Dolar

32,3374

Euro

34,8108

Altın

2.390,60

Bist

10.276,88

6. Boğaziçi Zirvesi

6. Boğaziçi Zirvesi

9 Yıl Önce Güncellendi

2015-12-09 16:11:26

6. Boğaziçi Zirvesi
Kral Faysal Araştırma ve İslami Çalışmalar Merkezi Başkanı Prens Turki el-Faysal Al Suud, dünyada artık düzeni değiştirmek için savaşa ihtiyaç duyulmadığını belirterek, "Hepimiz çok çalışmalı ve Birleşmiş Milletler (BM) sistemini yenilemeliyiz" dedi.

Al Suud, Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) tarafından Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ev sahipliğinde "Daha Az Yoksulluk, Daha Fazla Refah" temasıyla düzenlenen 6. Boğaziçi Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, daha az yoksulluk ve refah elde etmenin çok önemli olduğunu, bu hedefe ulaşmanın ulusal ve uluslararası düzeyde hareket etmekten geçtiğini söyledi.

Uluslararası ekonomik düzenin her zaman zengin ve güçlü ülkelerin kalkınmasına önem verdiğini dile getiren Al Suud, "Bir kriz yaşıyoruz ve bu bizim için uyanma sinyali oldu. Dünyadaki ekonomik ortama bakıldığında eşitsizlik görüyoruz. Türkiye küreselleşme ve artan yaşam koşullarının faydalarını bize gösteriyor" ifadelerini kullandı.

Al Suud, Dünya Bankası kriterlerine göre dünya nüfusunun yarısının yoksulluk içinde yaşadığını, bu kişilerin büyük çoğunluğunun da küreselleşmeden fayda sağlayan ülkeler arasında bulunduğunu anlattı.

Mevcut kuralların tekrar gözden geçirilmesi gerektiğine dikkati çeken Al Suud, şunları kaydetti:

"Küresel ekonomi sosyal adaleti sağlamak amacına sahip ilkelerle yönetilmeli. Tüm dinlerde herkesin ortak refahına olacak yöntemlerden bahsedilir. İslam'da tüm insanlığın faydasına olacak ekonomik konular öngörülmüştür. Zekat yoluyla zenginler yoksullarla paralarını paylaşırlar. Dünya artık düzeni değiştirmek için savaşa ihtiyaç duymuyor. Hepimiz çok çalışmalı ve Birleşmiş Milletler sistemini yenilemeliyiz. İnsanlar aslında amaç, araç değil. Yoksulluğun ortadan kaldırılması bizim görevimiz."

- Refah, kesinlikle başkalarının bedel ödeyeceği şekilde elde edilmemeli"

Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, sürdürülebilir olmayan büyümenin kardan çok zarar getirdiğini belirterek, "Refah, kesinlikle başkalarının bedel ödeyeceği şekilde elde edilmemeli" dedi.

Kurum ve kuruluşların kalitesinin, ülke büyümesine katkı sağlayacağını ifade eden Dinçer, gelişen ülkelerdeki nüfusun yüzde 14'üne karşılık gelen, yaklaşık 900 milyon kişinin yoksulluk içinde yaşadığını, dünyada 9 kişiden birinin hala yetersiz beslendiğini anlattı.

Dinçer, sürdürülebilir olmayan büyümenin kardan çok zarar getirdiğini vurgulayarak, "Refah, kesinlikle başkalarının bedel ödeyeceği şekilde elde edilmemeli. G20 Zirvesi'nde liderler, küresel büyümeyi yılda yüzde 2'de tutma konusunda taahhütlerde bulundu. Liderler, yoksulluğun ortadan kaldırılmasının küresel anlamda verilmesi gereken bir mücadele olduğunu ve sürdürülebilir kalkınmanın buna hizmet edecek şekilde elde edilmesi gerektiğini savundu" diye konuştu.

Enflasyonu her zaman kendilerini rekabetten yoksun bırakan bir etki olarak gördüğünü dile getiren Dinçer, "Mali kararlarımızı alırken gelecekle ilgili enflasyon hedeflerine bakıyoruz. Kemer sıkma politikalarını etkilemeden enflasyonu ne kadar kontrol edebiliriz? Daha esnek çalışma saatleri öneriliyor ancak dünyanın hiçbir yerinde kabul edilen bir sistem olmadı. Hiçbir ülke iklim değişikliğiyle tek başına mücadele edemez. Ülkeler umuyoruz ki iklim değişikliğiyle mücadele konusunda olumlu tedbirler alacak" görüşünü de paylaştı.

- "Kamu eliyle oluşturulan büyüme ve refah kalıcı olmuyor"

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Kopuz ise B20'lerin bugüne kadar G20 gündemine ilettiği en geniş listeyi hazırladıklarını belirterek, önerilerinin G20 Sonuç Bildirgesi'nde yer almasından memnuniyet duyduklarını dile getirdi.

Kopuz, küresel ticaretin önündeki engellerin azaltılması, istihdam piyasasının güçlendirilmesi ve yatırımlara hız kazandırılması gerektiğinin altını çizerek, "G20 liderlerinin büyümeye vurgu yapması umut verici. Bizler, G20 gündeminde KOBİ'lere daha fazla yer ayrılması için büyük çaba harcadık. Tüm çabalarımız G20 liderleri tarafından sahiplenildi" şeklinde konuştu.

Birleşmiş Milletler'in küresel çapta yürüttüğü çölleşmenin önüne geçecek faaliyetlere destek verdiğini vurgulayan Kopuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"2017 yılına kadar Birleşmiş Milletler çatısı altındaki Sürdürülebilir Arazi Yönetimi İş Forumu'nun başkanlığını yürütecek olmak da Türk özel sektörü için gurur verici. Türk özel sektörünün her zaman destekçisi olduk. Genç ve kadın girişimciliği konusunu ülke gündemimize soktuk. Ülkemizdeki kadın girişimci oranının son 5 senede yüzde 6'dan yüzde 8'e çıkmasını sağladık. TOBB olarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerine paralel faaliyetler yürütüyoruz."

Kopuz, kalkınma ve refaha giden yolun özel sektörün güçlendirilmesinden geçtiğini, Türkiye'nin bunun en somut örneklerinden biri olduğunu söyledi.

Kamu eliyle oluşturulan büyüme ve refahın kalıcı olmadığını aktaran Kopuz, "Bu yüzden ülkemizde iş ve yatırım ortamını güçlendirmek, ticareti kolaylaştırmak, küresel sisteme entegrasyonu artırmak hepimizin odak noktası olmalı. Sorunlar ortak olduğu sürece çözümlere giden yol da iş birliğinden geçer" değerlendirmesinde bulundu.

- "Enerji yoksulluğunun ortadan kaldırılması için çok çalışılması gerekiyor"

Katar eski Başbakan Yardımcısı Abdullah Bin Hamed el-Atiyye, işletmeler ya da özel sektörün sürdürülebilir kalkınmaya fayda sağlaması gerektiğine değinerek, "Özel sektör refah ve toplumun sürdürülebilirliğine hizmet edecek araçlara sahip olduğundan ön plana çıkmalı" dedi.

Bu sayede özel sektör çalışmalarının çevresel etkilerden daha az etkilenmesi sonucunun ortaya çıkacağını belirten Atiyye, gıda, güvenlik, toplumsal cinsiyet eşitliği, insan hakları ve iyi yönetişim gibi hedeflerin bu görevde özel sektörle kamu sektörünü bir araya getirdiğini anlattı.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkan Yardımcısı Cihan Sultanoğlu ise özel sektörün, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesi için önem taşıdığını, enerji yoksulluğunun ortadan kaldırılması için çok çalışılması gerektiğini ifade etti.

Sultanoğlu, 2030 yılına kadar daha iyi bir dünya yaratma mücadelesine iş dünyasının katılımının giderek artmakla beraber, bu seviyedeki bir artışla fırsatı kaçıracaklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Özel şirketlerin, insanların hayatlarında ciddi biçimde fark yaratmanın pratik yollarını bulmasına ihtiyacımız var. Bu da yoksul kesimler için istihdam ve pazar yaratmak, insan haklarını korumak ama bir yandan da yeşil teknolojileri desteklerken iklim değişikliği ile mücadele etmek ve israfa varan tüketim kalıplarına son verebilmek için oyunun kurallarını değiştirecek stratejiler oluşturulmasını gerekli kılıyor."

Açılış konuşmalarının ardından konuşmacılara onur plaketi takdim edildi.

Haber Ara