En zor yazım bu! Bir insanın annesinin vefatı üzerine yazması ne kadar zormuş öyle!
Elbette insanın hayatında annenin yeri ayrıdır, bambaşkadır; annenin yerini kelimelerin tarife kifâyet etmeyeceğini insan annesini kaybedince, dâr-ı bekâya yolcu edince anlıyor olmalı.
Sanırım, âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz'in (sav) “cennet annelerin ayakları altındadır” hadis-i şerîfini şimdi anladım; şimdi daha iyi anlıyorum.
Annelerin yeri, cennettir; tabir caizse, cennet annedir, anne gibidir; sığınağımız, barınağımız, korunağımızdır.
O yüzden, anne, cennet'in hem bu dünyadaki izdüşümü hem de habercisi, işaretidir.
Evet, Rahmet Elçisi'nin o derin mânâlar yüklü güzel sözünü, “müjde”sini şimdi daha iyi anlıyorum.
Anne “ümm” demektir; “ümm” kaynak demektir; hakikat yolculuğu sürecinde her şeyin kaynağı, fıtratın özü, özetlendiği ırmağıdır salih anne.
Yedi Hilal'in mütevazı, müttakî başkanı güzel kardeşim Mustafa Enesoğlu, taziye için aradığında şöyle bir cümle kullandı: “Hocam, en büyük duacınızı kaybettiniz; Allah size rahmet etsin.”
Ne kadar sarsıcı bir cümledir bu! Anneyi tarif edecek ne güzel cümledir bu öyle!
Gerçekten annemin, kalb-i selîmle yaptığı duaları her zaman yanımda, yanıbaşımda hissettim bugüne kadar. O dualar, nefes borum oldu adeta. Diri tuttu, canlı tuttu, istikamet üzre yaşattı.
Annemin sadece duası yoktu, iddiası da vardı: İyi bir Müslüman olmak, evlatlarını sırat-ı müstakim üzere yetiştirmek; ülkemize, mazlum âlem-i İslâm'a, şaşkın insanlığa hayırlı hizmetlerde bulunacak muhsin evlatlar olmamızı sağlamak için her tür çileyi göze almak, hiçbir zorluğa katlanmaktan kaçınmamak ve bu uğurda aslâ yılmamak...
Şehadet ederim ki, annem, iyi bir Müslümandı. Hem teslimiyeti hem de temsiliyeti şeksiz şüphesizdi.
O yüzden iki kız iki erkek evladından erkek çocuklarının adlarını yaş sıralarını özenle takip ederek Yusuf ve Bünyamin koymuştu: Yusuf aleyhisselâm ve kardeşlerinin kıssası onu derinden etkilemişti; “Erkek çocuklarım olursa, isimlerini Yusuf ve Bünyamin koyacağım” diye dua etmiş, ahdetmiş ve bizi dünyaya getirdiğinde bu ahdini yerine getirmişti; Celâl, Cemâl ve Kemâl sahibi Allah'a bu duasını, bu ahdini, yerine getirmeyi lûtfettiği için şükrederdi her dâim.
Kız kardeşlerimin isimlerini de babaannemin ve babamın halasının isimlerini yaşatmak üzere babam Suna ve Selvi olarak koymuştu.
Babam da, annem de bizi okutmak, vatana, ümmete, insanlığa hayırlı evlatlar yetiştirmek için biz Şarkışla'da doğduktan sonra Kayseri'ye yerleştiler. Bizim için annem de babam da çok çile çekti.
Annem, âlim değildi; ama hem ilim hem irfan hem de hikmet sahibi güzel bir Müslümandı. Dedemin elinde, ilim-irfan halkasında yetişmişti.
Dedem Şarkışla Gümüştepe köyünde tarla-toprak sahibi ilim âşığı bir insandı. Her sabah namazdan önce bütün hane halkı, çalışanlar kalkarlar, yaklaşık 30 küsûr kişilik halka kurarlar, dedem kimilerine Kur'ân öğretir, kimilerine hafızlık yaptırır, kimilerine de Arapça âlet ve usûl ilimleri tahsil ettirirdi.
Sonra da herkes tarlaya, işine-gücüne giderdi.
Dedem, ayrıca, Şarkışla'nın merkezinde manifaturacılık yapardı.
Hem ilim hem de helâl ticaret. O yüzden dedemi İmam-ı Azam'a benzetirdim o çocukluk hâlimle.
Annem hastaneye kaldırıldığında hemen Kayseri'ye koştum. O acılı, zor günlerinde annemle beraber olduk hastanede güzel kardeşlerimle ve vefakâr eşim Gökçen Hanımla birlikte. Son anında nefesi olduk. Ecelinin geldiğini hissetmiş olmalıydı ki, sürekli Kur'ân'dan bildiği sûreleri ve duaları oluyor, “sarıl bana Yusufum” diye sesleniyor, şükrediyordu Rabbine.
Annem her şeyimdi benim. İstikametimi o belirledi. Asalet, istikamet, sabır timsali bir Müslümandı. Garip-gurabanın, yoksul talebelerin, kimsesizlerin elinden tuttu, onların da hayır dualarını aldı ve bu dünyadan dâr-ı bekâya göç etti; bizi öksüz, yetim bıraktı bu dünyada.
Rabbim, Efendimiz'e (sav) komşu eyler, bize de dizinin dibinde bir yer nasip eder inşallah. Mekânı cennet, makamı âlî olur inşallah.
TEŞEKKÜR...
Anemin yoğun bakım öncesinde ve yoğun bakımda tedavisiyle yakından ilgilenen Gevher Nesibe Tıp Fakültesi hocalarından Profesör Mustafa Çetin, Profesör Alper Yünci ve Profesör Murat Sungur'a, ekiplerine özen ve ilgilerinden ötürü çok teşekkür ediyoruz.
Annemin vefatı çok üzdü bizi. Ülkemizin çeşitli şehirlerinden cenazeye katılan, taziyeye gelen dostlarımızın kardeşlikleri bir nebze olsun üzüntümüzü, acımızı hafifletti.
Şevket Gökşan Hocam ve Muhlis Turan Hocam Erzurum'dan hatimlerle geldiler cenazeye. Ömer Faruk Akkaya Hocam da Sivas'tan hatimlerle gelmişler.
Can dostum, zor zamanların adamı güzel insan Hasan Aycın Ağabey İstanbul'dan geldi, yalnız bırakmadı bizi. TVNet'in Yayın Müdürü, kendisinden çok şey beklediğimiz İsmail Halis kardeşim, yine sinemada güzel işlere imza atacak İHH'dan Emre Karapınar kardeşim İstanbul'dan koşup geldiler cenazeye.
Zor zamanların can dostu Hakan Albayrak kardeşim de koşup geldi Kayseri'ye.
Onca zahmete katlanıp Kayseri'ye kadar gelen acımızı paylaşan bu güzel hocalarıma, kardeşlerime en kalbî teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Ülkemizin manevî mimarlarından gönül öncümüz El Saqi Hüseyin Mübarek, Türkiye'nin en iyi Diyanet İşleri Başkanları'ndan biri olarak tarihe geçen Mehmet Görmez Hocamız, ülkemizin en yetkin felsefecisi, düşünürü Süleyman Hayri Bolay Hocam, Diyabakır'ın ilim öncülerinin öncüsü Tahir Elçi Hocam her zaman olduğu gibi acımızı paylaştılar; kendilerine kalbî şükranlarımızı sunuyoruz.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu Ağabey, eski Başbakan Yardımcımız Numan Kurtulmuş, önceki Millî Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz, önceki Kültür Bakanlarımız Mahir Ünal ve Yaşar Topçu, önceki Çalışma Bakanımız Jülide Sarıeroğlu, Adalet Bakanımız Abdülmamit Gül ve Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca'ya yalnız olmadığımızı hissettirdikleri için yürekten teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Kayseri Belediye Başkanımız Mustafa Çelik Bey'e ve Kayseri İl Müftümüz Profesör Şahin Güngör Hocamıza, Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayraktar, Talas Belediye Başkanı Mustafa Palancıoğlu, AK Parti Kayseri İl Başkanı Şaban Çopuroğlu, Kayseri İl Emniyet Müdürü İbrahim Kulular ve isimlerini sayamadığım bütün diğer dostlara da yürekten teşekkür ediyoruz.
Gazetemizin sahibi, her zaman yanımızda olan Ahmet Albayrak Ağabey'e, gazetemizin, TVNet'in, kitap ve dergi yayıncılığı atağımızın gerisindeki mütevazı isim Mesut Albayrak ile gazetemizin yayın yönetmeni İbrahim Karagül kardeşime çok teşekkür ediyoruz.
Son olarak gerek bizzat gelerek gerek telefonla arayarak gerekse sosyal medyada bu zor günümüzde bizi dualarıyla yalnız bırakmayan yürek kardeşlerime en yürekten teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Bu yazı, yazdığım en zor yazı oldu.
İnsanın annesini kaybetmesi kadar zor bir şey yokmuş bu dünyada. Bu dünya geçici elbette; ölüm Allah'ın emri. Allah'ın emri karşısında takdire teslim olmaktan başka yapacak bir şeyimiz yok, tabiî ki.