Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Ergenekon gerçeği 'yalan' kefesinde tartılmasın diye...

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-07 08:35:47

Ergenekon gerçeği 'yalan' kefesinde tartılmasın diye...

Bütün 'değer'leri kaldırın, silin, önümüzde boş bir sayfa kalsın, o boş sayfanın üzerine 'adalet' yazın, bu yeter.

Adalet olunca, öteki değerler de, adil bir şekilde yerlerine yerleşir.

'Adalet' bu yüzden 'mülk'ün temelidir.

Oda TV'deki gazetecilerin gözaltına alındığı haberini aldığımda, (Başmüzakereci Egemen Bağış'ın Portekiz'deki temaslarını izlemek üzere) Lizbon'daydım.

'Acaba?' dedim.

Birileri, Ergenekon davasını sulandırmak mı istiyordu?

'Adalet terazisi' oyuna mı getirilecekti?

'Gerçek'le 'yalan'ı birbirine karıştırıp, ikisini birden 'yalan' kefesine mi koyacaklardı?

Ergenekon, Türkiye'nin en önemli meselesiydi çünkü.

Binlerce faili meçhulün arkasında, milletin içine sokulmuş sayısız fitnenin arkasında, bizi birbirimize kem baktıran bir sürü organizasyonun arkasında, o karanlık eller vardı.

Güçlüydü o karanlık eller.

Yargıda, orduda, siyasette, iş âleminde, medyada ayakları vardı.

Ülkede karışıklık olsun ki, darbe yapabilelim diye, kan dökmek dahil her şeyi göze almışlardı.

Hatta kan dökmüşlerdi. Danıştay saldırısı, niyetlerini ayın on dördü gibi ortaya koyuyordu.

Defalarca tasarlamış, hatta teşebbüs etmiş, ama bazı 'iyi insanlar'ın feraseti sayesinde bir darbeyi kotarıp milleti 'Ergenekon nizamı'na mahkum etmeyi başaramamışlardı.

Kürt sorununun 'yaşaması'na, 'büyümesi'ne katkıları vardı.

Bu gerçekler, 'yalan' kefesine mi konulacaktı?

Saçmaydı bunlar, yargı, kendi davası üzerinde kuşku uyandırmak istemezdi. Ama düşündüm bunları.

Demek ki düşünülebiliyor.

Demek ki, kamu vicdanı denen bir şey var ve bu vicdan 'mutmain' olmak istiyor.

Adaletin tecelli edeceğinden, yapılanların 'adalet için' yapıldığından emin olmak istiyor.

Yargının gerekçeleri günler sonra çıktı ortaya.

Gözaltına alınan gazetecilerin yapılan işlerle ilgisi ne kadardır, bunu değerlendirmek bize düşmez.

Ama, 'gazetecilik' tanımına dahil edilemeyecek birtakım işler yapılmış. Detayları, dünkü ve bugünkü gazetelerde var.

Ergenekon'un 'büyük aktörleri' ile bağlantılar kurulmuş. Onlarla irtibat halinde, bir dizi provokatif organizasyona girişilmiş.

Öğrenciler bu organizasyonlarda kullanılmış.

"Referandumdan önce yapılanlar başarılı olmadı, Bağcılar'a gidip anlatılmalı, onlar el atarsa ses getirir" denilmiş.

Baykal ve Kılıçdaroğlu üzerinde ciddi ciddi çalışılmış. Bu çalışmalardan zaman zaman sonuç da alınmış.

Bütün bunların var olması, bir gerçeği değiştirmiyor:

Bir şeyin 'ne olduğu' önemlidir. Ama, şu 'medya çağı'nda, 'nasıl algılandığı' da bir o kadar önemlidir.

Hatta, bir görüşe göre, şu postmodern çağda, 'nasıl algılandığı' daha önemlidir.

(Benim vicdanım, 'nasıl algılandığı'nın, 'ne olduğu'ndan daha önemli olmasına razı değil. Ama dedim ya, böyle bir görüş de var.)

Öyleyse, Cumhurbaşkanı Gül'ün "yargıdan, sorumluluklarını yerine getirirken daha titiz davranmalarını bekliyorum" sözünün altını bir daha çizmemiz gereki-yor.

Ve Başbakan Erdoğan'ın önceki gün, yapılanların yargının tasarrufu olduğunu hatırlattığı konuşmasındaki "Bırakalım, yargı işini yapsın. En hızlı şekilde yapsın. En hızlı şekilde suçlu ile suçsuzu birbirinden ayırsın" cümlelerinin.

Ergenekon gerçeğinin 'yalan' kefesinde tartılmaması için, bu hassasiyete ihtiyacımız var.

(Ben yazıyı bitirirken, Savcı Öz, 'gazeteciler mesleklerinden dolayı tutuklanmadılar, deliller var' açıklaması yaptı. Bu açıklama, 'ihtiyac'ın farkedildiğini gösteriyor.)

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara