Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Protestanlaştırma ya da genleri dönüştürme d/evrimi

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-02-04 07:46:37

Protestanlaştırma ya da genleri dönüştürme d/evrimi

Önceki gün "rejim-yanlıları"nın protestoculara saldırtılmasıyla birlikte Mısır'daki olaylar, yeni ve tehlikeli bir sürece girdi: Ayaklanmaların iç savaşa dönüştürülmesi süreci bu.

İç-savaş ya da iç-kargaşa, halk ayaklanmasının halkın iradesinin ülkenin idaresine vaziyet etmesini mümkün kılacak yolları tıkamak için düşünülen senaryolardan biriydi. Bu senaryonun yalnızca zorba Baas rejimi tarafından düşünüldüğünü düşünmek safdillik olur. Böyle bir senaryonun, Amerika'dan ve İsrail'den habersiz geliştirilebileceğini düşünmek biraz zor gibi geliyor bana.

Son yaşanan gelişmeler, Mısır'daki halk ayaklanmasının kanlı bir şekilde bastırılma ihtimalinin az da olsa var olduğunu gösteriyor. Eğer bu ihtimal gerçekleşecek olursa, işte o zaman, Ortadoğu'yu çok acı, hüzünlü ve kederli bir geleceğin bekleyeceğini söyleyebiliriz.

Peki, halk ayaklanmasının, bir "devrim"e dönüşmesi mümkün mü?

Bence, bu ayaklanmaların gerçek anlamda bir devrim olma ihtimali çok zayıf. Mısır'da ya da diğer Arap ülkelerinde gerçek anlamda devrim ancak "İslâmî bir devrim" olduğunda sözkonusu olabilir. Çünkü Mısır'da da, Arap dünyasında da mevcut otarşik, monarşik veya totaliter rejimler, varlıklarını İslâm'a, İslâmî bir hayat ve dünya tasavvurunun hâkim kılınmasına geçit vermemelerine borçlular.

Bu durum, bu ülkelerdeki otoriter, totaliter elitlerin tercihinden ziyade, bizzat Batılıların dayattığı bir statüko'dur: İster Suudlusu olsun, ister daha katı laikçisi olsun, bu ülkelerdeki lokal elitler, halklarının iradeleriyle "lider" olmuş değiller; aksine, bizzat Batılı güçlerin mevcut statükoyu, yani vaziyeti idare etmeleri için bu ülkelerin başına dikilmiş "uydu elitler"dir. Kendi ülkelerinin ya da kendi halkalarının çıkarlarını ve geleceklerini değil, güçlerini kendilerine borçlu oldukları Batılı güçlerin küresel ve bölgesel çıkarlarını korumak, kollamak ve yaygınlaştırmakla yükümlüler.

Buradan gelmek istediğim ve görmekte zorlandığımız asıl yakıcı mesele şu: Tunus'ta başlayan, Mısır'da doruk noktasına ulaşan ve diğer ülkelere de hızla yayılma istidadı gösteren "halk ayaklanmaları"nı tetikleyen şey ne?

Özgürlükler talebi mi? Bu ülkelerin halklarının totaliter rejimlerin pençesinde inim inim inlemeleri ve "artık yeter" demeleri mi?

Evet, protestocular baskıcı, totaliter rejimlerden kurtulmak istiyorlar... O yüzden ayaklanıyorlar...

Peki, bu bir "devrim" mi? Devrim olarak görülebilir mi bu?

Bence ortada bir devrim filan yok; devrim olacağı filan da. Totaliter rejimleri devirmek az bir şey değil elbette. Bu firavun rejimleri devrilse bile, bunların yerine ne gelebileceği, nasıl bir yönetim anlayışının, varoluş, yaşayış ve bakış biçiminin getirilebileceği de belli: En pespayesinden yoz, taklitçi, soysuz, soyguncu ve ayartıcı bir liberal kültür yerleştirilecek bu ülkelere.

Sonuçta değişen bir şey olmayacak: Yolsuzluklar, yoksunluklar ve yoksulluklar yine devam edecek. Özelde Arap, genelde İslâm dünyası Latinamerikalılaştırılacak: Toplumsal yapılar, yine en alttakiler ve en üsttekiler şeklinde varlığını sürdürecek. Tek değişecek şey, ayartıcı postmodern vulger / pespaye, dekadans popüler kültür ve tüketim alışkanlıklarının yaygınlaştırılacak olması.

Zaten bu halk ayaklanmalarını tetikleyen şey, gerçekte bu ayartıcı, bütün değerleri çözücü, kültürel bağları koparıcı, kültürel genleri dönüştürücü postmodern popüler, vulger, tüketim kültürünün küreselleşme sürecinde Arap ve İslâm dünyasında da "derinlemesine" yaygınlaşmış olmasıdır.

Yani bize devrim gibi görünen veya sunulan şey, aslında tamamlanmakta olan bu kültürel çözülmenin, dekadansın, sefih sekülerleşme biçimlerinin evrimini tamamlama sürecine girmesidir.

Batılıların 1989'dan sonra başlattıkları İslâm'ı Protestanlaşma / sekülerleştirme projesi, postmodern, dekadant popüler kültür formları ve tüketim biçimleriyle İslâm dünyasının kültürel genlerini değiştirmesine, değim yerindeyse "deri değiştirmesine" yol açtı: İslâm, küresel ölçekte şeytanlaştırılırken, İslâmî söylemler etkinliğini, câzibesini yitirdi.

İslâm, bugüne kadar İslâm dünyasının tek vazgeçilmeziydi. Öyle anlaşılıyor ki, İslâm vazgeçilebilir bir şey olarak görülmeye başlandı. İslâmî değerlerin değersizleştirilmesi, Müslüman toplumların köksüzleştirilmesi, çözülmesi sürecinin bir hayli sonuç aldığı gözleniyor. En güçlü olduğu yerlerden biri olan Mısır da bile İslâmî söylem sahipleri, söylemlerine sahip çıkmıyorlarsa, orada devrim değil, genlerin bozulmasına yol açan kültürel bir evrim yaşanıyor demektir.

Sanıyorum, tanık olduğumuz şey, devrim değil, işte bu kültürel evrim'dir.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara