Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

'Hepimiz Mehmetçiğiz' dedirten gerçek

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-06 04:34:00

'Hepimiz Mehmetçiğiz' dedirten gerçek

Bir yere gelirsiniz, bir gerçek çarpar yüzünüze ve orada, ideoloji ölür, felsefe ölür, edebiyat ölür, bir sürü 'konfor' göstergesi varlık ölür.

Bana birkaç kez olmuştu.

18 yıl kadar önce Somali'de karşılaştığım en şiddetlisiydi. Beydoa sokaklarından çocuk cesetleri toplayan kamyonu gördüğümde, törenlerde, kahvelerde, kürsülerde, lokallerde, 'cemiyet'lerde üretilen bütün retorik bir daha hayata dönmemek üzere çökmüş, yıkılıp gitmişti.

Bugün bile, o ölü çocuklar gözümün önüne geldiğinde, şu yazdığım yazı dahil, bir sürü şeyden utanıyorum.

Evlerinden 'vatani görev'lerini yapsınlar diye uğurlanmış 15 tane can parçasının, 'evlad'ın evlerine tabutla dönmesi de böyle acı, yıkıcı bir gerçek.

Bu gerçek, 'Kürt sorunu' veya 'ideolojik' bakış açılarına göre, 'Güneydoğu sorunu', 'etnik milliyetçilik sorunu' vesaire diye adlandırılan sorun hakkında üretilebilecek fikirleri de tatsız, yavan 'retorik'ler gibi gösteriyor.

Retorik olmayan, acı haber geldiğinde, şehit evinin yangın çıkmış gibi alev alev yanışı.

Şehidin annesinin acısı.

Babanın yüreğinin yanması.

Eşinin düştüğü korkunç boşluk.

Kızkardeşinin hıçkırıkları.

Şehidin, başına gelen şeyin henüz farkında olmayan bir yaşındaki, iki yaşındaki oğlunun/kızının, babasının tabutuna boş boş bakması.

Dağlıca'da 13 Mehmetçik şehit edildiğinde, Ali Bayramoğlu'nun neredeyse tek cümlelik 'HEPİMİZ MEHMETÇİĞİZ' yazısını yazmasına sebep olan da, bu gerçektir.

Tek taraflı mı düşünüyoruz?

Gerçeğin tek yüzüne mi bakıyoruz?

'Ay'ın arkada kalan yüzünü hiç görmüyor muyuz?

Görmeyenler vardır belki. Belki değil, var. Ama biz, o değiliz, olmamalıyız.

80 darbesinin büyük marifeti, etnik terörün doğum yeri Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkenceyi ihmal edersek, 'dışkı' yedirilen köylüyü ihmal edersek, can veren Mehmetçiği de, oğul veren anayı babayı da ihmal etmiş oluruz.

'Terör'ü 'insan'dan ayırmamız gerekiyor.

Türkiye'nin batısında yaşayanların da, doğusunda yaşayanların da, 'sorun'a bakarken, terörle insanı birbirinden ayrı görmeyi sağlayacak 'zihinsel aygıt'ı bulması gerekiyor.

Kolay değil bu.

Altınoluk'ta, bir trafik kazasının ardından oluşan gergin atmosfer, işin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

Başbakan Erdoğan, ekranda söylüyor: 'Olay tek boyutlu değil, sadece güvenlik değil, psikolojik, sosyolojik, sosyoekonomik boyutları var.'

Benzer bir yaklaşımı, göreve geldikten kısa bir süre sonra bölgeyi ziyaret eden Genelkurmay Başkanı Başbuğ da sergilemişti.

Bu göstergeler umut verici. 'Sorun'un sadece silahla çözülecek bir sorun olarak görülmediği anlaşılıyor. Bu yaklaşımlar, inşallah, uygulamada da etkili olur.

Bugün, 'sorun'a odaklanıp sözü uzatmak gelmiyor içimden.

Aktütün saldırısının 'askeri' yönünü, doğrularını, yanlışlarını tartışmak da, en azından benim açımdan, bugünün hassasiyetine uygun düşmüyor.

Bugün,'acı' taptaze.

Bugün, yapılacak en doğru şey, saygı duymak ve paylaşmak.

YENİ ŞAFAK

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara