Dolar

32,5104

Euro

34,9524

Altın

2.439,45

Bist

9.716,77

Prof. Dr. Öğün: ABD’nin boşluğu Rusya’yı İsrail’e, Türkiye’yi ise Birleşik Krallık’a savurdu

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın tarihte beklenen Rusya ziyaretinde Erdoğan-Putin görüşmesine dair öngörülerini yazan Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, ABD’nin bölgeden büyük ölçüde çekilmesinin ardından dengelerin değiştiğine dikkat çekti

3 Yıl Önce Güncellendi

2021-09-23 22:14:24

Prof. Dr. Öğün: ABD’nin boşluğu Rusya’yı İsrail’e, Türkiye’yi ise Birleşik Krallık’a savurdu

Öğün'ün “Erdoğan-Putin zirvesine doğru” başlıklı yazısından bir bölüm

Çok partili hayat Türkiye'de, ihmâl edilebilir bir iki kesinti dışında daima sağı iktidarda tuttu. “Sol”, Soğuk Savaş sonrası hızla anti-NATO mevzilerini terk ederken, “sağ” kendi iktidar pratikleri içinde, bizzat kendisi de savrulan NATO'nun bambaşka hesaplar geliştirirken kendisini de örseleyen siyasetlerine mâruz kaldı. En katıksız Amerika yanlısı Turgut Özal'ın ANAP'ı bile bundan nasibini aldı. Süleyman Demirel, Turgut Bey'e göre daha tecrübeliydi. İktidarı esnasında tekmil gayreti meselelerin daha da büyümemesi istikâmetinde oldu. Sol ise, kavgayı bıraktı ve zorlandığı yerde ABD tehlikesini AB değerleri üzerinden savuşturma yolunu seçti. (Çift görüşlülük burada daha net görülebilir).

AK Parti de bu genel çizginin dışında tezahür etmedi. AK Parti, kuruluş süreçlerindeki atmosfere bakacak olursak, Millî Görüş'ün “eyleminde olmasa bile söyleminde” somutlaşan Batı karşıtlığını geriye çekerek iktidara geldi. Ama bu barışçıl, uzlaşmacı girişim NATO'da karşılığını bulmadı. NATO'nun talepleri, diretmeleri tahammül mülkünü yıktı. 15 Temmuz bardağı taşıran damla oldu. Türkiye, bizzat kendisini “sağ” olarak tarif eden bir iktidarın pratikleri içinde NATO'nun salvolarını karşılayan bir konumda buldu. Tarihin cilvesi dediğim tam da budur.

Merhum Menderes, ABD'de terslenince Rusya'ya gitme kararı aldı. Akıbeti korkunç oldu. Yeni durumda Türkiye'nin Rusya ile, aralarındaki onca soruna rağmen her alanda “teşrik-i mesâi geliştirmesi” buna benzer bir süreçtir. Ama artık ne Türkiye eski Türkiye, ne de Rusya eski Rusya'ydı. Süreçler ABD'nin inisiyatifi dışına çıkıyordu. ABD'yi çileden çıkaran, lâkin engelleyemediği gelişmelerdi bunlar.

Şu aralar, hayli zamandır dipten gelen bir dalga yüzeye vuruyor. Erdoğan-Putin zirvesini son derecede kritik hâle getiren de budur. Bir kaç yazıdır vurguladığım üzere, ABD, Ortadoğu ve Akdeniz'de inisiyatiflerini ortağı BK'ya (Birleşik Krallık) devrederek hafif tertip geri çekiliyor. ABD-Rusya ve ABD-Türkiye münasebetleri hiçbir surette BK-Rusya ve BK-Türkiye münasebetlerine benzemez. Merkezde ABD'nin olduğu günlerde şekillenen Rusya-Türkiye rabıtası, bu merkezi büyük ölçüde BK'ın doldurduğu süreçte aynı şekilde seyredemez. İlki belki keskinlikler üzerine kuruludur; ama bu da sürecin aktörlerini rahatlatan bir durumdur. İkincisi ise çok daha aşındırıcı neticelere gebedir. Aktörler açısından idare edilmesi çok daha zordur. Putin, Erdoğan ile yapacağı görüşmeye son derecede ehemmiyet veriyor. Kremlin'den gelen hava bu. Muhtemelen Erdoğan ve Külliye çevreleri de benzer bir kavrayış içindedir. ABD'nin boşluğu Rusya'yı İsrail'e, Türkiye'yi ise BK'ya savurdu. Sorunlu bir tablo bu. Bakalım tecrübeli iki lider bu tabloyu nasıl “okuyup”, değerlendirecek?

Yeni Şafak

Haber Ara