Bugün askerî darbeler tarihinin en acımasız örneklerinden biri olan Mısır'daki 3 Temmuz askerî darbesi sonrası gerçekleşen Rabia katliamının yıl dönümü… Rabiatü'l-Adeviyye meydanında seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye destek vermek için toplanan milyonlarca insanın üzerine silahlar ve bombalarla saldıran General Abdülfettah Sisi'nin askerleri çocuk, ihtiyar, kadın demeden binlerce göstericiyi öldürdü.
Mısır'ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin darbeyle görevinden alınmasını barışçıl bir şekilde protesto etmek isteyen on binlerce darbe karşıtına güvenlik güçleri tarafından yoğun ateş açıldı. Keskin nişancılar, tetikçiler ve baltacılar tarafından yapılan saldırılarda binden fazla barışçıl gösterici hayatını kaybetti. Gerçek mermi ve göz yaşartıcı gaz kullanan güvenlik güçleri, sabah namazını kılan göstericilerin üzerine ateş açtı, o saldırıda 80'e yakın kişi yaşamını yitirdi. Kanlı saldırılarda İhvan yöneticisi Muhammed Biltaci'nin kızı Esma da hayatını kaybedenler arasındaydı.
Katliam, Mısır ile pek çok Batılı ülke başkentinde yıl dönümünde anılırken, Mısırlı Ali Ferid'in aşağıdaki şiirini okurlarımızla paylaşıyoruz:
Rabia'da kurşunlar bizi uyandırdığı zaman!
Öğrendik ki:
Muhakkak, Biz Allah'ın oğulları ve sevdikleri değiliz.
Allah ile başka biri arasında itaatten başka bağ yoktur.
Ve sığındığımız dağlar bizi selden koruyamaz.
"Ne sizin kuruntularınız, ne de ehli kitabın kuruntuları geçerlidir. Kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür" (Nisa suresi 123. Ayet) emrini öğrendik.
Ve biz, öğrendik ki,
Muhakkak, Demokrasi, İslam'ın rükunlarının altıncısı değildir.
Ve Dünya insan hakları bildirisi, Kuran'ın 31. Cüzü değildir.
"Benim sünnetimi ve Raşid halifelerimin sünnetini alın" sözündeki halifelerin Jan jak Russo, Jhonlock ve Folteyr değildir.
Ve biz öğrendik ki,
Muhammed (asm), Kıyamet arasında kılıçla gönderilmiştir.
Bu işin sonu, öncesinin düzelmesiyle düzelir.
"Kabalık olmadan şiddet, acizlik göstermeden yumuşaklık" yoktur.
Daveti, kılıcın önüne koymanın zararını öğrendik tıpkı, kılıcı davetin yerine koyduğumuz gibi...
Ve bize bir krallık verildi. Oysa ki biz, o krallığın siyasetini beceremedik ve padişahlığı siyasetle hükmetmeyen herkes krallıktan alınıyordu...
Ve biz öğrendik ki!
Bizim duvarlarımız içten tehdit edilmiştir.
Ve Samîri'nin şahıs değil bir hâl olduğunu,
Ve Lut (as)'ın yatağında bir yılanın uyuduğunu öğrendik.
Medine'nin etrafındaki hendeklerin, bizim göğüslerimizi, orduların kılıçlarından koruması için kazıldığını ve sırtlarımızı Beni Kureyza'nın hançerlerinden koruyamadığını öğrendik.
Şüphesiz ki Ali, Osman'ın evini gözetliyordu. O ki Sebe'nin oğlu değildi bilakis Ebu Bekir'in oğluydu.
Ve biz öğrendik ki, O vakitlerde Şerefli nübüvvet evi Arap Lawrence'nin elinde oyuncaktı...
Ve Biz öğrendik ki,
Şüphesiz, Cehennem yolu güzel niyetlerle örtülüdür.
Bedir'e şahitlik etmesi Hattab Bin Belteyi zilletten alıkoymadı.
Ve Biz öğrendik ki, İbn-i Selul'un kıldığı namaz oğlunun hatırı içindi ve kabul edilmedi.
Ve öğrendik ki, Biz onların, rabbimize bir yıl ibadet etmelerine karşın onların rablerine bir yıl ibadet ettiğimizde bozulmuştuk.
Şüphesiz ki, Amr Halid ve benzerleri cihad dersi verme konusunda isabetli değildi.
Ve Biz,
Öğrendik ki, Hudeybiye vahiy değildi. Bir bütündü.
Öğrendik ki kansız başkaldırı, yalan hamledir.
Öğrendik ki kesin deliller varken içtihâd olmaz.
Bizim, Allah ve Rasulu'nün karar kıldığından başka secim hakkımız yoktur.
Öğrendik ki, İsyanlar etrafında toplanan kanunlar, ona hükmetmeye başlayınca düşer.
Öğrendik ki Yenilikler, sahibini başka birine ayrıştırmaya yavaş yavaş davet etmesidir. Bu durum, faziletli bir kadının evlatları tarafından, hakkına zorla el konulmasına aynı zamanda da korunması için davet edilmesi gibidir.
Ve Biz,
Öğrendik ki, Seyyid Kutub, caddelerde bağırdığı zaman deli değildi. Onda ki ilaç kâtilin zehiriydi.
Öğrendik ki, Hazim Salah Ebu İsmail, Kurtların ve tilkilerin tehlikelerini haber verdiğinde kuruntu hastalık değildi.
Öğrendik ki, Molla Ömer, bütün mal varlığını, bir Müslümanı kafire teslim etmeyi reddettiğinde halim bir örnek değildi!
Öğrendik ki, Bin Ladin, terörist değildi, bilakis Arap Yarım Adası'nda ölümden sonra ibadet edilen Percy Cox, Sykes Picot kabirlerini yıkan Muhammed Bin Abdulvehhap gibiydi.
Öğrendik ki, Beyaz puşi, beyaz elbise ve uzun sakal; insanı, saygı duyulan bir selefi yapmazdı.
Öğrendik ki, Müftüler kasab gibiydi.
Ve Ezher, Hristiyan merkezine dönüştü.
Öğrendik ki, Televizyon uyduları İsrail için silahsavarlara dönüştü.
Tercüme: Necati Yüce