Türkiye'nin 2020'de salgın ve ekonomik saldırılar yanında, Akdeniz, Karadeniz, Suriye, Libya, Irak gibi alanlarda da haklı bir mücadele sürdürdüğünü vurgulayan Nebati, "Aynı zamanda ülke içinde sadece Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden ilerleyen ve 'AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan gitsin de ülkede ne olursa olsun.' diye düşünenlerin oluşturduğu bir ortam meydana getirilmeye çalışılıyor. Oysa ki Türkiye bu haklı mücadelelerini gerçekleştirirken, atmış olduğu her adımda mutlak suretle pozitif ayrışıyor. Sahte gündemler ve karalama amaçlı ithamlar son bulsa, Türkiye bir rahat bırakılsa aslında ülkemiz çok daha ileri noktalara gidecek." değerlendirmesinde bulundu.
Merkez Bankası rezerviyle ilgili tartışmalarda "Kara gün rezervlerini harcadınız." yönünde eleştirilerde bulunulduğunu anımsatan Nebati, şu ifadeleri kullandı:
"Kara günden kastınız nedir? Tüm dünya salgınla savaşırken ve son 100 yılın en büyük musibetiyle karşı karşıya kalınmışken bunu kara gün olarak görmemek için ya gözlerinizin kör ya da niyetinizin kötü olması lazım. Tüm dünyanın etkilendiği bir süreçte kara gün tanımını iyice düşünmek lazım. Daha bundan karası yok ki. Biz geçen yıl tüm dünyanın kara gününde Türkiye'yi ak günlere döndürecek tedbirler aldık. Bundan dolayı 128 milyar dolara dair yalanlar ve ithamlar sürekli gündeme getiriliyor. Oysa biliyoruz ki sahte ithamlarda bulunanların ellerinde tek bir somut şey yok."
Nebati, yapılan uygulamaların ekonomi literatüründe olmadığı eleştirilerine karşılık, "Karşılaşılan sıkıntıların giderilmesi noktasında bir irade ortaya koyarsınız ve o irade çerçevesinde ilgili enstrümanları en optimal şekilde kullanırsınız. Onun dışındaki itirazlar dogmatik bir yaklaşımdır." diye konuştu.
"İnternet sayfasına girmeniz yeterli"
Bakan Yardımcısı Nebati, 2002 yılında 27,5 milyar dolar olan Merkez Bankası rezervinin, 2006-2011 döneminde ortalama 73 milyar dolara, 2020'de de 93,2 milyar dolara ulaştığını, bugün de 89-90 milyar dolarlık rezerv bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Yani rezerv yerinde duruyor ama bu rezerv kapsamında son 2 yıl içinde ekonomi yönetimi çok önemli bir şey yaptı, ülke dışındaki altınları Türkiye'ye getirdi. Bugün 710 ton civarında altın rezervimiz var. 'Bu nerede?' diye soruyorlar. Bütün kırılımları belli. Merkez Bankası dünyanın en şeffaf bankalarından biridir. Hukuki ve teknolojik bir altyapısı ve tecrübeli bir kadrosu var, nerede ne yapılacağı, kimin nelerden sorumlu olduğu belli. Nitekim uluslararası standartlarda denetime açık, Sayıştay tarafından da denetlenen Merkez Bankası, Türkiye'nin en önemli ve değeli kurumlarından biri. Bir veriye ulaşmak istediğinizde sadece internet sayfasına gireceksiniz, o sayfada aradığınız tüm veriler şeffaf şekilde var. Bunu biraz finansal bilgisi olan, muhasebeden, ekonomiden anlayan herhangi bir kişi girip yapabilir. Rakamlar üzerinden farklı yorumlar yapılabilir ama bu yorumlar bir kurumu suçlayacak hale dönüşünce ülkemize zarar veriyor. Dediğim gibi, Merkez Bankası bu ülkenin en önemli kurumlarından birisi. Kullandığı araçlar, yol ve yöntemlerin hepsi yasal çerçeve içinde bağıtlanmış durumda."
2002 yılında 1 milyar dolar karşılığı altın rezervi varken, 2020'de bu rakamın neredeyse 40 kat artışla 43,2 milyar dolara ulaştığını belirten Nebati, şu anda Merkez Bankasını kar elde etmekle suçlayan kişilerin kendi yönetimleri döneminde de bankanın kar ettiğine dikkati çekti.
Nebati, bankanın 2002'de 2,6 milyar lira olan ihtiyat akçesinin de 2020 sonu itibarıyla 6 milyar lira olduğunu ifade ederek, "128 milyar dolar nereye gitti sorusunun yanıtı da Merkez Bankasının bilançosunda yer alıyor ve burada görünüyor. Sanki 128 milyar dolar buharlaşmış gitmiş ve birilerine bilerek gönderilmiş şeklinde bir şeye dönüştürüyorlar. Döviz alım satımı, piyasa yapıcı bankaların yer aldığı elektronik işlem platformunda gerçekleşiyor. Bu işlerin nasıl olduğunu herkes bilir. Burada taraflar kesinlikle birbirini görmüyor. İşlem gerçekleştikten sonra kimin ne aldığını görebiliyorsunuz. Bu işlem türü dünyadaki hangi Merkez Bankasına giderseniz gidin bu şekilde yürüyor. Elektronik işlem platformundan ari işlem yapılması mümkün değil." diye konuştu.
"Kimsenin kurumlarımızı yıpratmaya, karamsarlık yaymaya hakkı yok"
Nebati, Türkiye'nin bu süreçten kimsenin burnu kanamadan, kimse zarar görmeden ve birisi bankaya gittiğinde geri çevrilmeden çıktığını aktararak, şu ifadeleri kullandı:
"Merkez Bankasının operasyonel davranması, ekonomi yönetiminin bu işi nasıl yöneteceğini biliyor olması bu olumlu sonuçları doğurdu. Geçen yıl bu tedbirleri almamış olsaydık, üretimi desteklememiş olsaydık, insanlar işlerini kaybetmiş, işletmeler kapanmış olsaydı, insanlar muhtaç, umutsuz kalsaydı daha mı iyi olurdu? 2020 yılında yaşanmış bu kadar şeyden sonra elinizde bir imkan var ve bu imkanla siz önünüzü açacak tedbirleri kullanmadığınız takdirde aslında suç işlemiş olursunuz. Ülkenin kendisinden değil, dünyadaki konjonktürden kaynaklanan süreci atlatmak için bu işlemleri yapmanız elzemdir. Merkez Bankası, Hazine hesapları üzerinden işlemlerini yapıyor, dövizi piyasaya veriyor, sonra swap işlemleri yoluyla dönerek tekrar Merkez Bankasına geri gelmiş oluyor. Bir sirkülasyon ve döngü var. Bu döngü içinde Merkez Bankası ihtiyaçlarını karşılıyor, yabancıların, yerleşiklerin, reel sektörün taleplerini karşılıyor, cari açığın finansmanını karşılıyor. Bugün de Merkez Bankası rezervlerini 90 milyar dolar civarında koruyarak belli bir noktaya geliyor."
Bir krizle karşı karşıya kalınca onun nasıl yönetileceğinin önem taşıdığını vurgulayan Nebati, şunları kaydetti:
"Çalışan işini kaybetme korkusu taşıyor mu? Taşımıyor. İşveren işini devam ettirme ümidini taşıyor mu? Taşıyor. Bu umudunu taşıyanların büyük kısmı yurt içi yerleşikler diye ifade ettiğimiz 50 milyar dolarlık borç yükümlülüğü azalanlar. Onlar bu taleplerde bulunurken, Merkez Bankası ya da ekonomi yönetimi bu talepleri karşılamamış olsaydı, bugün rahat şekilde üretim yapan üretim devlerinin büyük kısmı krizle karşı karşıya kalmış olurdu. Bu 50 milyar dolarlık yurt dışı borç yükümlülüğünü azaltanların da sesini yükseltmesi lazım. Kimsenin kurumlarımızı yıpratmaya, karamsarlık yaymaya hakkı yok. Yapıcı muhalefet, ülke düşmanlığı demek değildir. Yapıcı muhalefet, ülke yöneticilerine düşmanlık demek değildir, ülkenin yöneticisi gitsin de ülkenin başına ne gelirse gelsin demek değildir."