Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Toplum varoldukça, insan varolamayacak

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-26 06:17:00

Toplum varoldukça, insan varolamayacak

Yazının sonunda kuracağım kurucu ve putkırıcı cümleyi yazının başında kurayım isterseniz: Toplum varoldukça, insan varolamayacak. İnsanı varkılabilmek için, önce 'toplum'u, toplum fikrini yok edebilmeliyiz.

Daha önceki bir kaç yazıda, kültürün kaos ürettiğini, kozmos fikrini yok ettiğini tartışmıştım. Ve sonra da kültür sözcüğünü lügatçemizden ve hayatımızdan çekip atamadığımız sürece kültürün hâkimiyetinin ürünü olana kaos ve katastroflar düzeneğinin cenderesinden ve cehenneminden kurtulamayacağımızı söylemiştim. Bu ve sonraki birkaç yazıda ise, toplum fikrini ve sözcüğünü dağarcığımızdan, lügatçelerimizden, sözlüklerimizden ve hayatımızdan çekip çıkaramadığımız, kaldırıp atamadığımız sürece, insanın insanca varolma şartlarını tesis ve temin edemeyeceğimizi söylüyorum.

Burada, bir tür putkırıcılık, kodkırıcılık ve mitkırıcılık işine soyunduğumu söylememe gerek yok: O yüzden, Toplum meselesini tartışmaya, ters bir köşeden, tanrıtanımazlık meselesinden başlamak istiyorum.

Tanrıtanımaz, gerçekten tanrıtanımaz biri midir; yoksa gerçek Tanrı'yı tanımaz biri mi? Tanrıtanımazın tanımadığı Tanrı, İlâhî Tanrı'dır: İnsanın dışında, insanüstü, tabiatüstü, zamanlar ve mekânlarüstü hakîkî, gerçek Tanrı'yı tanımaz tanrıtanımaz.

Ne yaman çelişki bu: Dikkat edin, tanrıtanımaz, Hakîkî Tanrı'yı tanımaz yalnızca; ama sahte tanrıları tanrı olarak tanımaktan, zamanla sahte tanrıları gerçek tanrı sanmaktan ve sonuçta da sahte tanrıların kulu ve kölesi olmaktan kurtulamaz. Hakîkî Tanrı'nın, yani İnâyet, Kudret ve Lütuf Sahibi tek Tanrı'nın, insanı vareden ve varlığından haberdâr eden Yüce Rabb'in dışındaki bütün tanrılar, yani bütün sahte tanrılar, tanrıtanımazın ya potansiyel ya da fiîlî tanrılarıdır.

Gerçekte tanrıtanımaz, sahtenin peşindedir. Sahte'yi hakîkat zanneder tanrıtanımaz. Hakîkat bir kez yok sayılınca, sahte, hakîkatin yerini alacaktır. Bütün sahteler, 'hakikat benim, hakikat benim' yarışına girişecek, bundan kaçınamayacaktır.

Yani tanrıtanımaz, aslında hem sahte bir tanrıtanır'dır; hem de bir sahte-tanrı tanırdır. Tanrıtanımazlık, sahte'nin, hakîkî olan'ı altetmesidir ve onun kendisini hakîkî diye sahnelemesidir. Böylelikle tanrıtanımaz, dünyayı bir puthâneye dönüştürür.

O yüzden, bir şeyi yok etmek mi istiyorsunuz: Putlaştırın onu hemen. Çok geçmeden putlaştırdığınız şeyin her yerde hâzır ve nâzır olarak göründüğünü göreceksiniz; ama gördüğünüz şeyin sadece bir görüntüden ve kuruntudan ibaret olduğunu idrak etmekte biraz geç kalacaksınız tabiatıyla.

Çünkü gözünüz körleşmiş, zihniniz çalınmış, ruhunuz yok edilmiştir ikonlar tarafından: Zira ikon, önce insanın gözünü kör eder; sonra zihnini çalar; sonra da kaçınılmaz olarak ruhunu yok eder. 'Tanrı'nın olmadığı bir yer'e ikonlar dolar, kolgezer orada: Sahte ikonlar; yapmacık tanrılar; yani türlü tuhaf tanrı karikatürleri. Artık herkes tanrılık taslamaya, ele geçirilen türlü tasmaları insanların boynuna takmaya başlar.

İkonlaştırma, bir tanrılaştırma, bir ilahlaştırma sürecidir. Sekülerleşme, ikonlaştırma çabalarının dölyatağıdır.

Toplum, sekülerliğin çocuğudur, icadıdır. Sosyoloji, sekülerliğin öncü keşif kolu ve meşrûlaştırım aracı olagelmiş ama sonunda postmodern sosyal teori'yle birlikte duvara toslamış ve ortada sosyoloji filan kalmamıştır.

İkonların, türlü tuhaf putların hayatımızın her alanında kolgezdiği bir dünyada yaşıyoruz. O yüzden her şeyi kolaylıkla ikonlaştırıyor ve putlaştırıyoruz. Ama bir şeyi ikonlaştırdıkça, tıpkı tanrıtanımaz gibi, o sahte'yi gerçekmiş gibi algılamaya ve bu sahte şeye hakîkat diye inanmaya başlıyoruz.

İşte toplum fikri, bu sahte-gerçeklerden biridir. Önceden, modernlikten yani sekülerlik çağından önce toplum diye bir şey yoktu. Toplum, nevzuhûr bir şeydir: Nevzuhûr olduğu için de huzur veren değil, huzur-bozan bir düzeneğe dönüşmekten kurtulamamıştır.

Bugün geldiğimiz noktada 'toplum', insanı da, şehri de yutan; harabeleri, mezarları andıran ölü, ruhsuz, putperest kentler üreten patolojik bir fenomene, hatta insanî, tabiî, hakîkî ve yüce olan ne varsa hepsini önce unutan, unutturan, sonra da tastamam yutan bir 'canavar'a dönüşmüştür. Bayram günü devam ediyoruz bu tartışmaya?

 

Yeni Şafak

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara