Halkların Demokratik Partisi (HDP), Merkez Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklamada, 28 Şubat 2015 tarihinde dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve dönemin İçişleri Bakanı Efkan Âlâ ile yapılan görüşmeler hatırlatılarak, “Türkiye'nin krizlerden kurtulması ve küresel risklerden olabildiğince az etkilenmesi için Dolmabahçe Mutabakatı‘na dönmek acil ihtiyaçtır. Bu nedenle Türkiye'deki tüm siyasi aktörleri Dolmabahçe Mutabakatına dönmeye ve Türkiye toplumunun sadece bugününü değil geleceğini de kurtarmaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.
HDP kişisel Twitter hesabından yaptığı paylaşımda 7 yıl önce çözüm süreci görüşmelerinde dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve dönemin İçişleri Bakanı Efkan Âlâ ile yapılan Dolmabahçe Mutabakatı'nı hatırlatarak mutabakata geri dönmenin acil ihtiyaç olduğunu savundu.
HDP'nin yaptığı açıklama şu şekilde:
“28 Şubat 2015 tarihinde Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için tarihi bir kapı aralanmıştı. Dolmabahçe Mutabakatı kamuoyuna deklare edilmiş ve Türkiye toplumunun demokrasi, özgürlük ve barış umudunun ilkeleri ve yol haritası belirlenmişti. Dolmabahçe Mutabakatı, Cumhuriyet tarihinde toplumsal barış ve demokratik müzakere kapılarını aralayan en önemli belgeydi.”
“Çatışma yerine yaşamı, siyasi çıkar yerine toplumsal birlikteliği esas alan Dolmabahçe Mutabakatı, Türkiye'nin yüz yıllık sorunlarına sunduğu çözümlerle Cumhuriyetin demokratikleştirilmesini esas almış; devlet-yurttaş, devlet-toplum ve farklı kimlikler arasındaki ilişkileri düzenleyerek yeni bir yaklaşım ortaya koymuş ve demokratik siyasete kurucu rol biçmiştir. Türkiye'nin tarihsel sorunlarını kendi öz güçleriyle çözmesinin yol ve yöntemleri Dolmabahçe Mutabakatında dile getirilmiştir.”
“Dolmabahçe Mutabakatı tarihi bir fırsat olduğu kadar siyasi bir dönüm noktasıydı da. Bu dönüm noktasında barıştan yana olmak, ilke ve irade siyasetiyle mümkündü. Fakat AKP iktidarı, tercihini savaş ve şiddetten yana kullandı, Dolmabahçe Mutabakatını inkâr etti. Dolmabahçe Mutabakatının çözüm ruhuna derinleştirilmiş savaşla karşılık verildi ve Sayın Öcalan'a uygulanan ağır tecritle mutabakat sonlandırıldı. Toplumsal barışın sağlanmasındaki tarihsel rolü deneyimlenmiş Sayın Öcalan'a uygulanan tecrit bir yönetim biçimine dönüştürüldü.”
“Dolmabahçe Mutabakatının inkârı Türkiye toplumu için etkisi onlarca yıl sürecek siyasi, ekonomik ve toplumsal krizlerin kapısını aralamıştır. Mutabakatın inkâr edildiği günden bugüne kadar Türkiye'de tek bir alanda iyileşme olmamış, “baldıran zehri” bizatihi Türkiye halklarına içirilmek istenmiştir. Mutabakatın deklare edilmesinin üzerinden geçen 7 yılda, Türkiye'de demokratik siyaset tarihte eşi görülmemiş şekilde vesayet altında tutulmuş, darbe mekaniği süreklileşmiştir. Türkiye ekonomisi iflasın eşiğine gelmiş, toplumsal gerilimler sadece kimlik temelli olmaktan çıkarak kuşaklar ekseninde de ortaya çıkmıştır. Bugün devletin klasik reflekslerine dönerek topluma savaş açtığı, çoklu krizlerin baş gösterdiği ve genç kuşakların ülkesinden umudunu kestiği bir siyasal manzarayla karşı karşıyayız.”
“Hakikati ifade eden belgeler, aradan yıllar geçse de bir kez daha ortaya çıkarlar. Bugün Türkiye'nin içerisinde bulunduğu çoklu krizler, küresel gerilimler ve jeopolitik riskler Dolmabahçe Mutabakatına dönmeyi zorunlu kılmaktadır. Türkiye'nin krizlerden kurtulması ve küresel risklerden olabildiğince az etkilenmesi için Dolmabahçe Mutabakatına dönmek acil ihtiyaçtır. Bu nedenle Türkiye'deki tüm siyasi aktörleri Dolmabahçe Mutabakatına dönmeye ve Türkiye toplumunun sadece bugününü değil geleceğini de kurtarmaya çağırıyoruz.”
DOLMABAHÇE MUTABAKATI'NDA NE VARDI?
Dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve dönemin İçişleri Bakanı Efkan Âlâ ile İmralı-Kandil arasında görüşmeleri yürüten HDP heyeti İstanbul Dolmabahçe'deki Başbakanlık çalışma ofisinde bir araya gelmişti. Çözüm sürecinde ilk defa HDP heyeti ile hükümet yetkilileri ortak açıklama yapmıştı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
Sırrı Süreyya Önder:
“Uzun bir sürecin önemli bir aşamasına geldik. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bugüne kadar süregelen demokratikleşme sorunları ve son 30 yılda 40 binden fazla insanın, insanımızın yaşamına mal olan Kürt meselesinin çözümüyle ilgili yürütülen çözüm süreci çalışmalarında tarihi bir karar sürecinin eşiğinde bulunmaktayız.
Başlangıcından bugüne bu sorun devletin dönüşümüyle ilişkilidir. Bugüne kadarki egemen devlet zihniyeti, bu meseleyi salt iktidarlaşma aracı olarak düşünmüş ve kör şiddetin kurbanı haline getirmekten çekinmemiştir.
Dolayısıyla çözümün barış ve evrensel demokrasiyle bağı sağlıklı kurulmadıkça, kurmaya çalıştığımız demokratik barışın devlet ve toplum yapısında haktan, adaletten ve eşitlikten yana bir dönüşüm sağlaması düşünülemez.
Bu itibarla süreç Cumhuriyet tarihi boyunca varlıkları yadsınan ve dışlanan tüm unsurların özgür ve eşitçe tanınması ve yeni norm sisteminde kendileri olarak yer almalarıyla gelişmek durumundadır.
Tarihin bizlere yüklediği büyük sorumluluk, çözümün de çözümsüzlüğün de salt bizim toplumlarımızla ilgili olmayıp, tüm bölgeyi hatta dünyayı etkileyen muhtevası olmasıdır.
Dolayısıyla, bölgenin yüz yıllık dengeleri altüst olurken, küresel ve bölgesel zorbalıkların yol açtığı algısal ve iradesel yaklaşımlar, evrensel insani değerler ölçüsünce geliştirilerek aşılmalıdır.
Muhtevası gereği çok hareketli ve dinamik bölgesel koşullar göz önüne alındığında, sürece de dinamik bir yaklaşım gereklidir. Bütün bu belirlemelerin ışığında, zaman zaman aksamalar ve kırılmalarla yürütülen diyalog süreci resmî, ciddi ve sorumlu bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır.
Süreçte gelinen aşamaya ilişkin Öcalan'ın temel belirlemesi de şudur:
Bu 30 yıllık çatışma sürecini kalıcı barışa götürürken, demokratik bir çözüme ulaşmak temel hedefimizdir. Asgari müşterekin sağlandığı ilkelerde, silahlı mücadeleyi bırakma temelinde, stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK'yı bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum.
Bu davet, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanıdır. Hem gerçek bir demokrasinin, hem de büyük barışımızın temel omurgasını teşkil edecek olan olgusal başlıklarımız şunlardır:
1) Demokratik siyaset tanımı ve içeriği
2) Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması
3) Özgür vatandaşlığın, yasal ve demokratik güvenceleri
4) Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar
5) Çözüm sürecinin sosyo-ekonomik boyutları
6) Çözüm sürecinde demokrasi güvenlik ilişkisinin kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması
7) Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri
8) Kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi
9) Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması
10) Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa
Tüm bu hususlarda beklenen tarihi gelişmelerin hayata geçebilmesi için, tahkim edilmiş bir çatışmasızlığın elzem olduğuna şüphe yoktur. Biz de HDP heyeti olarak, tüm demokratik çevreleri ve barıştan yana olan kesimleri, gelinen bu demokratik müzakere ve çözüm aşamasına güç katmaya davet ediyoruz.
Barışa her zamankinden çok daha yakın olduğumuzu bilerek, emek veren ve verecek olan bütün demokrasi güçlerini selamlıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun.”
Dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan:
“Çözüm sürecinde önemli bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz. HDP heyeti dün İmralı'ya giderek görüşme gerçekleştirdi.
Biz de Sayın Başbakanımızın başkanlığında çözüm süreci kurulunda gelinen aşamayı tüm boyutlarıyla kapsamlı bir şekilde ele almıştık.
Silahların bırakılmasına yönelik çalışmaların hız kazanması, tam anlamıyla bir eylemsizliğin hayata geçmesi ve demokratik siyasetin bir yöntem olarak öne çıkartılması konusundaki açıklamayı önemli görüyoruz.
AK Parti iktidarı olarak, 12 yıldır akan kan dursun, analar ağlamasın diyerek sessiz devrim niteliğinde adımlar attık. Her türlü sorunun çözüm yeri olarak siyaset kurumunu gördük.
Demokrasimiz sorunları konuşabilecek, tartışabilecek, çözüm yoluna koyabilecek imkan ve kaabliyete ulaşmıştır.
Demokrasimizin daha ileri noktalara ulaşması için bütün toplum kesimlerinin siyasi partilerin, STK'ların el birliğiyle gayret göstermesi gerektiği de açıktır.
Silahların devre dışı kalması, demokratik gelişime hız katacaktır. Bir kısım konu başlıkları uzun yıllardır konuşuluyor, tartışılıyor.
Bundan sonra da özgüven içinde tartışmaktan, konuşmaktan geri durmamamız gerekiyor.
Aslında gök kubbe altında konuşulmadık bir şey kalmadı. Demokrasilerde halkın desteğini alan görüşler, düşünceler ve politikalar değer kazanır. Biz de milletimizin hayır duası ve desteğiyle süreci nihai sonuca ulaştırmakta kararlıyız.
Yeni anayasayı birçok köklü ve kronik sorunun çözümünde önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi, uygulama önem taşıyor. Sürecin ete kemiğe bürünmesi, somut gelişmelerin yaşanması önemlidir.
Bu çerçevede iyi niyetli, samimiyetli ve kararlı bir şekilde sürece sahip çıkılması, tüm kesimlerin katkıda bulunmak için taşın altına elini koyması, zorlukları kolaylaştıracaktır.
Sorunlara demokratik çözümler bulmak, bölen ve ayrıştıran değil birleştiren ve güçlendiren bir etki yapmaktadır.
Temel hak ve özgürlükleri daha da geliştirmek, hakça ve kardeşçe bir ortam hazırlamak ancak bütünlüğe katkı sağlar. Vatandaşlarımızın aidiyet duygusunu daha da geliştirir. Temel sorunlarını geride bırakan Türkiye, küresel ve bölgesel bir güç haline gelecektir.
Çözüm sürecinin zor, meşakkatli, akşamdan sabaha bitmeyecek bir süreç olduğunu biliyoruz. Ancak samimiyet, cesaret ve kararlılıkla sonuca ulaşacağımıza da inanıyoruz.
Her zaman söylediğimiz gibi biz birlikte Türkiye'yiz ve her şey Türkiye için.”