Dolar

32,5516

Euro

34,9584

Altın

2.448,15

Bist

9.716,77

Sembollerimize sahip çıkamıyoruz

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-01-13 17:23:33

Sembollerimize sahip çıkamıyoruz

İslam bir bakıma semboller dinidir; yaptığımız ibadetlerdeki şekiller ve şartlar ile fıkhımızda menasık olarak isimlendirilen ibadetler hep semboller üzerine kuruludur. Bu konuda en çarpıcı örnek Hac ibadetidir ki; Hacc'ın tüm menasıkı sembollerden oluşur. Arafat bir semboldür, tıpkı Mina ya da Müzdelife olduğu gibi, hatta tavaf bir semboldür.

Zamanlar ve devirler değiştikçe sembollere tutkusuyla bilinen insanlık fıtratı örneğin İslam'ı ‘haç'a karşı temsil eden ‘hilal'i sembol edinmiştir. Hilal sembolünün Nebi(sas) döneminde kullanıldığına dair rivayetler de vardır. Esasen karanlık bir dünyayı aydınlatan ışık kaynağı olmak İslam'ı pek güzel sembolize eden bir olaydır, bu yüzden de hilal çokça kabul görmüştür.

Camiler İslam'ın sembollerindendir, keza ezanlar da öyle...

Tesettür kişisel bir semboldür, sakal da öyle.

Daha bir çok şey sembol olarak sayılabilir ancak bunlardan en önemlisi şüphesiz ‘İslam' kelimesidir. Bu kelime tüm sembolleri ve temsil edilmesi gereken hayırlı bütün değerleri ifade eden en muhteşem semboldür.

Dünyadan ahirete ait en değerli kelime olarak İslam'ı göstermek kafidir.

Adımızdır, dinimizdir, daha ötesi kulluğumuzdur, dünyamızdır, ahiretimizdir! Her varlıktan her mefhumdan ve her şeyimizden daha değerlidir.

İçinde İslam geçen herhangi bir tamlama bizim için çok özeldir ve çok hassastır. Öyle gelişigüzel isteyen istediği yerde, istediği herhangi birşey için kullanamaz onu!

Birşeyi İslam'a izafe ediyorsak artık onun değer ve mihengi Allah'a aittir, doğruluk ve yanlışlığını da ancak Allah'ın ve Rasulü'nün tayin edebileceği bir şeyden bahsediyoruz demektir.

İşte bu mukaddes ve muhteşem isim, Allah'ın dinine bizzat Zat-ı zül'Celal tarafından verilen isimdir. (Maide 3)

Tarihimizde pek çok toplum devletler kurmuş ve medeniyetler inşa etmişizdir. Her akl-ı selim sahibi müslüman yaptığı güzel işleri, ortaya konulan medeniyet ve hayırlı devirleri İslam'ın tayin ettiği emir ve yasaklar ya da İslam'ın istediği gibi bir bir dünya hayatı tesis etmek amacıyla Allah'ın dininin doğrultusunda yapmaya gayret etmiştir ve bugün de yarın da aynı maksatla hareket edecektir.

Uzun tarihimizde herşeyi yaşadık; dünyaya da hükmettik, küçücük bir şehre de sıkıştığımız günler oldu. Tarihin en etkili ve güçlü devletlerini kurduğumuz dönemlerde bile kendimizi İslam'a nispet etmedik. Mesela en uzun imparatorluklarımız olan Endülüs Emevileri ile Osmanlılar isimlerine İslam eklemediler. Bayraklarını Kelime-i Tevhid'ten ibaret ve kendilerine has bir sembolmüş gibi asla kullanmadılar.

Bazı bayrak ve sancaklarda Kelime-i Tevhid kullanılsa da devleti temsil etmedi ve herkes tarafından da öyle bilinmedi.

Bugüne geldiğimizde karşımıza bir bir fitne olarak ortaya çıkan, şiddeti ve bunun propağandasını usül olarak benimseyen bir örgüt kendini İslam'a izafe etti ve bununla da kalmayıp bayrak olarak Kelime-i Tevhid'i hem de Muhammedurrasulullah ibaresini O'nun yüzüğü şeklinde kullanarak ortaya çıktı. Sonrasında bir yeri kaybettiklerinde o muhterem ve mukaddes kelimeyi yerlerde, ayaklar altında gördük... Daha da ilginci neredeyse tüm dünya o mübarek mührü Daiş'e ait bir sembol saymaya başladı ve maalesef müslümanların umumunun elinden bu sembol alınmış oldu. Herhangi bir müslüman bunu kullanacak olsa terörist damgası yemesi işten bile değil artık.

Aynı şekilde bir devlet isminin devamına İslam cumhuriyeti ibaresi ekledi ve bununla tüm gayri İslami faaliyetlerini ve müslümanların aleyhine yaptıklarını perdelemeye çalıştı. Bir başka devlet Kelime-i Tevhid'in altına bir kılıç ekleyip resmi bayrak olarak kullandı ve bununla kendini müslümanların lideri görmeye çalıştı ancak onlara hiç bir faydası olmadı hatta Haremeyn'e bile layıkıyla hizmet edemedi.

Bu kötü örnekler gösteriyor ki yaptığımız işleri devlette olsak sıradan bir fertte olsak İslam'a izafe ettiğimizde temsil ve taşımakta kaçınılmaz olarak işleyeceğimiz hatalar ve cürümler İslam'a ve müslümanlara fayda yerine zarar veriyor. Üstelik bu gibi yapılara kendini mensup hisseden müslümanlar kendileri dışındaki herkesi mürted olarak nitelendirmekte bir sakınca görmüyorlar.

Öyle ya; İslam onların devleti, Kelime-i Tevhid onların bayrağı, bu ikisini elinde bulunduran yegane müslüman topluluk onlar oluveriyor ve tekfir gayet basit bir şekilde işlemeye, müslümanları kırıma uğratmaya başlıyor.

Oysa İslam, Asr-ı Saadet'ten beri devam edegelen güzelliklerin tesisini sağlayan hayat nizamı olarak bizim ve onların hatalarından uzak ve üstün bir dindir. Onunla elde edilen güzellikler İslam'ın üstünlüğünden, kayıplar ise bizim bu dinden uzaklaşmamızdan ya da onun sınırlarını aşmamızdandır.

İslam, bir devletin değil dinin adıdır!

Kelime-i Tevhid, kimseye özel bir bayrak değil İslam'ın sembolüdür ve altına dileyen herkes girebilir.

Haber Ara