Bugün günlerden Nakba..
Filistin topraklarında fiili olarak yaşanan ilk büyük sürgünün sembol ifadesidir Nakba.
“Talihsizlik günü” anlamına gelen Nakba; 750 bin Filistinlinin zorla topraklarından sürüldüğü ve aynı zamanda İsrail Devletinin bağımsızlığını ilan ettiği gündür.
15 Mayıs 1948'de kendi topraklarından topluca ve zorla sürgün edilen Filistin halkının bitmeyen dramının resmen başladığı tarihtir de ayrıca.
O kara günde Siyonist dipçiği ile evlerinden çıkarılırken, anahtarları ile beraber “yeniden yuvalarına dönme” hayalini de yanlarına alarak dünyanın dört bir yanına savrulan Filistinli kardeşlerimizin “talihsizlik günü” olarak anımsadığı ve sembolleştirdiği gün..
Keza, Siyonist İsrail'in bağımsızlık kutlamalarının yapıldığı 15 Mayıs, Filistin ve İslam ümmeti için “talihsizlik günü”dür.
“Etrafı mübarek kılınmış” Kudüs'ün işgalinin ve işgale direnen Filistinli kardeşlerimizin neredeyse 80 yıla dayanan çilesi, mücadelesi-iki milyara varan İslam dünyasına rağmen-ne yazık ki devam etmektedir.
Milyonlarca Filistinli 1948'den bu yana Diasporada yaşam mücadelesi verirken, katledilen, zindanlarda işkence gören ve kendilerine zorla İsrail kimliği verilen bütün Filistinli kardeşlerimiz; bizim adımıza bizim kutsalımızı koruma adına ağır bedeller ödemektedirler.
Kudüs Mücadelesinin kalbi olan Gazze hala abluka altındadır ne yazık ki..
Adeta bir açık hava cezaevine dönüştürülen Gazze'de, hastalar ilaç, çocuklar süt bulamazken ve ölüme terk edilirken, kardeşlerimiz hala direnmeye devam etmektedirler.
Batılıların da desteği ile “Nil'den Fırat'a kadar ”çizilen Siyonist haritasının tamamlanması adına bütün bir Ortadoğu kan gölüne dönmüştür.
Nitekim bu gün Kudüs, Suriye, Mısır, Mayanmar, D.Türkistan ve bütün ümmet coğrafyası işgal altındadır,zulüm altındadır.
Ve Nakba günü batılı işgalcilerin elini beslediği Siyonist zulmünün tüm yansımalarına karşı, bütün bir ümmet için direnişin sembolü olmuştur.
Filistin davasının,Kudüs savunmasının tek atan kalbi olan Gazze ablukasını yarmak üzere yola çıkan “Mavi Marmara'mızın” mesajının tüm dünyaya ulaştığı bir tarihtir aynı zamanda.
Bu kez Nakba; derin duygulara sahip olduğum Saraybosna'da karşıladı beni.
Bir zamanlar Bosna'ya ağıt yakarken ve onun uğradığı zulme karşı haykırırken İstanbul sokaklarından aklıma gelirimiydi ki gün gelecek Saraybosna sokaklarından Kudüs'e sesleneceğim ve zalimlere karşı bu şehit kanı ile sulanmış sokaklardan haykıracağım..
Nakba gününde, acının merkezi Saraybosna'dan tüm dünya'ya haykırmak doğrusu çok anlamlıydı benim için.
Boşnaklar, Türkler, Araplar, Afrikalılar Saraybosna sokaklarında “zulme karşı omuz omuza” sloganı ile hep beraber yürürken, Kudüs,Mısır,Suriye,Mynamar,Doğu Türkistan ve bütün bir ümmet coğrafyasındaki zulme karşı tek ses olduk.
Zulmün en iyi anlaşıldığı, acının en fena örneklendiği yerdi nitekim Bosna.
Sırp Faşizminin binlerce Müslüman Boşnak'ı katlettiği,sokaklarına ateş yağdırdığı Saraybosna en iyi anlardı biz..
Ve evet “bir tek Müslüman kimliğine tahammül edilemeyen” Aliya ve arkadaşlarının İslam'ın varlığı için ömrünü adadığı topraklardı burası.
Şehitlerin kanlarıyla sulanmış,acının her türüne şahitlik etmiş topraklar.
Saraybosna'dan Kudüs'e seslenmek, Mısır'a, Suriye'ye, D.Türkistan'a sahip çıkmak,zalimlere meydan okumak..
Nice derin anlamlar yüklüydü işte bu topraklardan Kudüs'e seslenmek,küresel zalimlere karşı haykırmak..
Sırp faşizminin,Hırvat münafıklığının İslam'ın karşısındaki zulmüne boyun eğmemek ve bu zulmün kalbinden tüm zalimlere “Allahu Ekber” diyerek teslimiyet göstermek,kudretin esas sahibini hatırlatmak..
Saraybosna'dan Kudüs'e ve bütün bir ümmet coğrafyasına kuşlarla bir selam uçurmak ve özgürlüğün şarkısını terennüm etmek..
Topraklarımızın özgürlüğü,Kudüs'ün özgürlüğüne bağlıdır; Kudus'ün özgürlüğü Bosna'nın da özgürlüğü olacaktır.
Saraybosna'dan Kudüs'e selam olsun..