Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, İl Müftüleri İstişare Toplantısı vesilesiyle Cumhurbaşkanlığı Devlet Konukevi'nde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadın mensuplarına ve müftü eşlerine yemek verdi.
Emine Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, irşad vazifesine memur edilmiş olmanın, hak ve halk katında son derece önemli bir mevki olduğunu belirterek, "Ataullah İskenderi Hazretleri, 'Allah katındaki yerinizi bilmek istiyorsanız, hangi işe memur edildiğinize bakın' diyor. Sizleri, indirdiği dinin tebliğine memur eden Rabbimizin, sizlerden beklentisi de büyük olmalı. Hepinize nusret diliyorum. Sizler, dini ilimleri tahsil etmiş, tebliğ işine ehliyetli din görevlileri olmak yanında, Rabbimizin kadına bahşettiği duyarlılıkları da taşıyan özel varlıklarsınız." ifadesini kullandı.
"Kadın hayatın merkezinde"
Misafirlere, sadece kadın meselelerinde değil, hayatın tümüne dair konularda dinin bakışını topluma tefsir eden makamlarda bulunduklarına değinen Emine Erdoğan, "Elbette kadını ilgilendiren konular önceliğiniz olabilir. Fakat kadın, toplumdan kopuk bir varlık değildir. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan, hayatın merkezinde bir varlıktır. Bu nedenle çok yönlü bir sorumluluk taşıyorsunuz." diye konuştu.
Modern dünyanın pek çok sorunu olduğuna işaret eden Emine Erdoğan, dinin özellikle de İslam'ın saldırı altında bulunduğu böyle bir çağda, insanlara kıbleyi göstermenin kolay bir iş olmadığını kaydetti.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Keza bir yönüyle yerel, ama aynı zamanda geniş bir coğrafyayı tehdit etmesi bakımından geniş ölçekli FETÖ kaynaklı sorunlarla karşı karşıyayız. İnsanlığa, İslam'ın bir barış dini olduğunu anlatmak kadar, dinimizin bir huzur ve güven limanı olduğunu da yaşayarak göstermek durumundayız. Öte yandan, toplumumuzdaki dini sapmaların başında gelen FETÖ'nün yol açtığı tahribatı gidermek, yine sizlerin sorumluluğunda. Müslümanlar her yeni yüzyılda yeni sorunlarla karşı karşıya geliyor. Bu nedenle Diyanet makamlarımızın da yeni ihtiyaçlar karşısında yeni çözüm önerileri üretmesi gerekmektedir. Mesela çevre sorunları bugün Müslümanları ne kadar ilgilendiriyor? Alarm veren sorunlar karşısında bir hazırlığımız var mı? Şu istatistik, bu konuda pek de duyarlı olmadığımızı gösterir nitelikte, 2010 yılında yapılan bir istatistiğe göre, hac vazifesi için kutsal topraklara giden 2,5 milyon hacı, ardında 100 milyon plastik su şişesi bırakmış. Geri dönüşümü olmayan plastiğin dünyaya nasıl bir enkaz bıraktığını buradan hesap edebiliriz. Sadece bu örnek bile, bize yeni sorumluluklarımızın olduğunu işaret ediyor."
- "Hayvan hakları konusunda toplum bilinçlendirilmeli"
Hac ibadeti süresince üzerine tefekkür edilecek konuların en başında insanın evrenle olan ilişkisinin geldiğini anlatan Erdoğan, gündelik hayatın vazgeçilmez olduğu düşünülen birçok şeyin terk edildiği hac ibadetinin, tüketim alışkanlıklarını gözden geçirmek için de bir fırsat olduğunu vurguladı.
Hacda kazanılan alışkanlıkların hayata da yansıyacağını ve çevre dostu ürün tercihinin gündelik hayatı şekillendirir hale geleceğini kaydeden Erdoğan, "Cenab-ı Hak, Furkan Suresi'nin 63'üncü ayetinde bakın ne diyor, 'Rahman'ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir.' Bu ayetin kapsamına, bize emanet edilmiş, misafiri olduğumuz yeryüzüne en az zararı veriyor olmanın, yani had bilmenin vakarı da dahil olmalıdır. Bu çerçevede, Diyanet teşkilatımız, hac seyahatini, arkamızda en az karbon ayak izi bırakacak şekilde tasarlayabilir. Çevre dostu bir hac rehberi, geri dönüşümlü ürünlerin olduğu bir hac seti hazırlayabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Çevrenin önemli bir parçası olan hayvanların hukukunu koruma konusunda da Diyanet'in çabasını görmek istediklerini vurgulayan Erdoğan, her gün hayvanlara karşı hukuksuz davranışlarla karşılaştıklarını belirtti.
Hayvan haklarının yalnızca sokak hayvanlarıyla sınırlı bir mesele olmadığını, insan eğlencesi için meta haline getirilen yunuslardan faytonlara, koşulan atlara kadar her türlü canlının sorumluluğunu taşımak gerektiğini anlatan Erdoğan, "Yüce dinimizin Peygamberi, kuşu ölen bir çocuğa başsağlığına gitmiş, savaşa giderken anne bir köpek rahatsız olmasın diye ordunun yolunu değiştirmiş bir rehberdir. Peygamberimizin her konuda sünnetini ilke edinen biz Müslümanlar, hayvanlara karşı da onun merhametini örnek almalıyız." dedi.
Hayvan haklarını da hiçbir surette çevre konularından ayrı tutulmaması ve bu konuya bütüncül şekilde yaklaşılması gerektiğine değinen Emine Erdoğan, "Diyanet'in hayvan hakları konusunda da en hızlı şekilde çalışmalar yapması ve toplumumuzu bu konuda bilinçlendirilmesi gerekir. Yeryüzünün tüm sakinlerine merhamet gösterecek yüce kalpleri ancak sizler inşa edebilirsiniz." ifadesini kullandı.
- "Aslolan zihniyet dönüşümü konusunda ne yapacağımızdır"
Çevre duyarlılıkları, hayvan hakları gibi konuların, yüz yüze kalınan problemler arasında sadece birer örnek olduğuna vurgu yapan Emine Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Aslolan bizleri böyle sorunlarla yüz yüze bırakan zihniyet dönüşümü konusunda ne yapacağımızdır. Tertemiz, saf bir Müslüman aklına tekrar nasıl ulaşabiliriz sorusunu dert edinmek durumundayız. Diyanet İşleri Teşkilatımızın her şeyden önce bu rafine akla ulaşma noktasında yeni bir sayfa açarak çalışmalar yapmasını bekliyoruz. Klişelere teslim olmadan, yeni bir düşünme biçimine ihtiyacımız var. Şehirlerimizde bölgelere göre değişen sorunlar var. Müftülerimiz ve yeri geldiğinde eşleri bu sorunlara karşı duyarlı olmalı, elbirliği ile çözümüne katkı sunmalıdır."
Türkiye'nin son yıllarda dünyadaki hakim paradigmalara karşı büyük bir mücadele yürüttüğüne işaret eden Erdoğan, mazlumdan ve haklıdan yana bu mücadelede Diyanet camiasının da aktif biçimde yerini alması ve İslam dünyasının sorunlarına sahici çözümler üretmesi gerektiğini belirtti.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın eşi Seher Erbaş ve Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı'nın yanı sıra kadın daire başkanları da yemeğe iştirak etti.