Başbakan Binali Yıldırım, Maltepe Başıbüyük mahallesinde bir kahvehaneyi ziyaret etti. Yıldırım kahvehanede vatandaşlarla sohbet etti, dışarıda kendisini bekleyenlerle fotoğraf çektirdi.
DEPREM OLACAK
Kendisini davet eden Başıbüyük muhtarının, mahallelerinde kentsel dönüşüm kapsamında yürütülen projelerde imar sorunları olduğunu ve bu konuda kendisinden yardım talep ettiklerini belertmesi üzerine Başbakan Binali Yıldırım şöyle konuştu:
Yerel yönetimlerden, belediyelerden sorumlu genel başkan yardımcımız İstanbul Milletvekilimiz Erol Kaya bu işle ilgili görevli. Bu işle ilgili mağduriyetinizi giderecek. Bu bölgeler deprem bölgesi. Deprem mıntıkasına yakın bölgeler arasında yer alıyor. Dolayısıyla sizlerin beklentisini, hakkını, hukukunu düşünerek bir deprem dönüşümü ihtiyacı var.
EN AZ 15 YIL
Yapılan imar çalışmalarını amacı da buna yöneliktir. Bunu en güzel şekilde, herhangi bir hak kaybı olmadan, yeterli yeşil alanlar, ortak kullanım alanları, kamu hizmet binaları, her şeyiyle düşünülmüş bir deprem dönüşümü bu bölgeye mahsus değil, İstanbul'un her tarafı için yapma kararı aldık. Bunu bir takvimle zamana yayarak gerçekleştireceğiz. Depremin olmaması diye bir şey yok. Er geç deprem olacak. Bunu bütün ilim adamları, teknoloji, tecrübeler gösteriyor. O halde deprem kaçınılmaz ise ne yapabiliriz? Depreme karşı tedbir alırız. Depremi önleyemeyeceğimize göre tedbiri almak bizim elimizdedir. Bu bugünden yarına olacak bir iş mi? Değil. Yılların getirdiği meselelerimiz var. Türkiye genelinde 1.derecede deprem riski altında bulunan bölgelerdeki bina sayısı 7,5 milyon. İstanbul'un nüfusunun yarısından bahsediyoruz. Bunların sıfırdan yenilenmesi en az 15 yıl.
KAZANLAR KAYNIYOR
Türkiye'nin zor bir coğrafyada yer aldığına vurgu yapan Binali Yıldırım; "Etrafımızda kazanlar kaynıyor. Dünyanın hiç bir yerinde, hiçbir ülke yok ki, bizim gibi aynı anda 3 tane terör örgütüyle mücadele etsin. Birisi PKK bölücü terör örgütü, diğeri alçak FETÖ darbe örgütü, üçüncüsü maalesef dinimizin değerlerini bütün insanlık nezdinde kötü göstermeye çalışan DEAŞ denen bir alçak örgütten bahsediyorum. Bütün bu örgütlerle mücadelemizin asıl sebebi şu: Üçüyle de aynı anda mücadele ediyoruz. Bu memleketin geleceğini karartmak isteyenlere fırsat vermemek, ülkemizi bölmek isteyenlere fırsat vermemek, dışarıdan üst akılla ortaklık yaparak Türkiye'yi ele geçirmek isteyen alçaklara fırsat vermemek. Bugüne kadar bunda başarılı olduk ama nasıl olduk? Sizlerin sayesinde başarılı olduk. Vatandaştan, milletten destek almazsan ne yaparsan yap boş. Dünyanın herhangi bir ülkesinde 15 Temmuz gibi bir gece yaşansa, hiçbir hükümet ayakta kalamaz. Bir yanda tanklar, bir yanda uçaklar, bir yanda efendim bombalar, diğer yanda ne var? Göğsünde iman olan, göğsünü tanklara siper eden millet var. Cumhurbaşkanımız inin meydanlara dedi. Hiç tereddüt etmeden indiniz. İşte vatan sevgisi bu. Millet sevgisi bu.
ÜLKESİNİ ŞİKAYET EDEN SİYASETÇİLER VAR
Ama diğer yanda bakıyorsunuz, ülkesini, milletini cümle aleme şikayet eden siyasetçiler var. Yazık, yazık... Tabi ki herkes siyaset yapacak. Herkes fikrini söyleyecek. Türkiye demokratik bir ülke ama kalkıp, "Türkiye'de can güvenliği yok, mal güvenliği yok, kimse Türkiye'ye gelmesin" dersen bunun kime ne faydası var. Böyle bir ihanet olabilir mi değerli kardeşlerim. Ülkesini şikayet eden bir siyasi anlayıştan bu ülkeye hiçbir fayda gelmez. Bu ülkenin siyaset geleneğine de uymaz. İçeride ne kadar farklı düşünsek de dışarıda tek ses olmamız lazım.