Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Metin Gürcan'ın 'casusluk' davası ve Babacan’ın ‘Pandora Kutusu’

DEVA Partili Metin Gürcan’ın siyasi casusluk iddiasıyla tutuklanmasının ardından partinin genel başkanı Ali Babacan’ın açıklamalarını değerlendiren gazeteci Nedim Şener, olayla ilgili dikkat çeken ayrıntılar paylaştı

3 Yıl Önce Güncellendi

2021-12-01 17:40:06

Metin Gürcan'ın 'casusluk' davası ve Babacan’ın ‘Pandora Kutusu’

Şener'in “Babacan'ın ‘Pandora Kutusu'” başlıklı değerlendirmesi:

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, parti kurucularından Metin Gürcan'ın “siyasi casusluk” nedeniyle tutuklanması üzerine yaptığı açıklamasında “‘Hukuken yakın takipteyiz, hukuki destek olarak Metin Bey'e sonuna kadar destek veririz, çünkü masumiyet karinesi var. Eğer bu siyasi bir operasyon ise o zaman da bu tür operasyon bize işlemez, Deva kadrolarını korkutmaz, yolumuza devam ediyoruz' dedim.” sözlerine yer verdi.

YABANCILARDAN ZARFTA ALINAN PARALAR

Yabancı elçilik görevlileri ve istihbaratçılarıyla, otel lobilerinde, AVM'lerde, otoparklarda araç içinde gizli gizli buluşan, onlara sadece dış politika değil, Türkiye'nin yurtdışı askeri operasyonları, iç siyasi gelişmeleri hakkında da raporlar yazan, karşılığında da zarflar içinde paralar alan eski bir subay olan Metin Gürcan'a kol kanat germesi, insanın gözlerini yaşartıyor!

‘MASUMİYET KARİNESİ' AKLINA GELDİ!

Hele hele yasal dinleme ve izleme kayıtlarıyla delillendirilen “siyasi casusluk” iddialarına, “siyasi operasyon” yorumu yapması enteresan, komik, gülünç, “masumiyet karinesinden” söz etmesi ise mide bulandırıcı...

Sözde demokrat Babacan, unutulduğunu, unutturduğunu zannediyor, hukuktan, masumiyet karinesinden söz ediyor. “Siyasi operasyon” görmek istiyorsa 2010 yılına gidelim, “tam göbeğinde” olduğu FETÖ'nün İzmir Askeri Casusluk kumpasında, “masumiyet karinesi” aklına gelmeden imzasıyla yapılan bürokrat tasfiyelerini hatırlayalım.

Şimdiki kuşaklar bilmez; tam 11 yıl önce FETÖ'cülerin asker ve bürokraside kendilerinden olmayanları tasfiyeye yönelik giriştiği bu operasyonun baş kahramanlarından birisi dönemin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'dı.

ABD'DEN GÖNDERİLEN MAİL İLE BAŞLADI

Kumpas, 10 Ağustos 2010'da, Amerika Maryland'deki “[email protected]” adresiyle İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne atıldığı ileri sürülen bir ihbar e-postasıyla başlamıştı.

“Örgütün 1 Numarası” olduğu gerekçesiyle Bilgin Özkaynak'ın Sapanca'daki evinde yapılan aramada ele geçirilen hard-disklerde, davanın temelini oluşturan “Pandora” isimli dosyaya ulaşıldı. FETÖ'cülerin örgütün “2 Numarası” olarak kamuoyuna yansıttığı N. K. ve arkadaşlarıyla birlikte davaya “fuhuş” boyutu da eklendi.

‘Pandora' adlı dijital dosyada FETÖ'cülerin oluşturduğu ‘bürokrat fişlemeleri' yer alıyordu.

Hazine Müsteşarlığı, SGK, MİT, Emniyet, İçişleri Bakanlığı, BDDK, Merkez Bankası gibi kurumlarda görevli isimlerin yanına sözde zaafları yazılmış, bu zaafları kullanan örgüt üyeleri bu bürokratlardan devletin gizli bilgilerini sızdırmıştı. Soruşturma savcısı kısa süre önce Yunanistan'a kaçan Zafer Kılınç isimli FETÖ mensubuydu.

İddianame 22 Ocak 2013'te tamamlandı. Özel yetkili İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, 55'i muvazzaf olmak üzere 88'i tutuklu 357 sanık, 196 müşteki ve 831 mağdurun ismi yer aldı. “Gizli bilgi ve belge bulundurma” iddialarına ilişkin davada aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 sanık ve üst düzey askeri yetkili, devletin gizli bilgi ve belgelerini yabancı istihbarat servislerine vermekle suçlandı.

3 BİN 100 KİŞİLİK MAĞDURİYET, MİDE BULANDIRICI RAHATLIK

İZMİR Askeri Casusluk davasının iddianamesini hazırlayan FETÖ'cü savcı Zafer Kılınç, şimdi Deva Partisi'nde Babacan'ın yardımcılığını yapan dönemin Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakçı ve dönemin Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'ya iddianamede adı geçen kurum çalışanları hakkında bizzat brifing verdi.

Çanakçı ve Başçı'nın iddiaları Babacan'a aktarmasıyla adı geçen bürokratlar hakkında soruşturmalar başlatıldı ve bir kısmı görevden alındı. FETÖ'cü Savcı Zafer Kılınç'ın tüm kurumlarda görev yapan bürokratlarla ilgili işlem yapılması isteğine yalnızca, dönemin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a bağlı kurumlar uydu.

HAZİNE VE MB'DE TASFİYELER

Merkez Bankası'ndan üçü üst düzey 11 bürokrat, casusluk soruşturmasında adları geçtiği için görevden alındı. BDDK'da da üç üst düzey bürokrat casusluktan mesleğinden oldu.

Babacan'a bağlı Hazine Müsteşarlığı'nda fişlenen 19 bürokrattan altısı görevden alındı. Birçoğu pasif görevlere gönderildi. Müsteşarlık, 10 bürokratın davada yargılanması için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na haklarında suç duyurusunda bulundu. Bu kişilerin yerlerine atananların tamamı ise FETÖ mensuplarından oluştu.

ZÜHREVİ HASTALIK YAZISIYLA TASFİYE

Casus ve fuhuş çetesine bilgi sızdırdığı iddia edilen ve isimleri FETÖ'nün hazırladığı kumpas listesinde olan 830 bürokrat, takipsizlik kararı ile sanık olmaktan kurtuldu. Yine de isimleri, “müşteki” olarak iddianameye yazılarak deşifre edildi. Tasfiyede kararlı olan FETÖ'cü Savcı Zafer Kılınç, bununla da yetinmedi.

27 ve 29 Ağustos Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Milli İstihbarat Teşkilatı, Dışişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı'na yazı yazarak, “Personeliniz bulaşıcı zührevi hastalık taşıyan eskortlarla irtibatlı, gereğini yapın” diyerek gönderdiği isim listeleriyle, kurumları bazında isimleri tek tek yazarak, meslek hayatlarına son darbeyi de vurdu. TBMM'de kurulan 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu'na gelen bilgilere göre; mesleki hayatları yanında, özel hayatı, aile hayatları kararan bürokratlar dahil İzmir Casusluk kumpasında mağdur olanların toplam sayısı 3 bin 100'ü buldu.

MİDE BULANDIRAN RAHATLIK

Dava 2016 yılında beraat ile sonuçlandı. 2020 yılında gazeteci Cüneyt Özdemir, Babacan'a, “İzmir Askeri Casusluk ve Şantaj davası nedeniyle pek çok üst düzey bürokrat sizin soruşturma izni vermeniz dolayısıyla görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Gerek Hazine Müsteşarlığı gerekse Merkez Bankası'nın gelecek vaat eden bir nesli bu davadaki suçlamalar yüzünden kamuya küstü. Pek çoğunun suçsuzluğu da bugün kanıtlandı. Bu yüzden kendinizi suçlu hissediyor musunuz?” diye sorunca, “Bunlar epey bir geçmişte kalan konular” diye geçiştirdi.

“Keşke soruşturma izni vermeseydim dediğiniz oluyor mu?” sorusuna ise “O gün itibarıyla hukuk devletine yakışan neyse o yapılmıştır. Devlet yönetiyorsunuz, kurallar ve kurumlar çok önemlidir. Kurallar ve kurumlar iyi çalışmalıdır ve o günkü şartlarda hukuk devletine yakışan ne varsa o yapılmıştır. O konuda ben çok rahatım.” karşılığını verdi. “Pişmanım” dese ya da sussa... İşte bu rahatlık midemi bulandırıyor...

Hürriyet

Haber Ara