Bin Zayed, sosyal medyada önceki gün yaptığı “1916 yılında Türk Fahreddin Paşa'nın Medinetü'l Münevvere halkının hakkına girdiğini ve onların mallarını çaldığını, onları kaçırdığını, Şam'dan İstanbul'a ‘Seferberlik' ilan ederek, Medine'deki el yazması eserleri çaldığını biliyor muydunuz? İşte Erdoğan'ın dedelerinin Müslüman Araplarla ilişkisi buydu” şeklindeki paylaşımıyla büyük tepki çekti. Son dönemde Filistin ve Kudüs konusunda İsrail ile birlikte hareket etmesi nedeniyle Arap sokaklarında da tepkiyle karşılanan BAE Dışişleri Bakanı bin Zayed'in bu paylaşımınını, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın öncülüğüyle BM Genel Kurulu'nda yapılacak ‘Kudüs' oylamasını hedef aldığı belirtildi. Osmanlı ve İslam arşivlerinde 50 yılını geçiren Necip Fazıl Araştırma Ödülü sahibi ve İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İsmail E. Erünsal, “İşin aslı tam tersi” diyor.
BİN ZAYED'İN DEDELERİ YAĞMA FETVASI BİLE ÇIKARDI
Star'dan Selim Efe Erdem'e konuşan Erünsal, Bin Zayed'in dedelerinin' I. Dünya Savaşı'nda yağma için ihtiyaç halinde kitapların satılabileceği fetvası vermesi üzerine Fahreddin Paşa'nın mukaddes emanetler ve kitapları geçici olarak Şam'a naklettiği belirtti.
SATIŞI PAŞA ÖNLEDİ
I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı'nın mukaddes mekanları İngiliz istilasından korumak için savaşırken isyancı Şerif Hüseyin ve Medine Emiri Abdullah'ın işgal kuvvetleriyle birlikte hareket ettiği, şehirlerin yağmalandığı süreçleri hatırlatan Prof. Erünsal, “Hatta, zor durumda kalınca mukaddes kitapların satılabileceğine dair fetva bile çıkardılar. Mushafların yağmalanıp İngilizlere satılmasının önüne Fahreddin Paşa geçmiştir” diye konuştu.
EMANETLER ŞAM'A TAŞINDI
Prof. Erünsal, şunları söyledi:
“Medine ve diğer şehirlerdeki kitap ve el yazmaların, yağmalanarak İngilizlere satıldığı Arapların kendi kaynaklarında bile anlatılıyor. Evet, Fahreddin Paşa el yazmalarını o dönemde Medine'den taşıdı ama İstanbul'a değil Şam'a. Üstelik sonra da Medine'ye geri götürüldüler. Topkapı Sarayı'na sadece eski mushaf parçaları getirildi. Fahreddin Paşa ve Türkler, yağmalamayı bırakın Medine'ye İstanbul ve Anadolu'dan el yazması 20 bin kitap götürerek kütüphane oluşturmuş. Osmanlı, değil kitap coğrafyasındaki hiç bir vakıf malına dokunmamıştır. Tam tersine Araplar, Medine'deki kitapların satılması için fetva bile çıkardı ‘ihtiyaç olursa kitap satılması caizdir' diye.”
KUTSAL EMANETLERE SAHİP ÇIKTI
Karar gazetesinden Işıl Çalışkan'a konuşan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahdettin Engin ise şunları söyledi:
“Fahreddin Paşa Medine müdafaasını yapan Osmanlı paşasıdır. Fahreddin Türkkan, 1916 Haziranı'nda Medine Hicaz Bölgesi'nin komutanı. Şerif Hüseyin isyan edince bu bölgeyi isyancılara ve İngilizlere karşı savunuyor. 30 Ekim 1918'de Mondoros Mütarekesi imzalandıktan sonra mütareke gereği Osmanlı ordularının terhis edilmesi gerekiyordu. Komutanların da İngiliz Kuvvetleri'ne teslim olmaları istendi. İstanbul Hükümeti'nden gelen ‘teslim ol' tebligatına rağmen teslim olmadı ve Medine'yi savunmaya devam etti. Bu 9-10 Ocak'a kadar devam etti. Fahreddin Paşa “Ben Peygamber'in ruhaniyetine sığınarak burayı düşmanlara teslim etmeyeceğim” demiştir. Mütareke sonrasında uzun bir savunma süreci oldu. Dayanma gücü kalmayınca Ocak ayının ortalarına doğru teslim oldu. Bu süreçte önemli bir şey yaptı. Medine'ye Yavuz Sultan Selim tarafından getirilen kutsal emanetlerin İngilizler'in eline geçeceğini düşünüyor. Çok zor şartlar altında bu kutsal emanetlerin İstanbul'a gelmesini sağladı. Hicaz Demir Yolu'nu İsyancı Araplar çok ciddi tahrip uyguluyordu. -Lawrence'ın da yönlendirmeleriyle- Buna rağmen aktarmalar yapılarak o kutsal emanetleri İngilizlerin ele geçirmesini önledi.”
O ZAMAN DA OSMANLI'YA DÜŞMANLARDI
Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“Fahreddin Paşa Medine'yi sonuna kadar savunan bir komutan. Bunlar zaten o zaman Osmanlı'ya karşı çıkmışladı. Suud El Faysal o zamanki Osmanlı'nın baş düşmanıydı ve Osmanlı'yla çatışma halindeydiler. İngilizlerle işbiriği yapmışlardı yine yapıyorlar. Vehabilikle Osmanlı hep mücaadele etmiştir. Dolayısıyla Mekke'yi savunan Suudiler, Araplar değildi, Fahreddin Paşa'ydı. Ve Osmanlı Devleti ilk demir yolunu da Hicaz'a yapmıştır. Her yıl sürre adı altında onlara para gönderen ve Kabe'nin örtüsünü yapan Osmanlı Devleti'ydi, Türklerdi.”
İLBER ORTAYLI: KÜSTAHLIK
Öte yandan BAE'li Bakana bir tepki de Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan geldi. Topkapı Sarayı'nda Mukaddes Emanetler Dairesi'nde korunan eserlerin Fahreddin Paşa tarafından kurtarılarak İstanbul'a getirildiğini hatırlatan Ortaylı, "Bilgisizlikten gelen bir küstahlık. Kutsal emanetler orada kalsaydı, İngilizler tarafından yağmalanacaktı" dedi.
Ortaylı şunları söyledi:
Trene yükledi getirdi. Bunlar Topkapı Sarayı'na konuldu. Burada bir şey çalındığı yok. Bizim oraya götürdüğümüz, bağışladığımız şeylerin maalesef yabancı ne olduğu bilinmez eller tarafından hücuma uğraması, çalınacağı korkusuyla vatana götürülmesi lazımdı. Götürüldüğü yerde, halen halifenin, sultanın oturduğu makam. Kime ne böyle bir şey kullanılmaz. Tabii bilgisizlik kadar son derece de küstahlığın rol oynadığı bir şey... Bir sürü ziyarete gelen Arap var. Kimisi edeplice ziyaret edip gidiyor. Kimisinin reaksiyonu ise daha farklı oluyor. Bugünkü Arap'ın bu şekilde niteleyeceğine biraz kendine bakması lazım. Çok hazin durumdalar çünkü... Bu tip şeyler gösteriyor ki Arap dünyası bazı konularda ümitsiz bir yerde. Çalınan çırpılan yok hepsi bizim. Burada duruyor buyurun ziyaret edin. Batıda bunlara tarihi yeniden yazarak öğretiyorlar.