Tutar'ın “Balkanlar'da savaş çanları” başlıklı analizi:
Dünya yeni bir kriz sürecine doğru ilerliyor. Irak ve Afganistan'da havlu atan ABD, korona sonrası dönemde sarsılan egemenliğini yeniden tesis etmek için farklı kaos projelerini devreye sokmaya hazırlanıyor. Kuşku yok ki bu projelerin en büyük hedefi Çin, Rusya ve Türkiye'nin küresel ve bölgesel nüfuzları ile bu aktörler arsındaki işbirliğini baltalamak.
Bu üç aktörün egemen olduğu bölgelere yönelik kaotik projeler, etnik ve mezhebi çatışmaların körüklenmesi ile vekâlet savaşlarının yeniden alevlendirilmesine dayanıyor.
Ortadoğu, Orta Asya, Kafkaslar ve Kuzey Afrika'da güç kaybeden ABD, bütün enerjisini Hint-Pasifik ile Doğu Akdeniz, Doğu Avrupa, Karadeniz ve Balkanlar'daki kriz sahalarına çevirmiş durumda.
ABD son dönemlerde Girit ve Dedeağaç'taki üsler üzerinden Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'ne yaptığı askeri yığınakla Akdeniz'de;
Ukrayna cephesi ile Romanya ve Bulgaristan'a yaptığı askeri yığınaklarla Karadeniz'de;
Polonya, Estonya, Litvanya ve Letonya'ya yaptığı askeri yığınak ve siyasi desteklerle de Doğu Avrupa'da mevzilenmeye çalışıyor. Bu üç cepheden elde edeceği güçle ABD, Türkiye'yi kuzeyden ve batıdan; Rusya'yı da Baltık'tan Akdeniz'e ulaşan Doğu Avrupa ve Karadeniz hattı üzerinden kuşatmayı planlıyor.
Bu bağlamda Türkiye'yi yakından ilgilendiren olası kriz noktalarından biri de Balkanlar... Son günlerde Balkanlar'daki savaş sesleri giderek yükselirken Bosna Hersek'te Sırp lider Milorad Dodik'in ayrılıkçı söylemleri ile devam eden gerilim ise adım adım tırmanıyor. Peş peşe yaşanan krizler Balkanlar'da 'Yeni bir savaş kapıda mı?' endişesine yol açıyor.
Özellikle Bosnalılar 'savaş sonrası dönemin en büyük varoluşsal tehdidi' ile karşı karşıya... Yeni 'Bosna Kasabı' olmaya çalışan Dodik'in söylem ve eylemeleri nedeniyle herkes diken üstünde.
Bosna Hersek'in Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt beş gün önce BM'ye sunduğu raporda, Dodik'in kendi ordusunu oluşturmasının yeni bir savaşı kaçınılmaz hale getireceği uyarısında bulundu. 1992-1995'teki savaşı sonlandıran Dayton Barış Antlaşması'na göre Bosna Hersek fiilen ikiye bölündü.
Ülkenin bir yarısı etnik Bosnalı Sırplara verilirken diğer yarısı Müslüman-Hırvat federasyonu yönetimine bırakıldı. Son krizin bahanesi ise Schmidt'ten önceki Yüksek Temsilci'nin 23 Temmuz'da Srebrenitsa soykırımının inkârını suç sayan bir yasa çıkartması.
Rusya dışında 7 Avrupa Birliği ülkesinin desteğini arkasına aldığını söyleyen Dodik'e göre bağımsız 'Bosna Sırp Cumhuriyeti' için Bosna Hersek'in ortadan kaldırılması gerekiyor.
Sırp liderin çıkışı konusunda ABD ve bazı AB ülkeleri Bosna Hersek'in toprak bütünlüğünü savunurken Yüksek Temsilcilik Ofisi'ni tanımadığını vurgulayan Rusya ise siyasi krizin sorumlusunun 'dış faktörler' olduğunun altını çiziyor. Rusya'ya destek veren Çin de Avrupa ve ABD'nin Bosna Hersek'teki nüfuzunun simgesi olarak gördüğü Yüksek Temsilcilik Ofisi'ne karşı.
Kosova Başbakanı Albin Kurti ise Sırpların Batı'yı yeni bir Balkan savaşı ile tehdit ettiğini söylüyor.
Başkan Erdoğan, 1 Kasım'da Roma dönüşü sırasında uçakta yaptığı açıklamada, "Balkanlar'da, Bosna- Hersek'te zorluklarla tesis edilen barış ve huzur ortamını muhafaza etmek çok önemli" uyarısında bulunmuştu.
Ancak Slovenya Başbakanı Janez Jansa bu yılın nisan ayında AB Konseyi'ne gönderdiği iddia edilen belgede Batı Balkanlar'da Bosna Hersek'in parçalanarak 5 ülkenin sınırlarının değiştirilmesi talebinde bulunmuş ve Türkiye'nin bölgede artan nüfuzuna dikkat çekmişti.
Kuşku yok ki Bosna ve Kosova merkezli yeni kriz projeleri en büyük zararı yine Balkan halklarına ve bölgeye komşu ülkelere verecektir.
Olası bir Balkan savaşı Avrupa, Rusya ve Türkiye arasında son zamanlarda artan ilişkileri olumsuz etkileme riskini artırırken krizi fırsata çevirmek için bekleyen ABD ve Avrupalı müttefiklerinin kaotik projelerine ise güç katacaktır.
Fakat ben Türkiye, Rusya, Çin ve Almanya gibi aktörlerin buna fırsat vermeyeceği düşüncesindeyim. Özellikle Türkiye ve Rusya'nın Suriye ve Karabağ'da yaptığı gibi Balkanlar'da da ezberleri ve dengeleri bozan yeni bir stratejik işbirliğine gitmesi, çatışmaya dayalı bütün projeleri hızla akamete uğratacaktır.
Sabah