Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Belki çok geç değildir Beşşar Esad için

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-04-04 06:01:24

Belki çok geç değildir Beşşar Esad için

Yolum ilk 1981 yılında düşmüştü Suriye'ye. O zamanlar, iki ülke birbirine şimdikinden daha çok benziyordu. 12 Eylül darbesi tazeydi burada. Orası ise, müebbet darbe atmosferindeydi.

Bizim sokaklarda 50 adımda bir asker, polis, istihbaratçı var idiyse, Suriye'de 10 adımda bir vardı.

Ben 20'li yaşlardaydım. Kırık dökük Arapçamla insanlarla konuşmak istiyordum.

Kimse konuşmuyordu benimle. Korkuyordu.

Humus'ta, Halid İbn Velid Camii'nde minberin dibinde oturan iki ihtiyara yaklaştım. Selam verdim.

Onlarla konuşmak istediğimi anlayınca, kalktılar gidip caminin başka bir köşesine oturdular.

Her şey tehlikeliydi. 'Muhaberat' her yerdeydi. Korku, her yerdeydi.

Hama'dan da geçmiştik. İçine girmeden. Müthiş bir gerilim.

'Dehşet'in vanası açık unutulmuştu sanki ve en ufak bir kıvılcım şehri havaya uçuracaktı. Öyle bir gerilim.

Biz geçtikten bir yıl sonra, Beşşar Esad'ın babası bomba yağdırdı şehire.

Bundan on yıl önce, Bayazıt'ta iki Halepli'yle karşılaştım. Esnaftılar. Mahallemizin bakkalıymış, tuhafiyecisiymiş gibi cana yakındılar.

Suriye'nin eski dönemlere göre biraz daha iyi olduğunu söylediler. Sohbeti ilerletmek istedim. İki Halepli'den biri parmağını dudağına götürdü.

"Duvarların kulağı vardır."

İstanbul'a kadar geliyordu demek ki muhaberat korkusu.

5-6 yıl önce, tekrar gittiğimde çok sevindim.

Değişmişti Suriye. Yüzü gülüyordu insanların. Beşşar Esad, nefes aldırmıştı ülkeye.

İyi niyetli bir liderdi. Ya da biz öyle umuyorduk.

Adam, iyi şeyler yapacaktı, ama yeteri kadar güçlü değildi.

Babasından devraldığı devlet, ipleri bırakmak istemiyordu.

Her şey bıçak sırtındaydı.

Yavaş yavaş düzelecekti.

2008'de, Türkiye'den 5 genel yayın yönetmeniyle birlikte Beşşar Esad'ın sarayına gittiğimizde, 'tatsız soru'yu ben sordum.

Ülkenin geçirdiği baskı ve şiddet dönemlerini nasıl yorumluyordu?

Aldığım cevap, 'yavan'dı.

"O günün şartlarıydı" diyordu Esad. "Bilmiyorum, ama belki ben de babam gibi davranabilirdim."

Bunu bile, Beşşar Esad'ın lehine yorumladım.

Esad, 'derin Suriye'ye karşı ihtiyatlı konuşmak zorunda hissediyor kendisini. Böyle düşündüm.

Yavaş yavaş düzelmedi. İlk yıllarda ne kadar düzelebildiyse, oralarda kaldı.

Yine de, Tunus'taki ayaklanmalar sırasında, ilk Beşşar Esad söyledi, Arap liderlerin reformları hızlandırması gerektiğini.

Bu, iyi bir fırsat olabilirdi Esad için.

Belki de, Suriyeli dostlarımızın dediği gibi, Beşşar Esad, demokrasiye geçse, seçime girse, tek başına iktidar olabilirdi.

Olmadı.

Yıllar, aktı gitti.

Kardeşi Mahir, yürüyeni vuruyor Der'a'da.

'Kanımızla, canımızla seninleyiz Beşşar' diye slogan atan kadrolu militanlar, 'özgürlük' isteyenlerin kanını döküyor.

Şimdi aynı yerde mi Esad? Şimdi seçime girse seçilir mi?

Araya kan girince işlerin eski haline dönmesi mümkün olur mu?

Eski derken, çok eski değil, mesela bir yıl önceki haline.

Kaybedilen zamanın kıymeti nasıl anlaşılıyor değil mi?

Belki çok geç olmamıştır.

Belki Mahir'in gözü dönmüş şiddeti Beşşar'ı 'dönüşü olmayan yol'un eşiğine getirmeden durdurulabilir. (Bakın, hala 'Mahir' diyoruz, Esad dememeye çalışıyoruz.)

Belki, Beşşar Esad, Türkiye'nin Suriye halkı nezdindeki 'kredi'sinden de yararlanarak bir şeyler yapabilir.

Öyle yüzeysel şeyler, 'Üç beş mahkumu salıverdik, biz zaten reform yapıyoruz gibi' hiçbir şey yapmamak anlamına gelen şeyler değil.

'Göstericiler provokatör' gibi beylik laflar hiç değil.

Provokatör sıfatı, hele şu zamanda, kan dökenlere daha çok yakışır.

Gerçek adımlar. Bir lidere yakışacak cesur adımlar.

Suriye'deki dönüşüm, Suriye halkına çok büyük acılara malolmadan gerçekleşsin diye.

Suriye'yle Türkiye arasındaki dostane hava zehirlenmesin diye.

Belki çok geç değildir, Suriye için.

Belki çok geç değildir Beşşar Esad için.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara