Dolar

32,2020

Euro

35,0069

Altın

2.504,53

Bist

10.643,58

ANALİZ: Küresel savaş nasıl kaçınılmaz hale geldi?

ABD merkezli çatışma ve savaş yanlısı ekip olarak bilinen neoconların Avrupa'da da konuşlanmış olması, küresel savaşın kaçınılmaz olduğu yönünde değerlendirmelere sebep oldu.

2 Hafta Önce Güncellendi

2024-05-06 19:09:44

ANALİZ: Küresel savaş nasıl kaçınılmaz hale geldi?

ABD'nin en çok çekindiği noktanın Çin-Rusya ittifakı olduğunu belirten Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, dünyanın küresel bir savaşa sürüklemeyi hedefleyen neocon yapılanmaya dair dikket çeken değerlendirmelerde bulundu.

ABD'DE SİYASİ TARİHİNDE KIRILMA

ABD siyasal tarihinde Nixon devri bir kırılmayı ifade eder. Bu kırılma sadece ABD açısından değil, küresel gelişmeleri de belirleyen bir mâhiyete sahiptir. 1945-1960 arasında kızışan ve dünyayı topyekûn bir yıkımın eşiğine kadar getiren ABD-Sovyetler Birliği arasındaki gerilim bu tarihten itibaren, karşılıklı diyalog mekanizmalarının inşa edilmesi ve çok sayıda anlaşmanın imzalanması üzerinden hafifletilmeye çalışılmıştır.

KİSSİNGER VE EKİBİ

Eş anlı olarak Mc Carthycilik ve Stalinciliğin tasfiyesi tam da buna işaret eder. Yumuşama (détente) ve Barış İçinde Birarada Yaşama (coexistence pasifique) ilkeleri karşılıklı olarak kabul edildi. 1969'da seçilen ve 1974'e kadar ABD'yi idare eden Nixon bu sürecin en mühim kilometre taşlarından birisini ifâde eder. Ama herkes bilir ki Kissinger ve onun ekipleri bu sürecin asıl mimarlarıdır. Stratejik silahların karşılıklı olarak azaltılması anlaşmaları (SALT1 ve SALT 2), Vietnam savaşının sona erdirilmesi, Çin ile yakınlaşmalar onların eseridir. Bu gelişmelerin arkasındaki akıl, rekabetin çatışmalara evrilmeden denge içinde devam ettirilmesiydi. Aslında bu, ardalanı Metternich'e kadar geri götürülebilecek bir Avrupa aklıydı. Kissinger'in doktora tezinin Metternich üzerine olması da tesadüf sayılmamalıdır.

Bu tespitler Nixon-Kissinger siyasetine güzelleme yapmak niyetini taşımıyor. Elbette başta Şili olmak üzere Latin Amerika'da ABD yanlısı askerî diktatörlerin işbaşına getirilmesi, yaşanan toplumsal ölçekli işkenceler de bu ekiplerin işiydi. Bunlarla söylenmek istenen, iki kamp arasındaki mücadelenin paylaşılmış bir dünyada devam ettirilmesi; buna mukabil olarak doğrudan bir çatışma ihtimalinin ortadan kaldırılmasıydı.

NEOCON EKİP

Gelin görün ki Kissinger'a muhalif olan bir başka klik, durumdan hiç memnun değildi. Akıl hocası nazi düşünür Carl Schmitt olan ABD'li meşhûr siyâset felsefecisi Leo Strauss'a bağlı neoconlardı bunlar. Başlıca temsilcileri, Commentary dergisinde toplanan ve bilhassa Cumhûriyetçi partide örgütlenen Paul Wolfowitz, Richard Perle, Robert Kagan, Donald Rumsfeld, Daniel Pipes, Samuel Huntington, Francis Fukuyama gibi isimlerdi. Israrla Kissinger'a karşı çıkıyor ve Sovyet tehdidinin artarak devam ettiğini, buna en sert şekillerde karşı koyulması gerektiğini iddia ediyorlardı.

NEOCON-NEOLİBERAL NİKAHI

Watergate skandalıyla işten el çektirilen Nixon'a vekalet eden Gerald Ford devrinde neoconlar yavaş yavaş vaziyete hâkim olmaya başladılar. Kissinger ekipleri tasfiye ediliyordu. Sovyetlerin 1989'da yıkılmasını büyük bir coşkuyla kendi zaferleri olarak selamladılar. Neoconlar ile neoliberaller arasındaki nikah da bu iklimde kıyıldı. Tesirleri sadece sağda değil, solda da yaşandı. Sosyal demokrat partilerin o mahut Üçüncü Yol formülü ve liberalleşerek metamorfoz geçiren sol bu akımın elinin nerelere kadar uzanabileceğini gösterdi. Tony Blair ve halefleri, Reagan, Bush, Thatcher, Kohl zincirine büyük bir iştah ile eklemlendiler.

YENİ DÜŞMAN "İSLAMCI TERÖR"

Ama manzara aynı zamanda bir boşluğa karşılık geliyordu. Neoconlar düşmansız yapamazlardı. Düşman nihayet Müslüman coğrafyanın çöllerinde ve dağlarında bulundu. Bu düşman iyi kötü devletli olduğu yerlerde, mesela Irak ve İran'da olduğu gibi somut olarak görülebiliyordu. Kissinger ekiplerinin özene bezene inşa etmiş olduğu ABD yanlısı diktatörler de artık topun ağzındaydı. Ama hakim sistem için bu yetmiyordu. Düşmanı görünmez kılmak daha keskin ve istenen dönüşümdü. Nihayet o da bulundu. Aslında inşa edildi demek daha doğru olur. Yeni düşmanın ismi özgürlük düşmanı, kanlı, gözü dönmüş “İslâmcı terör” idi. 9/11 bunun milâdı oldu. Artık kamuoylarının bu korkuyla terbiye edilmesinin önünde hiçbir mani kalmıyordu. Bir taraftan hiçbir denge gözetmeyen mutlak dünyâ hâkimiyetine giden yol açılmış oluyor; diğer tarafta biteviye korkutulmuş kamuoylarına her nev'i acı ekonomik reçeteler bu korku şurubuyla içirilebiliyordu.

neoconservatives

DEMOKRAT PARTİ'DEKİ NECONLAR

Bu hâkim küresel siyasetin içsel ve dışsal sorunları mevcuttu. Merkez ekonomilerde yaşanan verimlilik kayıpları, artan maliyetler bu açıkların aşırı finansal şişmelerle telafî edilmeye çalışılması ağır ekonomik krizlere sebep oldu. Nihayet üretim güçlerinin ve nihâyet teknolojinin merkezkaç bir dinamik kazanması ve bugün en büyük başlıkla Küresel Güney denilen bir dizi yapının ortaya çıkması işleri bozmaya başladı. Geri çevrilebilecek, tamir edilebilecek süreçler değildi bunlar. Son zamanlarda, paleoconların Cumhûriyetçi Parti'de hakimiyet sağlamasının arkasından mevzi değiştirip Demokrat Parti'de yuvalanmış olan neoconlar, her zamanki aşırılıkçı nitelikleriyle bu krizli manzaraya da el koymakta gecikmediler.

EN BÜYÜK KORKU: ÇİN-RUSYA İTTİFAKI

Merkez dünyanın elinde kalan son üstünlük olan askerî üstünlükleri devreye sokmak sûretiyle büyük küresel hesaplaşmayı örgütlemeye başladılar. Bunun için Rusya yeniden hedefe oturtuldu. Kissinger ekolüyle neocon ekol arasında örtüşen tek hususun bu olduğunu düşünüyorum. Batı için en tedirgin edici mesele Çin-Rusya ittifâkıdır. Kissinger bu ittifâkı bozdu. Neoconlar da Çin hesaplaşmasını öteleyerek Rusya'yı hedefe koydu. Fark, ilkinin bunu bir denge oluşturmak için; ikincisinin ise dengesizliği derinleştirmek için yapmasıdır. (Hoş bunda başarılı oldukları söylenemez. Rusya bugün her zaman olduğundan daha fazla Çin'e yakınlaşmış durumda).

KÜRESEL SAVAŞ KAÇINILMAZ

Küresel savaş artık kaçınılmaz görünüyor. Pek çok çevre barış adına Trump'ın, kasım seçimlerini kazanmasına bel bağlamış görünüyor. Onun Rusya-Ukrayna savaşını bitireceğini iddia ediyor. İlk olarak Trump'ın seçimi kazanacağından artık çok da emin değilim. Trump kazanırsa yapacağı işin ABD'yi Ukrayna cephesinden çekmek, desteğini örtükleştirmek ve dolaylılaştırmak olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen savaşı Avrupa-Rusya savaşına evriltmek isteyecektir. Değilse savaşı bitirmek için inisiyatif geliştireceğini zannetmiyorum. Fransa ve Birleşik Krallığın, Macron ve Cameron'ın Avrupa'dan Kafkasya'ya, oradan da Asya içlerine dönük atakları tam da bunu ortaya koyuyor. Neoconlar kasım seçimlerini kaybetse de Neocon Avrupa yoluna devâm etmeye kararlı görünüyor.

Haber Ara