Yavuz, “Anketlere bakılınca sonuçlar sürpriz sayılmasa da hükümet ortağı Sosyal Demokratlar (SPD) uzun yıllar sonra ilk kez seçimleri önde bitirmesi ile gündeme geldi. Hıristiyan Birlik Partileri 16 yıl aradan sonra Şansölye Merkel'in bıraktığı yerde ‘Türk Dostu' diye bilinen Armin Laschet'in yönetimindeki seçimlerde beklenenden de az oy alabildiler” bilgilerini paylaştı.
SPD'nin şansölye adayı ve aynı zamanda koalisyon hükümetinin Maliye Bakanı olan Olaf Scholz'un liderliğindeki SPD oyların yüzde 25,7'sini alırken, Hıristiyan Birlik Partileri'nin (CDU- CSU) ise yüzde 24,1 oy alabildiğini söyleyen Yavuz, "Üçüncü sıraya 2017'de yüzde 8,9 oranındaki oylarını yüzde 14,8'e çıkartan Yeşiller aldı. Liberaller (FDP) yüzde 11,5, AfD yüzde 10,3, Sol Parti (Links) ise yüzde 4,9 oy alabildiler” diye konuştu.
ALMANYA'DA YENİ DÖNEM: SPD'NİN LİDERLİĞİNDE ÜÇLÜ KOALİSYON MU?
SPD adayı Olaf Scholz'un şansölyeliğinde üç partili bir koalisyon kurulmasının beklendiğini belirten Celalettin Yavuz, şöyle konuştu:
“Maliye Bakanı olma fırsatını iyi değerlendiren ve başarılı olduğu algısı yayılan, Almanlara “sosyal devlet” olma vaatleri ile öne çıkan Scholz'un şansölyeliğinde kurulacak hükümetin nasıl şekilleneceği şimdilik soru işareti. Bu arada seçimler öncesinde iki büyük parti kendi aralarında “Büyük koalisyon” kurmayacaklarını açıklarken, SPD; Sol Parti-Yeşiller ile, Hıristiyan Birlik ise FDP ve Yeşiller ile koalisyon kuracaklarını ima etmişlerdi. Ancak seçimler sona erdi ve her ne kadar bunlar konuşulsa da sağduyu iki büyük partinin devamını gerektiriyor. Zaten sonuç da bunu işaret ediyor. Buna rağmen ilk iki partinin her birinin, yüzde 14,8 oy alan Yeşiller ve yüzde 11,5 oy alan FDP'yle birlikte üçlü koalisyon kurmaları da kuvvetle muhtemeldir.”
MERKEL DE DİĞER İKTİDARLAR GİBİ YIPRANDI
Almanya'da genelde Sosyal Demokratlar'ın “sosyal devlet” sloganıyla yola çıktıklarını ve iktidara geldiklerinde de ekonomiyi rayından çıkaracak hale getirdiklerini söyleyen Prof. Dr. Yavuz, “Durumu düzeltmek ise Hıristiyan Birlik partilerinin koalisyon hükümetlerine kalır. Bunlardan sonuncusu 16 yıl önce Schröder'in şansölyeliği sırasında bozulan ekonomiyi düzeltmek için “Acı reçete sunacağız!” diyen ve bu sloganla şansölye olan Merkel'in iktidarında yaşandı. Merkel acı reçeteyi uyguladı ve Almanya'yı düzlüğe çıkardı. Hem Almanya dünyanın ilk 4 büyük ekonomisi arasında yer aldı, hem de dış ticareti 40 milyar avro civarında fazla verdi. Ancak Merkel de tüm diğer iktidarlar gibi yıprandı. Hele de 2020 başlarında tüm dünyaya musallat olan korona salgını Almanya'da da etkili oldu ve Merkel önce partisi CDU'nun genel başkanlığından ayrıldı, bu son seçimle de şansölyeliğe veda ediyor. Merkel'in genel başkanlıktan ayrılması ve bu son seçimi takiben şansölyeliği bırakacağını açıklamasıyla Almanya'nın da AB içerisinde ve dünya genelinde siyasi etkisinde hissedilir derecede değişim yaşandı. Daha doğrusu bu belirsizlik Almanya'nın nüfuzunu azalttı denilebilir” şeklinde konuştu.
“ALMANYA‘DAKİ LİDER BOŞLUĞU BAZI DEĞİŞİMLERİ TETİKLEDİ”
Yavuz, Macron yönetiminde hafifleyen Fransa ve Brexit'le AB'den ayrılan İngiltere dikkate alındığında, daha önce Avrupalı müttefiklerine itibar etmeye özen gösteren ABD'nin de artık bu alışkanlığı bıraktığını dile getirerek “Almanya'nın etkisi devam etseydi ABD, Afganistan'dan bu şekilde ve sorumsuzca çekilmeyebilirdi. Hatta İngiltere ve Avustralya ile kurduğu AUKUS ittifakı öncesi en azından Almanya ile müzakere bile edebilirdi. Görülüyor ki, Almanya'daki “lider boşluğu”, dünya düzeninde bazı değişiklikleri de tetikledi” diye konuştu.
“SCHOLZ, TÜRKİYE'NİN DOĞAL MÜTTEFİK OLACAĞINI FARK EDEBİLECEK Mİ?”
Shcolz'un kuracağı hükümetin önünde pek çok sorun olduğuna değinen Celalettin Yavuz sözlerini şöyle bitirdi:
“Mevcut korona epidemisi, iklim değişikliği gibi yurt içini de etkileyen ekonomik ve sosyal konular yanında, Avrupa-Atlantik (ABD) ilişkisinin geleceği ağırlıklı. Trump yönetimini aratmayan ABD'ye daha ne kadar güvenilebilir? Macron yönetimindeki Fransa'yı Merkel dönemindeki sabırla idare edebilmek mümkün olabilecek mi? İşin bir de Ortadoğu ve Türkiye boyutu var. 16 yıl önce iktidara veda eden Schröder yönetimindeki Almanya ile Türkiye'nin ilişkileri hiç de fena değildi. Acaba bu kez de ilişkiler en azından Merkel dönemine göre çok daha iyi olabilir mi? Kuşkusuz ki bu gelişmede Scholz'un yönetimindeki koalisyon partilerinin de büyük etkisi olacaktır. Eğer yeni Almanya ABD'nin güvenilmezliğini ve Fransa'nın hafifliğini görebiliyor ise hemen yanı başındaki bölgesel güç Türkiye'yi dikkate alacak, hatta “doğal müttefik” olacağını da fark edebilecektir. Üstelik ülkesinde 4 milyona yakın insan da bu doğal müttefik Türkiye kökenli ise… Acaba fark edebilir mi?”
DHA