Dolar

32,4455

Euro

34,7811

Altın

2.439,71

Bist

9.931,98

TRT World Forum

AK Parti Bursa Milletvekili ve Türkiye'nin eski Mogadişu Büyükelçisi Torun:- Sadece insani yardımdan bahsederseniz, bu sadece ağrı kesici gibidir, tedavi getirmez. Acıyı bir müddet için azaltır. Uzun dönemli kalkınma için ticaret ve yatırım lazımdır. Yoksa insani yardıma bağımlılık kısır bir döngü olacaktır Afrika için de her yer için de'-Ortadoğu uzmanı Richard Falk:- 'Ulusal çıkarlar tekrar t

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-10-19 15:56:03

TRT World Forum
AK Parti Bursa Milletvekili ve Türkiye'nin eski Mogadişu Büyükelçisi Kani Torun, sadece insani yardımdan bahsedilirse, bunun sadece ağrı kesici gibi olacağını ve tedavi getirmeyeceğini, acıyı bir müddet için azaltacağını belirterek, "Uzun dönemli kalkınma için ticaret ve yatırım lazımdır. Yoksa insani yardıma bağımlılık kısır bir döngü olacaktır Afrika için de her yer için de." dedi.

Torun, Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu TRT World Forum'un "İnsani Yardımı Yeniden Yorumlamak" başlıklı oturumunda yaptığı sunumda, Türkiye'nin Afrika'da yaptığı diplomasi, ticaret, insani yardım, kalkınma konularında bilgi verdi.

Ticarette büyük artış görüldüğünü, toplam ihracat ve ithalatın 16 milyar dolar civarında olduğunu belirten Torun, Somali'de yürütülen çalışmalara ilişkin şunları anlattı:

"Somali'de biz insani yardım yaptık. Kalkınma, barışı ve devleti tesis etme gibi şeyler yaptık. Kalkınma açısından göreceksiniz ki iki tip kalkınma var bizim yaptığımız. Birincisi alt yapı inşaatı, hastaneler, okullar, yollar gibi şeyleri inşa ettik. Diğeri de kapasite oluşturma bu da daha çok eğitim ve yetenek geliştirme konusunda.

Hepimiz insani yardımdan bahsediyoruz. Sadece insani yardımdan bahsederseniz, bu sadece ağrı kesici gibidir, tedavi getirmez. Acıyı bir müddet için azaltır. Uzun dönemli kalkınma için ticaret ve yatırım lazımdır. Bunlar işte Afrika'yı dönüştürecek araçlar. Yoksa insani yardıma bağımlılık kısır bir döngü olacaktır Afrika için de her yer için de. O yüzden sadece insani yardımdan bahsetmiyoruz. Afrika'da mesela Somali'de kalkınma üzerinde duruyoruz. Somali'de ayrıca barışı tesis etmek ve devleti oluşturmak konusunda da yardımcı olduk. 20 yıldır iç savaş vardı, devlet bir işlev görmüyordu, barışı tesis etmek ana araçtı istikrarı getirmek için."

Moderatör Foster'in "Eğer bir ülkeye para yatırıyorsanız başarıyı nasıl ölçüyorsunuz?" sorusu üzerine Torun, Afrika'da sadece Türkiye'nin değil bir çok ülkenin iş yaptığını söyledi.

"Somali'de yangın vardı, açlık vardı ilk önce bunu anlamak lazım. 2011 yılında Türkiye'nin müdahalesinin sebebi, o büyük mesele yüzündendi." diyen Torun, Somali'de devletin işlevsel hale gelmesi için gidilmesi gereken daha çok yolun olduğunu, 2011 yılı ile mukayese edildiğinde büyük bir iyileşmeden söz edilebileceğini aktardı.

Terörist aktivitesinin her yerde olabileceğine değinen Torun, "Sadece o meseleye odaklanmamak lazım. Genel kalkınmaya odaklanırsanız devlet kurumları, meclis, federal devletin kurumları var. Onlar çok yol kat etti." dedi.

Torun, insani yardım konusunda şefkatin unutulmaması gerektiğini, ancak şefkatten karşılıklı ortaklığa ilerlenmesi gerektiğini belirtti.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında uygulanan Marshall Planı'nın Avrupa'nın ekonomisini iyileştirmeye yönelik bir yardım olduğunu, Türkiye'nin de aynı şeyi Afrika'da yaptığını anlatan Torun, "İnsanlara balık vermek yerine, balığı tutmayı öğretmemiz lazım. Bu sebepten dolayı bu aşamaya geçmemiz gerekiyor. Elbette insani yardım verme ihtiyacı olacak ama bizim odaklanmamız gereken alan, ticaret alanında kalkınma ve karşılıklı ortaklıklar olmalı." diye konuştu.

- "Temel mesele bana göre güven değil de politik siyasi irade"

Ortadoğu uzmanı Richard Falk da TRT World Forum moderatörü David Foster'in Filistin sorununu yakından takip ettiği yıllarda, model olarak görülebilecek bir yardım projesi görüp görmediğine ilişkin sorusunu yanıtladı.

İsrail-Filistin çatışmasında insani yardımın kullanımının bir yerde jeopolitik bağlamda görülmesi gerektiğini belirten Falk, "Temel mesele bana göre güven değil de politik siyasi irade. Siyasi irade de yani dünyayı yönetenlerde, gerçekçilikle şartlanıyor. Gerçekçilik de ulusal çıkarlarla alakalı. Öyle ki ulusal çıkarlar tekrar tanımlanana ve hükümetler acı çekmeyi ciddiye almanın, 21. yüzyılda gerçekçiliğin bu anlama gelmesi gerektiğini anlayana kadar, insani yardım bir dış politika enstrümanı aracı. Egosuzluk değil yani. Egosuzluk, o kapak hikayesi olayı. Gerçek hikaye şu, niye bu yardım burada verilmiyor da şurada veriliyor." diye konuştu.

Falk, "Bir takım değişik modeller çalıştınız. Sizce en büyük başarı nereden geliyor eğer hedeflediğimiz yardımsa?" sorusu üzerine, şunları söyledi:

"En büyük başarı sanıyorum şöyle geliyor, donörler sadece empati duymaz ama kendi gelecekleri için de önemliyse sorunun çözülmesi. Bunun da en iyi örneği sanıyorum ABD'nin, Avrupa için yaptığı İkinci Dünya Savaşı'nı takiben. Bu kitlesel bir örneğiydi insani yardımın, Marshall Planı olarak bilinen şey. Bu öyle bir modeldi ki nelerin başarabileceğini gösterir insani yardımda yeter ki siyasi irade mevcut olsun. O siyasi irade olmaksızın, rastlantısal yanıtlar çıkacaktır. Onlar da sadece kanayan yaralar üzerinde bir bandaj olur. Çözüm olmazlar."

Filistin ile ilgili BM veya diğer kuruluşlar eliyle yapılan çalışmalara bakıldığında, burada korkunç bir felaketin kabul edilebilir bir siyasi sınır içinde tutmaya çalışıldığını belirten Falk, "Yani buradaki İsrail'in sorumluluğunu bir şekilde uluslararası camiaya yüklediklerini görüyoruz ve hiçbir zaman ulaşılamayan çözümün gelmesi bekleniyor." dedi.

"Farklı şekillerde mi verilmeli bu yardım?" sorusu üzerine Falk, "Belki burada iyi niyetli bir döngü kurulabilir kısır döngünün yerine. Aslında ikisini birbirinden ayırmak da suni bir yaklaşım olur diye düşünüyorum. Pek çok STK dünyayı daha iyi bir hale getirmek için çalışıyor. Toplumun bu çekilen acıları ciddiye alması için çalışıyor ama insani yardımın temel akışı bu duygularla da olmayabiliyor." yanıtını verdi.

- "Yeni vizyonlar, yeni liderler lazım"

Manchester Üniversitesi Küresel Sağlık ve İnsani Yardım İşleri Profesörü Mukesh Kapila da iki yıl önce İstanbul'da dünyanın ilk insani yardım zirvesinde bir araya geldiklerini ve bu zirveye 80 ülkeden 9 bin kişinin katıldığını söyledi.

Bu zirvede insani sistemi transforme etmek için 3 bin taahhütte bulunulduğunu, insanlık için yeni bir gündem ortaya getirildiğini anlatan Kapila, uluslararası konferanslar düzenleme konusunda çok iyi olunduğunu ama bunların sonuçlarının gerçekleştirilemediğini dile getirdi.

İnsani yardım konusundaki sorunlara değinen Kapila, "BM veya başka kuruluşlar, insanların ihtiyaçlarına toplam olarak yaklaşmıyor. BM diyor ki ' Ben şu kadar mülteciye bakabilirim'. Ama yerinden olmuş insanların sayısı çok daha fazla. Kim konuşacak tüm dünyadaki insanlar adına? Onların ihtiyaçları istatistik halinde bile değil bu çağrılarda. Tek bildiğimiz ihtiyaçların ne olduğu ama verileni sayılara göre biliyoruz bunları. Bu sayıları toplayanlar kurumlar. Onlar da bu sayıları kendi uygulama yetkinliklerine göre topladılar. Gerçek ihtiyaçlar bunlar değil. Bilinmeyen gerçek ihtiyaçları kim biliyor?" diye konuştu.

Global insani sistemin kimseye ait olmadığını ifade eden Kapila, on hükümet dolarından dokuzunun insani sisteme verilen 20 ülkeden geldiğini, bu ülkelerin ise Türkiye ve Avrupa ülkeleri olduğunu, beş hükümetin dünyadaki insani yardımın üçte ikisini verdiğini söyledi.

Dünyadaki insani yardım ihtiyacının bir kaç ülke tarafından karşılandığına değinen Kapila, "Diğer 190 küsür ülke nerede? Onlar da kendi kaynaklarını vermek durumunda. Diyemeyiz ki onlar fakir ve kalkınmış değil. İnsani Yardım Fonu'nun yüzde 54'ü, 5 ülkeye gidiyor. Suriye en büyük alıcı oldu. Kimse o parayı almak istemiyor Suriye'den ama 90 küsür ülke var ve onların da şanssızlıkları var." dedi.

- "Paranın büyük çoğunluğu, doğrudan yararlanacaklara gitmiyor"

Kapila, insani yardımın nasıl kanalize edileceğine ilişkin görüşlerini ise şöyle aktardı:

"Paranın büyük çoğunluğu, doğrudan yararlanacaklara gitmiyor. İlk, büyük uluslararası organizasyonlara yani çok taraflı BM kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarına gidiyor. Sivil toplum kuruluşları bugünlerde daha büyük BM'den. Onlar, o parayı uygulayan ortaklara geçiriyor. Onlar yerel partnerler buluyorlar kendilerine. Yani şeffaflık ve hesap verilebilirlik yok. Katkıda bulunduğunuz bir dolar, alıcıya gidene kadar Allah bilir bunun ne kadarı idari maliyetlere gidiyor. Biliyoruz paranın israf edildiğini. Sadece nasıl değiştireceğiz, bunu merak ediyorum. Temel zorluk burada güven meselesi. Sistemi değiştiremezseniz tekrar güveni kazanamazsanız."

Politikayı dönüştürmek istediklerini, bu yüzden Türkiye'nin bu foruma ev sahipliği yaptığını anlatan Kapila, "Niçin söylemeyelim artık tolere etmek istemediğimizi? Yeni bir düzen istiyoruz, eski düzeni istemiyoruz. Ben o dünyada yaşamak istemiyorum. Yeter artık 30 yılım geçti bu tarz şeylerle. Yeni vizyonlar, yeni liderler lazım." dedi.

Haber Ara