Dolar

32,4375

Euro

34,7411

Altın

2.439,70

Bist

9.915,62

'Kürt sorunu için siyasetin kapısı çalınmak zorunda'

Yenişafak yazarı Ali Bayramoğlu bugünkü yazısında Kürt sorununu ele alarak, 'Siyaset devreye girmeden, siyasi konuşma olmadan terör, şiddet nasıl dinecek?' sorusunu soruyor.

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-01-14 10:10:02

'Kürt sorunu için siyasetin kapısı çalınmak zorunda'

Yenişafak yazarı Ali Bayramoğlu bugünkü yazısında Kürt sorunun ve bu sorunun çözümü için, Siyasetin kaçınılmaz olarak çalınacak bir kapı olduğunu belirtti. Bayramoğlu yaşanan çatışmalar doğrultusunda, “Devlet için mevcut koşullarda ve bu çatışma ortamında, siyasete dönüş örgütün egemenlik alanını tasdik anlamına geliyor. Örgüt için ise çözüm siyaseti, egemenlik alanını genişletici bir manivela anlamı taşıyor" dedi. Sorunun yeni boyutuna dikkat çeken Bayramoğlu, "Bu ikili durumun pek çok açık göstergesi var. Devlet ve siyasi iktidar için Kürt meselesi, çözüm politikası kendi sınırlarını aşan bir yere evrildiğini" aktardı.

Siyaset devreye girmeden, siyasi konuşma olmadan terör, şiddet nasıl dinecek?

Kandil şehir savaşlarını başlattı. Kökleşmeye başladığı yerleşim yerlerinden söküp atılması kolay görülmüyor. Devletin, Mesut Yeğen'in deyişiyle “muhasara siyaseti” de onları oradan söküp atmaya yetecek gibi durmuyor. Ortada kötü, tehlikeli zihni, asayişçi ve militarist kelimelere mahkum eden bir tablo, garip bir yılgı dengesi var.

Siyaset kaçınılmaz olarak çalınacak, çalınmak zorunda kalınacak bir kapı, bu açık. Ama kısa, hatta orta vadede bu istikamette bir umut var mı?
Soruya, dünkü yazıda yer alan şu iki cümlenin altını çizerek yanıt verelim.

“Devlet için mevcut koşullarda ve bu çatışma ortamında, siyasete dönüş örgütün egemenlik alanını tasdik anlamına geliyor. Örgüt için ise çözüm siyaseti, egemenlik alanını genişletici bir manivela anlamı taşıyor.”

Bu ikili durumun pek çok açık göstergesi var. Devlet ve siyasi iktidar için Kürt meselesi, çözüm politikası kendi sınırlarını aşan bir yere evrildi. Sorunun ağırlık merkezi Kürt hareketinin politikası açısından, ulusal sınırlar ötesine, “Rojava-Güneydoğu” bütünlüğüne doğru kaydıkça, devletin mevcut paradigmalarıyla buna siyasi yanıt imkanı, dolayısıyla siyasi hareket alanı sınırlandı ve bu oranda asayişçi kapılar kendiliğinden açılmaya başladı.

Öte yandan Kandil'in Suriye'deki gelişmelerle Kürt sorununun alan tanımı, iddiaları PKK politikalarında yeni bir evreyi başlattı. Yılmaz Ensaroğlu'nun ifadesiyle, Kürt sorununun “özellikle PKK açısından bir hak ve özgürlük sorunu olma vasfı geriye düştü; egemenlik ve statü sorunu olma vasfı öne çıktı.” Bu değişim, “çözüm siyaseti”ne verilen “anlamlar”ı doğrudan etkiledi. Örgüt için siyaset, bundan böyle bağımsız ve belirleyici bir değişken olmaktan tümüyle çıktı, egemenlik arayışına yönelik lojistik destek faaliyeti olarak tanımlanmaya başladı. Bugün PKK'nın, Kürt hareketinin diğer unsurlarının müzakereye verdiği anlam demokratik bir etkileşim siyaseti değil, tek boyutlu ve tanımlı bir egemenlik paydaşlığı talebi ve bunun cihazı olma ötesine geçmiyor. Müzakerenin başlangıç noktası olarak, PKK'nın sızdığı ve yerleştiği kentsel alanların varlığı laf olsun diye işaret edilmiyor.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Haber Ara