Dolar

34,8685

Euro

36,8030

Altın

3.050,63

Bist

10.105,59

Derin ekoloji: Bir dağ gibi düşünmek

“Bir dağ gibi düşünmek” geniş bir çevreyle özdeşleşmek ve onun yaşamlarımızdaki rolünün farkına varmak anlamına gelmektedir.

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-08-28 09:19:59

Derin ekoloji: Bir dağ gibi düşünmek

“Bir dağ gibi düşün!” uyarısı 1973'te Norveçli filozof ve çevreci Arne Naess tarafından ortaya çıkarılan “derin ekoloji” kavramıyla yakından ilişkilidir.

Bu kavramı, eğer bir çevre felaketini önlemek istiyorsak ilk önce doğanın birer parçası olduğumuzu ve ondan ayrı olamayacağımızı kabul etmemiz gerektiğine olan inancını vurgulamak için kullanır. Ancak bir dağ gibi düşünme fikrinin tarihi 1949'a, Amerikalı çevreci Aldo Leopold'un “Sand Yöresi Almanağı”nda bunu ifade etmesine kadar gider.

Yirminci yüzyılın ilk yarısında New Mexico'da bir ormancı olan Leopold dağın eteklerinde dişi bir kurt vurur. Leopold “kurdun yanına gözlerindeki öfkeli yeşil ateş sönmek üzereyken yetiştiklerini” yazar ve ekler:
“O gözlerde benim için yeni olan, ama ona ve dağa çok tanıdık bir şey olduğunu o zaman anladım ve o andan itibaren de hiç aklımdan çıkmadı.”

Leopold'un, sadece bizim ve insan arkadaşlarımızın gereksinimlerinin değil, tüm doğanın gereksinimlerinin de gözetilerek bir dağ gibi düşünmemiz gerektiği fikri işte bu deneyimden kalmadır. Leopold hareketlerimizin geniş etkilerini genellikle gözden kaçırdığımızı ve sadece anlık çıkarlarımızı gözettiğimizi söyler.

“Bir dağ gibi düşünmek” geniş bir çevreyle özdeşleşmek ve onun yaşamlarımızdaki rolünün farkına varmak anlamına gelmektedir.

Naess, Leopold'un fikrini alır ve kendi “derin ekoloji” fikrini desteklemesi için kullanır. Çevremizi ancak Leopold'un başına gelen türden bir dönüşüm geçirdiğimizde koruduğumuzu ifade eder. Naess bizi, kendimizi biyosferin birer parçası gibi görmemiz için teşvik eder.

Dünyayı bir ayrılık duygusuyla görmek yerine içinde yaşadığımız dünyanın tüm unsurlarının esas değerlerini bilerek doğadaki yerimizi bulmamız gerekliliğini anımsatır. Naess “ekolojik benliği” tanıtır; bu “tüm canlıların oluşturduğu geniş topluluk”la olan ilişkimizin farkındalığından kaynaklanan bir benlik duygusudur.

Dünyayla özdeşleşmemizi kurtları, kurbağaları, örümcekleri ve hatta belki de dağları içine alacak şekilde genişletmemizin daha mutlu ve anlamlı bir hayata yol açacağını ileri sürer.

Naess'in derin ekolojisi çevreci felsefede ve çevreci aktivizmin gelişmesinde çok güçlü bir etki yaratmıştır.

Şehirde yaşayan bizler için ekolojik bir benlikle ilişkiye girmemiz çok zor, hatta imkânsız görünebilir. Yine de mümkündür. Zen ustası Robert Aitken Roshi'nin 1984'te yazdığı gibi:
“Kişi bir dağ gibi düşündüğünde aynı zamanda siyah ayı gibi de düşünür; o kadar ki işe gitmek için otobüse koşarken kürkünüzün üstünden bal damlaları akar.”

Kaynak: felsefe.gen.tr

Haber Ara