Müzisyen Yücel Arzen, sanatın asli görevinin mazlumun yanında durmak olduğunu ve bir çeşit iyileştirme çabası olarak değerlendirilebileceğini vurgulayarak, "Mazlum ayıran insan iyi bir şifacı değildir. Aklını ve vicdanını birilerine rehin vermiştir. Ben vicdanımı hür bırakmayı yeğliyorum. Böylelikle daha hür bir insan olduğumu düşünüyorum." diye söyledi.
Daha önce "Ah Le Yar", "İki Alyans", "Kimseler Bilmez" ve "Yarim Yarim" gibi birçok bilinen esere imza atan Arzen, yaptığı film, dizi, belgesel ve reklam müzikleriyle de dikkati çekiyor.
Pek çok sanatçıyla ortak çalışmalar da yapan besteci ve şarkı yazarı Arzen, Anadolu Ateşi Dans Topluluğu'nun müzik yönetmenliğini üstlenmeye devam ediyor.
Bu yıl 4.'sü düzenlenen "Necip Fazıl Ödülleri" gecesinde sanatseverlerle buluşturduğu "Surda Bir Gedik Açtık" bestesi büyük ilgi gören Arzen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şarkının bu kadar beğenileceğini önceden tahmin etmediğini söyledi.
"İNSAN SURDA GEDİK AÇMAK İÇİN HEVESLİ OLMALI"
"Gençliğe Hitabe"nin ümitvar ve özgüvenli bir metin olduğunu kaydeden Arzen, sözlerine şoyle devam etti:
"Ben metinde bazı önemli bulduğum ya da etkilendiğim yerleri not ederek bir şarkı sözüne dönüştürdüm. Aslında şarkı hiç hesapta yoktu. Törenin düzenleme komitesindeki arkadaşlar dinleyince çok beğendi. 'Çok güzel olmuş hocam' dediler. Daha önce de Necip Fazıl'ın bir şiirine dayanamayıp şarkı yapmıştım. 'Kaldırımlar'ı, kıymetli Özhan Eren'in de müziği ve prodüksiyonuyla Funda Arar okumuştu. Genellikle bu dayanamamalara kaptırırım, bırakırım kendimi. Dayanamıyorsam eğer orada bir yolculuk başlayacaktır ve bu iyi bir şeydir. Bu konuda hiç muhafazakar değilim."
Arzen, eserdeki sözlerin dinleyiciler için birçok anlam ifade edebileceğini vurgulayarak, "Bir sanat eserinde çok anlamlılıktır asıl olan. İnsan surda gedik açmak için hevesli olmalı, suru yıkmak için de hevesli olmalı. Hele ki kendisine örülmüş sura, sınırlara sınırsızca vurmalı. Bir gençlik imkansızın sınırındakini istemeli. Kendisi için örülen sura değil gedik açmak, o suru toz duman haline getirmeli." dedi.
"HALK BENİ ÇOK BEĞENSİN DİYE HAREKET ETMEDİM"
Törende sergiledikleri performanstan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bu kadar mı?" sorusunun "surda gedik açmak gibi" bir söz olduğunu dile getiren Arzen, sözlerine şöyle devam etti:
"Güzel bir şey vardı ortada ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunun devamını istedi. Bu bizi ihya eder. İnsana, yürüdüğü yolda 'sen haklısın galiba' denmesi daha da yüreklendiriyor bizi. Daha önce de popüler olmuş, insanlar tarafından çok sevilen şarkılarım var fakat bunlara başarı diyemem ben. Çünkü başarı, siz tasarlıyorsanız olur. Ben, halk beni çok beğensin ya da halk beni sürekli onaylasın diye hareket etmedim."
Arzen, sanatın asli görevinin mazlumun yanında durmak olduğuna vurgu yaparak, şu değerlendirmede bulundu:
"Bir çeşit iyileştirme çabasıdır sanat. Mazlum ayıran insan iyi bir şifacı değildir. Aklını ve vicdanını birilerine rehin vermiştir. Ben vicdanımı hür bırakmayı yeğliyorum. Böylelikle daha hür bir insan olduğumu düşünüyorum. Söylediklerim vicdanlı bir sanatçının söyleyeceği şeylerdir. Şarkının sözleri de öyle değil mi? 'Duysun artık bütün dünya mazlumların sesini. Bitsin artık bu esaret bu zillet.' Yaklaşık 300 yıldır bir aşağılanmanın içerisindeyiz. Bize örülen surun mahkumuyuz artık. 300 yıldır bizi tanımlamak için ördükleri o suru maalesef içimize de ördük biz. Şimdi bize ezber bozucu hareketler gerekiyor, 'Bu kadar mı?' gibi, hayır değil. Cüret etmek, fedakar olmak, kendine ve gücüne güvenmek gerekiyor."
Son dönemde müzikal sahne gösterileri üzerine çalışmalar yaptığını kaydeden Arzen, "Bir şarkıyla kendimi ifade etme dönemimde değilim herhalde. Resme de ilgim var, plastik sanatlarla da ilgimi hiç kesmedim. Biraz yazıp çiziyorum. Ayrıca film müziği üzerine dersler de veriyorum." ifadelerini kullandı.
Arzen, bir sanatçıyla izleyici arasında kurulması gereken ilk ilişkinin "inanç" olduğuna dikkati çekerek, bu açıklamayı yaptı:
"Sigmund Freud, hastayla hekim arasında kurulması gereken ilişkinin de öncelikle inanç olduğunu söyler. Ben bu toplumun refleksleriyle büyümüş biriyim. Bu reflekslerle de yaşıyorum aynı zamanda fakat bu reflekslerin haz anaforunun kölesi haline gelmeden yapıyorum her şeyi. Bir denge lazım. Aksi takdirde fevkalade yoz bir yere doğru gidersiniz. Bugün pop müziğinin düştüğü çukur, o çukur. Yani haz çukuru gittikçe aşağıya, daha aşağıya, aşağıya ve en sonunda sizi hareketsiz bırakacak bir çukur burası. Düşmeden ve o refleksleri kaybetmeden yapmamız lazım sanat dediğimiz şeyi."