Eğitimci ve yazar İdris Topçuoğlu, ömrünü kitaba ve eğitime adayan Mahir İz'e ilişkin, "Mahir İz dediğimiz zaman, bir ilahiyat, edebiyat profesörü ayarında birikimi olan, yani iki dalda da üstat bir şahsiyetten bahsediyoruz. Bu kadar donanımlı bir insan, ömrünün sonuna kadar öğrenciliğe devam ediyor. Biz de bugün, öğretmenler ve eğitimciler olarak, hayat boyu öğrenenler olmalıyız diyoruz." dedi.
Mütefekkir, şair ve yazar Mahir İz üzerine yüksek lisans tezi kaleme alan Topçuoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İz'in eğitim hayatındaki başarılarını ve bugün örnek alınması gereken taraflarını anlattı.
Topçuoğlu, tez danışmanı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz'ın önerisiyle İz üzerine çalışmaya başladığını belirterek, İz'in hayatını araştırdıktan sonra bir eğitimci olarak motivasyonunun arttığını ve mutlu olduğunu dile getirdi.
Tezi tamamladıktan bir süre sonra sivil toplum kuruşlarının yanı sıra Türkiye'nin birçok ilinde yaklaşık 30 bin öğretmene Mahir İz üzerine seminer verdiğini kaydeden Topçuoğlu, verdiği seminerlerden yola çıkarak "Eğitime Adanmış Bir Ömür: Mahir İz" adlı kitabı hazırladığını ifade etti.
"Sınıfını dört duvar arasına hapseden bir öğretmen değil"
İdris Topçuoğlu, vefatının üzerinden 48 yıl geçmesine rağmen, hala İz hakkında konuşulduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Mesleğine ve öğrencilerine olan tutkusu onun birinci kriteridir. Sınıfını dört duvar arasına hapseden bir öğretmen değil. Mahir İz, okulunun koridorlarında dersler bittikten sonra seminer salonlarında, okul bahçesinde, yazın Boğaz'da, değişik ortamlarda öğrencileriyle birlikte. Öğrencileri, 'Hocam neredeyse çocuklarınızdan daha çok bize vakit ayırıyorsunuz. Neden böyle yapıyorsunuz? diye bir sorgulama yapıyor.' Mahir Hoca da onlara diyor ki, 'Benim için talebe, evlattan evladır.' Bu şu demek, 'Öğrencilerim kendi öz evladımdan öncelikli gelir. Çünkü bir hocanın, öğretmenin idealini, heyecanını mefkuresini devam ettirmeye, öğrencileri daha layıktır. Bu konuda talebenin vefasız çıkma ihtimali, evladın vefasız çıkma ihtimalinden çok daha düşüktür. Ben onun için size bu kadar vakit ayırıyorum.' İşte burası çok değerli ve Mahir Hoca seminerlerinde, derslerinde her zaman, 'Tekrar dünya hayatına gelseydim, yeniden öğretmen olmak isterdim' diyor. Bugün bu motivasyonla mesleğe, öğrencilerinize yöneldiğinizde alacağınız neticeler de çok farklı oluyor."
Yazar İz'in yaşamında babasının önemine dikkati çeken Topçuoğlu, "Babası, Mahir Hoca'nın üzerine çok titremiş. Ona özel hocalar tutmuş, en iyi okullarda okutmaya gayret göstermiş. O kadar çok üzerine titremiş ki, burada bize de bir ibret var. Babası bir kadı ve Medine'ye tayini çıkıyor. Mahir Hoca'nın özel ders hocası Mahmut Naci Efendi'ye 'Senden rica ediyoruz, sen de bizimle Medine'ye gelir misin?' diyor. Hocaefendi de kabul ediyor ve aile ile İstanbul'dan Medine'ye gidiyor. 19 ay kadar Medine'de kalıyor. Mahir Hoca mektebe gidiyor. Okul çıkışı Mahir Hoca'yla eğitime, derslere devam ediyor. Mahir İz, Farsça ve Arapçayı, Mahmut Naci Efendi'den öğreniyor. Pek çok edebi metinleri öğrenmesinde de Naci Efendi'nin çok büyük emeği var." diye konuştu.
"Bu kadar donanımlı bir insan ömrünün sonuna kadar öğrenciliğe devam ediyor"
Mahir İz'in sürekli kendini yenileyen ve yetiştiren bir insan olduğunu vurgulayan Topçuoğlu, "Mahir İz dediğimiz zaman, bir ilahiyat, edebiyat profesörü ayarında birikimi olan, yani iki dalda da üstat bir şahsiyetten bahsediyoruz. Bu kadar donanımlı bir insan, ömrünün sonuna kadar öğrenciliğe devam ediyor. Biz de bugün, öğretmenler ve eğitimciler olarak, hayat boyu öğrenenler olmalıyız diyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
İdris Topçuoğlu, İz'in son dönemlerinde bile bir şeyler öğrenmeye çalıştığının altını çizerek, şu bilgileri verdi:
"Hoca, son nefesini vermek üzere, 1974 yılında Beykoz'da devlet hastanesinde yatıyor. Vücuduna üç tane hortum bağlı ve kendinden geçmiş bir durumda. Yanında da talebesi Osman Öztürk refakatçi olarak kalıyor. Mahir Hoca kendine gelip, yanında Osman Öztürk Hoca'yı görünce, 'Evladım Osman, Şura Suresi'nin 8. ayeti aklıma takıldı. Gramer olarak bir türlü içinden çıkamadığım şeyler var. Şunu bir araştır, gel, bana bilgi getir.' diyor. Gece yarısı hastane odasındalar. Osman Öztürk, Mahir Hocaya bakıyor, durumu çok iyi değil ve onu yalnız bırakmamak için yanından ayrılmıyor. Mahir Hoca ilerleyen saatlerde kendine gelince bakıyor ve Osman Öztürk'e soruyor, 'Ne yaptın yavrum, buldun mu?' diye. Öztürk, 'Hocam sizi yalnız bırakmak istemedim. Bir de bu hastane şartlarında bu vakitte nereden kaynak kitap bulacağım' diye mazeretini anlatıyor. Hoca da 'Yavrum camdan dışarı bak, camiyi görüyor musun? Caminin imamında ya da müezzinde mutlaka bir tefsir kitabı vardır. Camisinde yoksa evinde vardır. Git onu bul, araştır gel.' diyor. Osman Öztürk, hocanın ciddiyetini, kararlılığını görünce kalkıyor, gidiyor, araştırıyor, notlarını alıyor. Hastaneye geliyor, odadan içeriye giriyor. Bir bakıyor ki, Mahir Hoca inlemeye başlamış. Osman Hoca hemen notlarını bir kenara bırakıyor. Pamuğu zemzemle ıslatıyor ve Mahir Hoca'nın ağzına damlatıyor. Mahir Hoca'ya diyor ki, 'Hocam ah mı Allah mı?' Mahir Hoca da 'Allah Allah' diyerek Osman Öztürk'ün kucağında son nefesini veriyor. Bakın, bunca donanıma sahip bir insan, son nefesinde bile bir şey daha öğrenebilir miyim derdinde."
"Mahir İz'in öğrencilerine sunduğu ilgiyi, bugüne transfer etmek gerekiyor"
Mahir İz'in tüm hayatını öğrencilerine cömertçe sunduğuna vurgu yapan Topçuoğlu, "Bizim de öğrencilerimizle ilgilenmemiz gerekiyor. Bugün çocuklarımız bilgiyi her türlü elde edebiliyor. Bu yüzden sadece bilgi veren yönümüzle ön planda olmamız, artık tek başına yeterli değil. Dolayısıyla Mahir İz'in öğrencilerine sunduğu ilgiyi, bugüne transfer etmek gerekiyor. Çocuklar ilgi, alaka, rehberlik ihtiyacı içinde. Artık dünyada öğretmenlik yeniden tarif ediliyor. Öğretmenlik, bilgiyi aktaran kişi değil de rehberlik eden kişi olarak gösteriliyor. Çocuklara rehberlik eden, koçluk yapan, yönlendiren, onlara öğrenme yoldaşı olan öğretmenliği, Mahir İz, 1930'lu yıllardan itibaren meslek hayatında çok mahirane bir şekilde uygulamış." ifadelerini kullandı.
Topçuoğlu, Mahir İz'in yaşamındaki önemli isimlere de değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yusuf Cemil Ararat diye bir zat var. O da çok kuvvetli, edebi birikimi olan bir insan. Yazın onunla Farsça edebiyat metinleri okuyor. Yahya Kemal'le de birliktelikleri var. Mahir İz, Ankara'da öğretmenlik yaparken, her sabah namazından sonra Mehmet Akif Ersoy ile bir araya gelerek Farsça metinler okuyor. Balıkesir'de öğretmenlik yaptığı yıllarda, Azmi Milli adlı öğretmen cemiyetine üye oluyor ve bu cemiyet adına Anadolu'nun muhtelif yerlerinde konuşmalar yaptığını görüyoruz. Yani Mahir Hoca, devrinin edebiyatçılarından, İslam alimlerinden alabildiğine istifade ederken, bir taraftan da cemiyet hayatında, sivil toplum kuruluşlarında çok aktif. Dolayısıyla onun döneminde istifade edilebilecek şeyler insan kaynaklarıydı. Yani bir hoca, bir edebiyatçı veya sivil toplum kuruluşlarında aktif bir insanı bulup onlarla beslenmeniz gerekiyordu. Mahir İz bunları fevkalade kullandı. Bugün bizler bu konularda çok daha fazla kaynağa sahibiz ama bunlardan istifade etme iradesini göstermemiz çok daha önemli."
İz'in mazeret tanımayan bir insan olduğunu, hastalıkta veya kar yağdığında yine öğrencilerinden ayrı kalmadığını dile getiren Topçuoğlu, "Mahir Hoca'nın öğretmenlik yaptığı dönemler 1920'li yıllardan, 1970'e kadar, Türkiye'nin en zor dönemleri. Ekonomik, sosyal, siyasi darbelerin olduğu böyle zor bir dönemde öğretmenlik yapmasına rağmen, hiçbir zaman bu zorlukların arkasına sığınmıyor. Oysa bugün bizlere sorsalar, eğitimle ilgili her birimiz 10 tane problemi hiç takılmadan sıralarız." dedi.
Topçuoğlu'nun kaleme aldığı "Eğitime Adanmış Bir Ömür: Mahir İz" kitabı, Ketebe yayınlarından çıkarak, okuyucuyla buluştu.