Dolar

34,9446

Euro

36,6240

Altın

3.013,68

Bist

9.987,42

Asya’da güç savaşları: Tek Kore mümkün mü?

7 Yıl Önce Güncellendi

2018-01-19 12:11:59

Asya’da güç savaşları: Tek Kore mümkün mü?

Güney Kore ve Kuzey Kore'nin önümüzdeki ay G.Kore'nin Pyeongchang şehrinde gerçekleşecek kış olimpiyatlarına ortak bayrak altında katılacaklarını açıklamaları, “tek Kore mümkün mü?” sualini akıllara getirdi.

Tek Kore mümkün mü sualine bir cevap bulabilmek için evvela meselenin mazisine kısaca bir göz atmak gerekiyor.

Mao ve yoldaşları Çin anakarasını ele geçirip Çin Halk Cumhuriyeti'ni kurduktan sonraki 30 yılda, savaşlar Çin'in yakasını bırakmadı. Çin'in 1949-79 arasındaki bu buhranlı devrini sıcak savaş dönemi olarak adlandırabiliriz. Çin-Sovyet Savaşı, Çin-Hint Savaşı, Çin-Vietnam Savaşı, Kore savaşı, Vietnam Savaşı; Çin bu dönemde hem komşularıyla savaştı hem de komşu devletlerdeki iç savaşlara müdahil olarak ordusunu bu çatışmalarda kullandı.

Kore Savaşı'nı neticeleri ve etki alanları sebebiyle, yakın dönem Çin tarihindeki önemli kırılma noktalarından birisi addedebiliriz. Çin, Kore Savaşı'na 100 binlerce asker gönderdi ve Sovyet desteğiyle ABD'nin Kuzey Kore'yi işgal etmesinin önüne geçti. Öte yandan, Kore Savaşı'nın Çin'e ciddi maliyetleri de oldu. Bu savaş, Çin'in Tayvan'ı ilhak etme projesinin akim kalmasına sebep oldu. Kore Savaşı patlayınca Çin, Tayvan için hazırladığı Güney Çin'deki birliklerini Mançurya'ya sevketmek zorunda kalmıştı.

Kore Savaşı Çin'e önemli bedeller ödetse de Çin bu savaşta gösterdiği direnç ve kararlılıkla dünyaya önemli bir mesaj vermiş oldu: “Bedeli ne olursa olsun yanı başımda bana rağmen bir düzen kurulmasına müsaade etmem.”

Kore Savaşı'ndan sonra Çin, 1961 yılında Kuzey Kore ile karşılıklı yardım ve işbirliği anlaşması imzaladı. Bu anlaşmaya göre; taraflardan birine başka bir ülkeden bir saldırı vâki olursa, diğer ülke saldırıya uğrayan tarafa her türlü yardımı sağlamakla mükellefti.

Çin, Kuzey Kore ile kendisini bağlayan bir anlaşma imzaladığı dönemde Çin dış politikasına rengini veren asıl şey ideolojiydi; Mao iktidardaydı. Çin, Deng döneminden beri izlediği politikalarla o ideolojik katılığını kırdı. Bugün, Çin'in politikalarına daha ekonomi-ticaret odaklı, pragmatik bir bakış açısı hakim. Bir ekonomik dev olarak Çin için önemli olan, OBOR gibi büyük jeopolitik projelerini harmoni içerisinde yürütebileceği istikrar adaları tesis etmek. Çin'in önceliği ekonomisini daha da büyütmek, geliştirmek ve bu gücünü siyasi ajandasına yansıtmak.

Bugün birleşik, tek Kore'nin önündeki en büyük engel olarak meselenin en önemli iki tarafı olan ABD ve Çin'in karşılıklı güvensizlikleri gözüküyor.

ABD'nin Çin'i çevreleme politikasının en önemli ayakları Güney Kore, Japonya, Tayvan, Filipinler ve Hindistan'dır. Birleşmiş bir Kore Çin'in çekim alanına girerse, ABD bu ayaklardan birini kaybetmiş olacaktır. Bu durum ABD için Asya'da zemin kaybı anlamına gelir. Aynı zamanda ABD'nin bölgeye müdâhele bahânelerinden birisi de ortadan kalkmış olur.

Diğer bir ihtimal olarak şu da akıllara gelebilir: Birleşik bir Kore'de ya ABD nüfûzu ağır basarsa?

Birleşik Kore'de ABD askeri varlığı devam eder ve Kuzey Kore zamanla ekonomik olarak güçlü, müreffeh Güney Kore'nin içinde erirse, bu bir şekilde ABD'nin etkisinin yarımada'da devam edeceği anlamına gelir ki bu Çin'in işine gelmez .ABD'nin Çin'in boynuna geçirmeye çalıştığı kemend biraz daha kavîleşmiş olur. Çin'i korkutan ihtimal budur.

Bütün bu karşlılıklı endişeler ve güvensizlikler, statükonun devamını şimdilik mecbur kılmaktadır.

Kore'de birleşmenin gerçekleşmesi için ABD ve Çin'in uzlaşması gerekmektedir. Böyle bir uzlaşıdan kaçınmak için ABD'nin daha fazla sebebi olduğunu müşahede ediyoruz.

ABD açısından, Kuzey Kore'nin bölgedeki varlığının devam etmesinin bir önemi daha var ki o da bölgede bela olma potansiyeli taşıyan böyle bir ülkeyi, etrafındaki müttefiklerini (Japonya-Güney Kore) kontrol altında tutmak için kullanıyor olması.

ABD, uzun süredir Kuzey Kore'yi haydut devlet olarak tavsif etmektedir. Bugün de ABD müesses nizamının içinde Kuzey Kore'yi bir takıntı haline getirmiş kişilerin varlığı biliniyor. Establishment'ın önemli adamı Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster'ın Başkan Trump'a, Kuzey Kore'ye bir ders verilmesi gerektiği yönündeki telkinlerini hatırlayalım. McMaster'ın “Bloody Nose” (Kanlı Burun) ifadesiyle kavramsallaştırdığı stratejisi, Bush'un pre-emptive strike (önleyici saldırı) doktrinini çağrıştırıyor. Kanlı Burun stratejisinin esası, bir tartışma sırasında taraflardan birinin rakibinden erken davranıp karşı tarafın burnuna bir yumruk atarak onu devre dışı bırakmasına dayanıyor. Tam ABD'ye yakışan bir tarz; Vahşi Batı'da barın kapısını tekmeleyip içeri dalarak hasmını haklayan bir kovboy gibi...

ABD'nin Asya'daki askeri müdaheleleri kendisine pahalıya patlamıştı. Kore ve Vietnam Savaşları'ndan bunu çok iyi biliyoruz. Evet bugün ABD düşmanlarına silah tedarik edecek bir Sovyetler Birliği yok ama çok kuvvetli ve dirençli bir Çin var. Vietnam Savaşı, ABD iç siyasetini etkilemiş ve Amerikan toplumunda derin bir travmaya sebebiyet vermişti. ABD, bütün bu kötü tecrübelere rağmen böyle bir işe kalkışır mı? Kesin bir cevap vermek zor.

Kore'deki katılaşmış sorunu ABD'ye rağmen çözmek zor. Öte yandan bunu yaparsa, uzun vadede yükselen güç Çin yapabilir. ABD'nin tercihi, Kuzey Kore'nin her an fırtına yaratabilecek bir kara delik olarak Çin'in dibinde varlığını sürdürmesidir.

ABD, 2001'deki Afganistan müdahelesiyle Çin'in batısında bir kara delik oluşturmuştu. Kuzey Kore ile hırgür çıkarmak suretiyle, Çin'in doğusunda da bir kara delik oluşturmak istiyor. Ayrıca, ABD'nin Çin'i kuşatma bahanesiyle Asya'daki kriz alanlarının sayısını artırmaya çalışması dikkatleri çekiyor. Çin ile bir ittifak ilişkisi içinde olan Pakistan'ın, ABD'nin geçtğimiz ay açıkladığı ulusal güvenlik strateji belgesinde hedefe konması; son zamanlarda gerçekleşen terör eylemlerinin ardından çıkan Orta Asya menşeili şahıslar, ABD'nin bölgede tesis etmek istediği yeni kara deliklerin hangi ülkeler olabileceği konusunda bir fikir vermektedir.

ABD, bu kara deliklerle Çin'in dışarı taşan yayılmacılığına ket vurmayı, ülkenin ekonomik dinamizminden kaynaklanan enerjisini soğurmayı planlıyor. 1970'lerde Sovyetler'e karşı nasıl Yeşil Kuşak oluşturulduysa, bugün de etrafında istikrarsızlık adaları oluşturularak Kızıl Çin'e karşı yeni bir kuşak devreye sokulmak isteniyor.

Çin'in şu an için ihtiyacı olan şey komşularıyla iyi geçinmek ve istikrar. Siyasi gücünü devşirdiği ekonomik mucizesini devam ettirebilmek için istikrarın devam etmesini sağlamalı. Ortadoğu, Afrika, Avrupa ile siyaset ve ticaret kanallarını açık tutmalı. Dolayısıyla Çin şu an etrafında bir hırgür istemiyor.

Çin, birleşik Kore'ye ABD çöker mi endişesine rağmen, devasa ekonomik gücü ve artan siyasi-askeri kapasitesinin de getirdiği bir özgüvenle, iki Kore'nin birleşmesi istikametinde gayret sarfediyor, arabulucu oluyor. Çin'in gayretleriyle birleşmiş bir Kore'de mahalleye bela getirebilecek haylaz Kuzey Kore ehlileşmiş, Güney Kore'deki ABD nüfuzu sınırlandırılmış olacak. Çin'in beklentisi bu.

Haber Ara