Dolar

42,5291

Euro

49,5628

Altın

5.744,63

Bist

11.007,37

Milli Gazete ulusalcılaşıyor mu?

Suriye’de halen iktidarda bulunan 2. Esad rejimi, geçtiğimiz hafta Türkiye’den 40 gazeteciyi Suriye’ye götürdü. Gazetecilerin iknasına yönelik, Suriye rejimin propagandasının yapıldığı geziye katılan gazetecilerin izlenimleri Türkiye’de safların daha da netleşmesine neden oluyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-08-27 15:13:40

Milli Gazete ulusalcılaşıyor mu?

Haber Merkezi / TIMETURK
  II. Esad rejiminin halkına yönelik sürdürdüğü şiddet, Kadir Gecesinde de devam etti. Katliamda 14 kişi yaşamını yitirirken çok sayıda kişide yaralandı.   SURİYE REJİMİ, TÜRKİYE PR FAALİYETİ YAPIYOR   Suriye’de yarım asra yaklaşan Esad rejimi, katliamlarını meşru gösterebilmek için Türkiye’ye yönelik PR faaliyetlerini de sürdürdüğü gözleniyor.   Bu kapsamda Türkiye Suriye Dostluk Komitesi Başkanı Prof Mehmet Yuva, Türkiyeli gazetecileri Suriye’ye götürdü. Gezide NTV, CNN Hürriyet, Habertürk, Habertürk tv, Fox tv Türkiye gazetesi gibi yayın organlarında çalışan gazetecilerin yanı sıra; Banu Avar, Ümit Zileli, Faik Bulut, İsmail Müftüoğlu gibi isimler ile Evrensel, Cumhuriyet, Yeni Çağ, Yeni Mesaj, İlk Kurşun gibi gazeteler ve Ulusal, Meltem ve Bengitürk televizyonu ve de Aydınlık Dergisi gibi ulusalcı çizgideki yayın organlarının temsilcileri de davetliler arasındaydı.   GEZİ, OTEL SALONLARINDA PROPAGANDA OLARAK SÜRDÜ   Büyük çoğunluğu Şam’da otel ve salon toplantılarından oluşan gezinin çok bir kısmı ise Şam’da gerçekleştiği öğrenildi.   Gazetecilerin Hama’yı gezmesine izin verilmediği, yalnızca Baas görevlilerinin gezdirmek istediği bölgelere götürüldüğü ifade ediliyor.   II. Esad rejiminin yaptığı katliamların meşru göstermeye yönelik bu gezisinde, gazetecilerin görüşlerini değişmediği gezi sonrası yapılan haberlerden anlaşılıyor.   Suriye yönetiminin ikna gezisine katılan gazeteciler, izlenimlerini haberleştirmeyi sürdürüyor. Gezi sonrasında Hürriyet Gazetesi’nden Bülent Sarıoğlu, Türkiye Gazetesi’nden Salih Bilici ve NTV’den Can Ertuna izlenimlerini yayınlayan gazetecilerden.   Yaklaşık 4 milyon nüfuslu başkent Şam’dan bakınca ülkede durum sakin diyen NTV’den Can Ertuna “Ülkeye diğer birçok Arap ülkesinden daha modern ve laik bir sistem kazandıran Esad ailesi, Alevi azınlığa mensup. Komuta kademesinin önemli bir bölümünü Alevilerin oluşturduğu Suriye ordusunun, muhaliflerin sesini baskı ve şiddetle kısan rejime sadık” olduğunu belirtiyor.   “DIŞ MAHALLELERDEN KOYU KARA DUMANLAR YÜKSELİYOR”   Ertuna haberini şöyle sürdürüyor: “Dera, Hama, Humus ve Lazkiye... Suriye’de ateşli protestolara ve bunlara yönelik şiddetli müdahalelere sahne olan kentler. İnsan hakları örgütleri ölü sayısının 1700 ile 2000 arasında olduğunu belirtiyorlar. Başkent Şam’la birlikte sükunetin korunduğu bir diğer kent olarak anılan, Halep’te de artık halk sokağa dökülüyor.   Başkent Şam’dan bu kente doğru giderken bir diğer isyan kenti Humus’tan geçiliyor. Şam’ı terk eder etmez görüntü değişiyor. Peşi sıra kontrol noktaları, yollarda asker sevkiyatları. Hama’ya girişte binaların duvarında üzeri boyalarla örtülen rejim karşıtı sloganlar dikkati çekiyor önce. Ardından neredeyse her köşede kum torbalarının arkasında mevzilenmiş askerler var. Merkezde sıkıyönetim altında zorunlu bir sükunet havası var. Ancak dış mahallelerden koyu kara dumanlar yükseliyor.

SURİYE’DE HERKESİN BİR ŞİDDET ÖYKÜSÜ VAR   Halk yabancı gazetecilere konuşmaktan çekinmiyor, Şam’dan farklı olarak. Baas güçlerinin uyguladığı şiddete dair öyküsü var pek çok kişinin. Kimi ölen kızını anlatıyor, kimi bacağındaki kurşun yarasını gösteriyor. Gözaltında “kaybolanların” öykülerini, ölü sayısı hesapları izliyor. Net bir rakam yok.”   “Suriye halkı arka sokaklarda devrim hazırlığı yapıyor. Esad bu süreci sadece erteletebilir ama durduracak güçte değil” diyen Türkiye Gazetesi muhabiri Salih Bilici, ulusalcı çevrelerin Suriye’de isyanı ABD’nin çıkardığı iddialarını çürütür nitelikte.   “HALK DEVRİMİ DÖRT GÖZLE BEKLİYOR”   Bilici haberinde durumu şöyle özetliyor: “Suriye kazan kazan kaynıyor. Halk devrimin gerçekleşeceği günü dört gözle bekliyor. Ancak muhaliflerin organize olamaması ve bir merkezden yönetilmemeleri bu süreci geciktireceğe benziyor. 50 yıldır Nusayri bir aile tarafından yönetilen Suriye halkı, tamamen özgürlüğe odaklanmış durumda. Şam’da durum sakin görünüyor. Ancak Hama, Humus, Lazkiye, Dera, Cisr Eş Şuğur gibi kentlerde öldürme, adam kaçırma ve tutuklamalar devam ediyor. Bu bölgelerde protesto gösterileri durmak bilmiyor.”   HER YER İSTİHBARAT ELEMANI   Ülkenin camileri dâhil tüm sokaklarını II. Esad’ın istihbarat elemanlarının sardığını belirten Bilici, “Suriye’nin mobese kameraları yok ama her adım başı istihbarat elemanları var. Suriye’de bulunduğumuz süre içerisinde istihbaratın adamları bize göz açtırmadı. Her zaman peşimizde birileri oldu. Şehrin tarihi ve turistik yerlerini gezerken bile istihbarat elemanları ensemizdeydi. Fotoğraf çekmek ise neredeyse her yerde yasaktı. Şartları zorlayarak ve gözaltına alınmayı göze alarak fotoğraflar çektim. Yer yer polislerin müdahalelerine maruz kaldım. Suriye yönetimi tarafından verilen yaka kartını göstererek bu müdahale ve göz altılardan kurtuldum.”   40 Türk gazeteci ile Suriye devletinin davetlisi olarak gittiklerini belirten Türkiye Gazetesi muhabiri Bilici, “Gazetecilere sadece göstermek istediklerini gösterdi. Gazeteciler sadece Hama kentine götürüldü. Onun dışında Şam’da toplantı üstüne toplantılar yapılarak ülkede yaşanan durumun aslında çok farklı olduğu, olayların arkasında Amerika ve İsrail olduğu propagandası yapıldı. Hamaset dolu konuşmalarda muhalifler için terörist ifadesi kullanıldı. Cümlelerin arasında Türkiye de ABD ve İsrail gibi tepkilerden nasibini aldı” diyor.   Suriyeli yetkililerin 1982 yılında Hama katliamı sırasında babaları öldürülen çocuklara ABD’nin silahlı eğitim verdiğini iddia ettiklerini belirten Hürriyet Gazetesi muhabiri Bülent Sarıoğlu ise Şam’daki aydınların halktaki en önemli rahatsızlık “Esad ailesinin hanedan yapılanması, genç nüfustaki yüksek işsizlik oranı, yolsuzluk, yaygın rüşvet ve yoksulluk” olarak gördüklerini belirtiyor.   İSMAİL MÜFTÜOĞLU: “ESAD KUZU GÖSTERİCİLER KURT”   Geziye katılan gazeteciler, Milli Görüş camiasının yayın organları TV5 ve Ajans5 temsilen katılan İsmail Müftüoğlu’nun toplantı sırasında Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı’na Suriye rejimi gibi düşündüğünü ifade ettiğini ve muhaliflere yapılanlardan dolayı teşekkür ettiğini belirtiyorlar.   İsmail Müftüoğlu ise geziye dair izlenimlerini ajans5’de yazmayı sürdürüyor. “Seyahat esnasında Şam’da ve Hama’da gördüklerimiz, üstelik olayların yoğun geçtiği Hama’daki gözlemlerimiz, olayların gazetelerde yazılanlar gibi olmadığını, tam aksi abartıldığını göstermiştir” diye yazıp ekliyor; “Çünkü caddelerde askerlerin bulunmadığını, ancak bazı gözetleme noktalarına son derece az olmak üzere, emniyet mülahazası ile askerlerin yerleştirildiğini gördük.”   Göstericileri “kurt”, binlerce kişinin katili Esad rejimini ise “kuzu” olarak niteleyen Müftüoğlu, yazısını II. Esat rejiminin cinayetlerini örtmek için ileri sürdüğü ifadelerle sürdürüyor.   MİLLİ GAZETE ULUSALCILARIN GÖRÜŞLERİNİ YAYIYOR   Milli Gazete ise ulusalcı kimliği ile öne çıkan Banu Avar’ın izlenimlerini “Suriye için Türkiye'de iklim hazırlanıyor” başlığıyla ile yayınladı. Avar’a methiyelerle başlayan haber, Avar’ın Baas yanlısı komplo teorileriyle sürüyor.   Okurunun büyük tepkisiyle karşılaştığı belirtilen Milli Gazete’nin, haberin gazetede sehven yer aldığını söylediği iddia ediliyor. Ancak haber, gazetesinin sitesinde de yayınlanma devam ediyor.   Geziye katılan gazetecilerin ulusalcı, solcu ve Milli Görüşçü olanları, Suriye rejimi yanlısı görüş beyan ederken, diğer gazetecilerin tarafsız kalmayı sürdürdüğü gözlerden kaçmıyor.   II. Esad rejiminin yaptıklarını onaylayanlar, Müslüman-Hıristiyan, Sünni-Alevi-Nusayri, Arap-Kürt gibi çok çeşitli Suriyelilerin tümünü, İsrail ve Amerika yanlısı olmakla itham ediyorlar. Tüm olayları İsrail’in kurguladığını ise bir diğer iddiaları.   İSRAİL, ESAD REJİMİNİN DÜŞMEMESİ İÇİN GİRİŞİMLERDE BULUNUYOR   Ulusalcı ve Baas yanlısı çevrelerin iddialarının aksine, en büyük destekçisi Mısır rejiminin düşmesi sonrasında, İsrail’in Suriye rejiminin de düşmesinden tedirgin olduğu belirtiliyor. İsrail Kabinesi ise ABD’yi askeri operasyon dâhil Suriye rejimini düşürebilecek hiçbir girişime destek vermemesi için uyarıyor.   II. Esad rejiminin de düşmesi durumunda etrafının İslamcı iktidarlarla sarılmasından korkan İsrail’in, Suriye rejiminin ayakta kalmaması için ABD ve AB nezdinde girişimlerde bulunmak üzere bir heyet görevlendirdiğini ve heyetin temaslarını sürdürdüğüne dair haberler, İsrail basınında da üstü kapalı olarak yer almayı sürdürüyor.   ABD, SURİYE’YE OPERASYON YAPAR MI?   Ortadoğu uzmanları, Suriye rejimince Suriye’de muhalefeti, ABD’nin eğittiği ve desteklediği şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını bilakis ABD’nin Suriye rejiminin düşmemesinin hem İsrail, hem de ABD çıkarları açısından daha büyük bir risk olduğunu belirtiyorlar. Suriye rejiminin yıkılması durumunda, iktidar olma potansiyeline sahip tek grup İhvan-ı Müslümin. Müslüman Kardeşler’in İsrail karşıtı olması hem İsrail’in, hem de ABD’nin tedirgin olmasına yettiği belirtiliyor. Bu durum ABD Dışişleri Bakan’ı Hilary Clinton’ın açıklamalarında da açıkça görülüyor.   Suriye’de reform yapılmasını isteyen Clinton, Suriye'deki muhalif olaylarda ülkesinin parmağı olduğu iddialarına ilişkin, "Suriye'de muhalefeti halk yapıyor, ABD değil" diyerek reddediyor.   KATAR ŞEYHİ, İRAN’LA SURİYE’Yİ GÖRÜŞTÜ   Katar Emiri Şeyh Hamed Bin Halife Al-i Sani Perşembe akşamı, Suriye rejiminin sigortası durumunda görülen İran’a ziyarette bulundu. İran Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad ile biraraya gelen Katar Emiri’nin Suriye halkının geri adım atmayacağını belirttiğini ve Suriye'deki katliamlarla ilgili çok özel görüntüler ve raporları içeren bir dosya ilettiği kaydedildi.   KARAYILAN İRAN’DA   Geçtiğimiz haftalarda İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanı Alaaddin Burucerdi, PKK’nın Lideri Murat Karayılan’ın yakalandığını ve İran’ın elinde bulunduğunu açıklamıştı   Burucerdi’nin açıklaması, önce yalanlandı ardında ise birçok çelişkie oluşturacak tevillere neden oldu. Kanal D’de Türk istihbarat çevrelerinde dayandırdığı önceki günkü haberinde Karayılan’ın İran’ın elinde olduğu ve bilinmeyen bir yerde saklandığını iddia edildi.   BDP’li kaynaklarında bu iddiaları doğruladığı belirtiliyor. İran ve Türkiye arasında Karayılan’ın akıbeti ile ilgili pazarlıkların sürdüğü, İran’ın Karayılan’ı II Esad rejiminin bekası için Türkiye’ye karşı koz olarak tuttuğu da iddialar arasında.


II. ESAD ÜNLÜ KARİKATÜRSİTİ BÖYLE SUSTURDU

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara