Gelenekte ehli tarik, devlet kapısından uzak durmayı nasihat etmiştir. Kul hakkından öte “yetim hakkı” olarak görmüştür o makamı. “Adil Ömer”, hilafette iken elde ettiği sevabın, o makamın kendine yüklediği sorumluluğunun vebalini karşılaması halinde kendini mutlu addedeceğini söylemiştir.
Hz. Ali'nin Malik b. Eşter'e mektubunu okumayan, bir siyasetname okumayan ne siyasete ve ne de bürokrasiye yaklaşsın. Hatırlayın “vay o namaz kılanların haline ki..” diye başlayan ayeti.. Eğer kitap ve sünnetteki ikazları kulak arkası ederseniz, kıldığınız namaz, yaptığınız hac ve kestiğiniz kurban da kurtaramaz sizi. Hele bir de dininizi, soygun ve iltimaslarınızın, azgın şehvet ve ihtiraslarınızın, kibrinizin maskesi yapıyorsanız, sizi kimse kurtaramaz Allah'ın elinden.
Bakıyorum da, dünkü “ehli tarikler” ne yapıyordu, bugünküler nerede duruyor. Devlet makamlarını ele geçirmek için nasıl acımasız olabiliyorlar, kumpaslar kurabiliyorlar, ehliyet ve liyakatı görmezden gelebiliyorlar. “Şeytan sizi Allah'la aldatmasın” ayetini hatırlayın, birileri adeta ins'in şeytanlarına dönüyor da insanları Allah'la aldatıyor sanki.
Makam ihtirası, kimi ilahiyat hocalarını, ilahiyat camilerinden rakiplerini, Allah'ın ayetlerini diline dolayıp saldırmaya vardırıyorsa vay halimize.
İftirayı bırakın, katmerli işler yapan birileri dolaşıyor hâlâ aramızda. Suret-i Haktan gözüken bir takım FETÖ'cüler suyu bulandırmak için, fırsatı ganimet bilen birileri, makam ve para hırsı ile yapmadıklarını bırakmıyorlar. Rakiplerini FETÖ'cülükle suçlayanlar, eski defterleri karıştırıp FETÖ ile eski bir ilişkisini bulup ihbar edip, pasaportuna el konulan, görevden uzaklaştırılan ya da haklarında soruşturma açılıp, kimi avukat pozunda, kimi eski bir istihbaratçı diye gelip, sorunu çözmek için para sızdırmaya kalkanlar.. “Çiftlik Bank” gibi bir başka dolandırıcılar çetesi türedi ortalıkta..
Bakın, bu ahlaksız adamların suret-i haktan gözüktüklerine bakmayın, bunlar da en az FETÖ'cüler kadar aşağılık ve tehlikeli. Hatta bunlardan bazıları da zaten kılık değiştirmiş FETÖ'cüler..
En son operasyonlardan biri, FETÖ'nün uyuyan hukukçularınsa yapıldı. Kimi hukuk bürosu gibi çalışıyor, kimi, hakimlik, savcılık sınavına hazırlanıyor, kimi emekli adalet mensubu, polis, istihbaratçı unvanını kullanıyor. Bunlar gerçek FETÖ'cüleri kurtarmak, kendilerinden ayrılanları cezalandırmak, haksız bir şekilde suçladıkları insanları tekrar kurtarmak için rüşvet alarak, örgütün oto finansmanı ve uyuyan hücreleri ve aileleri için fon oluşturmayı hedefliyorlar.
Bana kalırsa Bakanlıklar ve yerel yönetimlerdeki, tarikat görünümlü, hemşehricilik yapan ya da siyasi ve ideolojik bir kimlikle örgütlenen, STK, vakıf, spor kulübü gibi yapılar üzerinden iş tutan çetelere aşırı dikkatli olmak gerek. Bunlar “bizden” olamazlar. Mamalarını keserseniz hemen dişlerini gösterebilirler. Dost değildirler, vefaları yoktur.
Kural belli: Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. İşi ehline vereceğiz. İstihdam konusunda, ehliyet ve liyakat imandan önce gelecek. Biz Müslümanız, Müslümancı değil. Doğduğumuz ana babayı, toprağı, derimizin rengini, cinsiyetimizi biz seçmedik. Bu bir. İki: Biz mezhep, tarikatçı da değiliz. Elbette mezhebimiz de, tarikatımız da olabilir.
Böyle bir ahlak için bilgili, dürüst ve cesur insanlara ihtiyacımız var.
Siyaset ve bürokrasi de makam sahipleri için şunlar şart: Madeni has, terki temas, rüşvet ve iltimastan uzak olmak. Bakın bunlar yoksa bu işler dua ile istenen belaya sebep olur. Neslinizi helak eder. Malınız, canınız ve sevdikleriniz fitne olur. Ömrün ve malın bereketi kaybolur.
Geçen gün 18. Dönem Sakarya Milletvekili Yalçın Koçak “Şöhret” başlıklı yazısında bu konuyu yazmıştı. “Devlette olan, madeni has, terki temas, rüşvet ve iltimastan uzak olabilmelidir. Bu dörtlü zaten insanı ve toplumu helak eden illetleri davet eder” diyor ve devam ediyordu: “Madeni has; altın, para, tapu, toprak hırsı mal toplayıcıları, gökleri delen bina yapıcıları. Ranta doymayan yeşil yağmacıları. Hep devlette yer alanların madeni has tutkusundan istifade edip palazlanmışlardır.
Terki temas; kolay ve haram kazançla yapılan şehevi evlilikler, varlık ve moda yarışması, toplumun dine olan saygısında yoksunluk, Kâbe'ye yukarıdan bakan towerlarda yapılan umre ve haclarla işlenen günahlardan kurtulduğu zannetme gafleti ile yüksünürlük. Rüşveti alan da, veren de mel'unsa ve iltimas da bir nevi rüşvet ise 40 hac yapsanız ne fayda? Servet ehli; kolay birikmeyen bir varlığın sahibidir, yediği her lokmadan önce komşuyu, hısım, akrabayı ve garip gurebayı düşünen kişidir. Onun işi mal çoğaltmak değildir, işi çoğaltır, aşı çoğaltır, âlime hürmet eder, garibi korur.”
“Kendisi himmete muhtaç bir dede / nerdeki gayrıya himmet ede” misali “hikmet ehli olduğunu bir sürü sıfat kalabalığı ile himmet sahibi olduğunu beyan eden ya da müridanları tarafından üfürükten uçurulan şeyh ve halifelerinden geçilmez oldu zamanımız” diye de şikâyet eder Koçak.
Devlet ve servete sahip kişiler, eğer adalet, ilim, liyakat, tevazu ve hikmetten uzaklaşacak olurlarsa bu dünyada varacakları yer, cehenneme kalkan tren istasyonu olacaktır.
Ehliyet ve liyakat, istişare ve şura bizim medeniyetimizin vazgeçilmezidir. Bırakın “bey”leri, müşavirlerinin telefonuna ulaşmak bile imkânsız oldu adeta. Bir şey söyleseniz, geri dönme nezaketinden bile yoksun olanların elinde o makamlar hızla itibar kaybederler.
Birileri bindikleri dalı kesiyorlar. İhtirasları ve kibirleri gözlerini kör, kulaklarını sağır ediyor bunların. Burunları kaf dağında ama pislikleri ve acziyetleri nasiyelerinden dökülüyor. Bir de el aleme akıl verip, dinden-imandan bahsetmiyorlar mı!
Her şeyi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var ve bir din günü var!
Hey, oradakiler, yaptıklarınız yanında yapmanız gerekirken yapmadıklarınızdan da hesap vereceksiniz. Şeytan size bahaneler uydurup duruyor. Haramı helal gösteren fetvalar veriyor. Ve siz içinizde sakladıklarınızın konuşulduğu kapalı kapıların arkasındaki fısıldadıklarınızı ve işlediklerinizi kimse bilmiyor sanıyorsunuz değil mi? Siz öyle sanın. Dünya malı ve makamına nasıl kanıyorsunuz. Keşke akledenlerden olsaydınız. Şeytanın yalanlarına kanmasaydınız.. Yine de siz bilirsiniz.
Selam ve dua ile.