîceleri olacağını zannetmiyorum. Trump, bölgedeki müttefiklerini de ziyâret ederek onlara Çin yayılmacılığına karşı yanınızdayım mesajı verecek. Öte yandan, Çin'e kullanabileceği kartlarını hatırlatarak ayağını denk almasını isteyecek. Trump, ziyâretten önce iki uçak gemisi grubunu Batı Pasifik kıyılarına gönderdi bile.

1945-90 arasında dünya siyâsetine, ABD-Sovyet rekâbeti ve bu rekâbetten kaynaklanan dinamikler yön vermişti. ABD'nin tek hegemon güç olarak kaldığı 25 yıllık bir fâsıladan sonra önümüzdeki 30-40 yılda dünya siyâsetini ABD-Çin ilişkilerininin domine edeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Haber Ara