Paris'i cehenneme çeviren, Paris şairinin yüzyıl öncesinden haykırdığı gibi Paris'te “cehennemde bir mevsim” yaşanmasına yol açan Paris yangını'nın yavaş yavaş bütün Avrupa'ya sıçrayacağı anlaşılıyor. “Sarı yelekliler”in (görünüşte akaryakıt zammına karşı) sadece Paris'te değil Fransa ölçeğinde başlattıkları isyan, daha şimdiden Brüksel'e ve Hollanda'ya da sıçradı...
Paris yangını, Haçlı seferlerinden itibaren başlayan bin yıllık zulmün; sömürgecilik ve emperyalizm saldırganlıklarıyla süren yaklaşık beş asırlık dünyayı talan etme, yağmalama barbarlığının, Batı uygarlığını eşiğine sürüklediği kaçınılmaz sonun habercisidir.
Bu kadar mazlumun âhının bu dünyada bile karşılıksız, cezâsız kalacağını düşünmek abestir.
Paris yangını, Batı uygarlığının ekonomik, siyasî ve kültürel sömürgeciliğinin ve emperyalizminin önce Batı toplumlarını cehenneme çevireceğinin işaretidir.
Bu da bir şey mi!
Yangının büyüğü, daha sonra saracak Avrupa'yı, Batı'yı... Saracak ve fenâ hâlde sarsacak... Bu sarsma, Batı'yı sarsıp kendine getirir mi, bilinmez.
PARİS'TEN AVRUPA'YA SIÇRAYACAK BÜYÜK YANGININ TEMELİ: BATI'NIN BÜYÜK FELSEFÎ YANILGISI
Paris yangını'nın kıvılcımını çaktığı müstakbel büyük yangın, Batı uygarlığının felsefî olarak üzerine inşa edildiği büyük yanılgı'nın kaçınılmaz sonucu. Bu felsefî yanılgı meselesine birazdan geleceğim...
Bu büyük felsefî yanılgının ürünü olacak büyük yangın, içerde ve dışarda azmanlaşan, bütün insanlığa karşı acımasızlaşan emperyalist Batı uygarlığının, dışardan bir saldırıyla değil, içeriyi cehenneme çevirecek büyük bir yangınla içerden, kendi kendini imha etmesine yol açacak...
Bunun ilk çarpıcı ve ürpertici örneğini çeyrek asırlık bir zaman dilimi içinde yüzyıl öncesinden patlak veren ve dünyayı cehenneme çeviren, 1648 Westfalya Anlaşması'yla temelleri atılan Avrupa Dünya Düzeni'ni tarihe gömen iki büyük dünya savaşında gördük bütün insanlık olarak.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'yla yaşanan küresel felâket, Avrupa için sonun başlangıcıydı.
Başta Nietzsche ve Dostoyevski olmak üzere, belli başlı büyük düşünürler ve sanatçılar, pagan Batı uygarlığının yol açtığı insanın iç dünyasındaki ontolojik yangının, insanın dış dünyasına da sıçrayacağını, insanı ruhsuzlaştıracağını, dünyayı cehenneme çevirecek bir ontolojik yok oluş felâketine neden olacağını önceden haber vermişlerdi o derinlikli öngörüleriyle.
RUHLARI SARAN KORKU VE ACIMASIZLIK
Sadece kendini düşünen insan, korkaktır.
Dünyanın sadece kendi etrafında döndüğünü düşünen insansa, zavallı.
İnsan üzerinden kurduğum bu cümleleri daha geniş ölçekte toplumlar ve medeniyetler üzerinden de kurabiliriz.
Sadece kendini düşünen toplumlar ve medeniyetlerin ruhuna korku hükmeder.
Dünyanın sadece kendileri etrafında döndüğünü vehmeden toplumlar ve medeniyetler, orta ve uzun vadede insanî özelliklerini yitirirler, dünyayı çiftlikleri olarak görürler, sonunda acımasızlığın, azmanlaşmanın kölelerine dönüşürler ve bunun bedelini hem içerde hem de dışarda çok ağır öderler.
Bütün bu gayr-ı insanî tutumların ve durumların insanlığa ödettiği bedel de cabası, elbette.
TRAJEDİ'DEN “PORNOGRAFİ”YE...
Batı uygarlığı sadece kendini düşünen ve dünyanın sadece kendi etrafında döndüğünü vehmeden, bütün insanlığa pahalıya mal olacak bu iki ürpertici felsefî yanlışlık üzerine inşa edildi.
Bu iki kurucu felsefî yanlışlığın daha derin, daha köklü bir felsefî temeli var: Batı uygarlığının, ontolojisinin olmaması, sadece epistemoloji üzerine kurulması.
Ontolojisiz bir uygarlık tanrısızdır; sahte tanrılar icat eder, onlara sığınır.
Trajedi, kaderidir. Tanrı'sız bir dünyanın kapanıdır trajedi.
Trajediyle yaşanmaz.
Trajediyi örtmek, ötelemek gerekir. Bunun yolu da “pornografi”ye sığınmaktan geçer.
Ontoloji, “niçin?” sorusunu sordurtur insan sürekli olarak. Ontolojisiz, sadece epistemolojiye mahkûm olan bir uygarlık, “niçin?” sorusunu hem bilmez hem de soramaz zaten.
Epistemoloji, “nasıl?” sorusuna dayanır.
Ontoloji, “olma” çabasının izini sürer; epistemoloji, “sahip olma” güdüsüyle insanı güder, “pornografi”ye, “pornografi”nin insanın düşünme ve duyma melekelerini iptal eden ayartıcı, köleleştirici dünyasına hapseder...
İşte burada özetlediğim felsefî mülahazalar nedeniyledir ki, pagan Batı uygarlığı, insanın anlam sorununu ıskalar, amaçlarla uğraşmaz, araçlara hâkim olma, araçlara hâkim olarak dünyaya hâkim olma güdüsüyle hareket eder.
Bu da, insanı, kaçınılmaz olarak, araçların kölesi hâline getirecek yapı taşlarını döşer...
Özetle... Paris yangını, bugün olmasa bile yarın bir sarmal gibi büyüyecek, bütün Avrupa'yı yakacak, Amerika'yı yakacak...
Orta ve büyük ölçekli bir ekonomik kriz, Avrupa'nın cehenneme dönmesi için kâfidir!
DÜNYA BİZE GEBE, BİZ HAKİKATE...
Bu yangının, sonunda, dönüp dolaşıp bütün dünyayı yakmaması için köklü, güçlü fikrî, felsefî hazırlıklar yapmak; insanlığın önünü açacak, dün olduğu gibi yarın da insanlığa insanca yaşayacağı, adaletin, hakkaniyetin, sulhün ve selâmetin hâkim olacağı bir dünya armağan edecek bir medeniyet fikrini dünyaya sunmak bin yıl dünya tarihini yapan bu toprakların çilekeş çocuklarının boyunlarının borcudur.
Dünya cehenneme sürükleniyor...
Dünyayı nihâî olarak cehenneme sürüklenmekten hiçbir zaman sadece kendini düşünmeyen ve bu dünyanın sadece kendinden ibaret olduğunu vehmetmeyen, her dâim mazlumların sesi ve nefesi olduğunu gösteren sadece bu toprakların çilekeş çocukları kurtarabilir.
Ama önce kendimize gelmemiz, toparlanmamız şart -etrafımızı toparlayabilmemiz ve insanlığa yeni bir dünya sunabilecek taze bir soluk üfleyebilmemiz için...
Dünya bize gebe, biz hakikate, diyorum bir kez daha.
Vesselâm.