Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Ötüken: Bir medeniyet gökkubbesine doğru...

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-04-24 09:43:23

Ötüken: Bir medeniyet gökkubbesine doğru...

Üstad Necip Fazıl, hapishaneden çıktığında, beşparasızlıktan eşyalarını satmaya başlar. Bu trajik durum, saf çocuğu masum Anadolu'nun çocuklarının kanına dokunur; henüz üniversite öğrencisi olan Nevzat Kösoğlu, Mehmet Niyazi, Nurhan Alpan ve Erol Kılınç'ın başını çektikleri bir arkadaş grubu, harçlıklarını biriktirerek, üstadı içinde bulunduğu durumdan "kurtarmak" için bir yayınevi kurarlar ve üstadın Reis Bey'ini yayımlarlar hemen. Kitabın geliri, yarasına merhem olsun diye üstada verilecektir!

İşte Ötüken Neşriyat, bu kadar saf, bu kadar etkileyici bir "hikâye"yle yayın hayatına "merhaba" der.

Bu tür uzun soluklu yolculuklar, küçük hâdiselerle başlamaz elbette; bunlar, "tetikleyici güç" vazifesi görürler yalnızca: Bir doğum gerçekleşmek üzeredir zaten.

Çünkü Ötüken'in kurulmasına öncülük eden Nevzat Kösoğlu'yla Mehmet Niyazi, sıradan insanlar değildir; gerek şahsî, gerekse entelektüel yolculukları bakımından öncü kişilerdir. Aslında öncü kişiler, bir ülkenin, bir coğrafyanın, bütün bir insanlığın ve varlığın sorunlarını kavrayacak, dert edinecek esaslı bir oluş, varoluş ve fikir çilesi çekecek ruhla donanmış, büyük ruh hamlelerine önayak olacak husûsiyetlere, hasletlere ve şahsiyete sahip özellikli insanlar olarak yaşarlar ve hayatı yaşanır kılacak adımları atarlar: Vakti geldiğinde, içten içe olgunlaşan bir fikir, bir ruh atılımı, zeminini bulduğu ân fışkırıverir yerinden ve yemişlerini vermeye başlar tâ derinden.

Klasik / Küre yayınları hâriç, Türkiye'deki bütün yayınevlerinin, kültürel kurumların imkânlarını da, zaaflarını da taşıyor Ötüken. Klasik / Küre'nin Türkiye'nin, gelecek 25-30 yılının fikriyatının temellerini atan bir yayıncılık yaptığını, bunu başka bir yazıda tartışacağımı hatırlatmakla yetineyim burada.

Türkiye'deki milliyetçi damarın son entelektüel mecrası ve macerasıdır Ötüken: Sözgelişi 14 ciltte kalan, henüz aşılamayan bir yayıncılık örneği olan Büyük Türk Klasikleri, mutlaka yenilenerek sürdürülmeldir. Yine Türkçe'nin 5 ciltlik en büyük sözlüğü de Ötüken markalıdır. (Bu iki önemli çalışmayı ayrıca tartışacağım).

Gaspıralı'dan Erol Güngör'e, Atsız'dan Nevzat Kösoğlu'na, Peyami Safa'dan Mehmet Niyazi'ye, Aytmatov'dan (Londra'dayken ziyaret ettiğimde yüreğimi dağlayan) Cengiz Dağcı'ya kadar bu damarın öncü fikir ve sanat adamlarının metinlerini Ötüken yayımlamıştır. Son baskıları da oldukça estetiktir bu yazarların kitaplarının ayrıca. Ama Atsız'ın asıl önemsenmesi gereken metinlerini yayımlamadı Ötüken: Klasik edebiyatımıza ilişkin en önemli çalışmalardan bazıları Atsız'a aittir oysa. Atsız'ın Türkçülük'le ilgili fikirleri son derece anakroniktir; siyasîdir çünkü.

Tarih yayıncılığı alanında da öncüdür Ötüken: Osman Turan'dan Yılmaz Öztuna'ya ve Ziya Nur Aksun'a kadar tarihimizi yazan tarihçilerin önemli metinleri de Ötüken'e aittir. Bu kitapları sahici, yerli, henüz aşılamamış olmaları bakımından önemsiyorum; ama bu yazarların güçlü bir tarihyazımı fikrinden, esaslı bir tarih felsefesinden yoksun olduklarını vurgulamak gerekiyor.

Düşünce kitapları, -Senail Özkan'ın ilginç Nietzsche, Schopenhauer ve Mevlânâ çalışmaları dışında- yok denecek kadar az. Yine İslâm düşüncesiyle, İslâmî ilimlerle ilgili kitaplar da yetersiz ve çok zayıf.

Ötüken'in en önemli ve mutlaka okunması gereken kitapları bence Nevzat Kösoğlu, Yılmaz Özakpınar ve Mehmet Niyazi Bey'in tarih, devlet ve medeniyet eksenli kitapları. Ama bir sorunu var bu kitapların: Bu kitaplardaki medeniyet fikri, bize ait, özgün bir medeniyet fikri değil. Büyük ölçüde Alman düşünce geleneğinin izlerini taşıyan bir fikir.

Bu ülkenin ihtiyacını hissettiği ve entelektüel sıçrama yapmasını mümkün kılacak fikir, bizim düşünce / sanat geleneğimizin ürünü olan bir medeniyet fikridir. Çünkü hem Türkiye'nin her alanda sıçrama yapmasını, hem de bizim tatilden eve dönüp yeniden dünya ölçeğinde tarih yapmamızı sağlayacak, yaşanan küresel medeniyet krizinin aşılmasına önayak olacak medeniyet fikri, Mevlânâ, İbn Arabî ve Gazalî gibi kurucu düşünürlerin; Yunus, Merâğî, Itrî, Fuzûlî, Bâkî, Sinan, Karahisarî, Levnî ve Şeyh Galip gibi çığır açan sanatçıların düş ve düşünce dünyasından devşirilebilir. Bu düşünür ve sanatçıları anlayabilecek entelektüel seviyede bile değiliz henüz. İbn Arabi'yi, Mevlânâ'yı William Chittick'ten, İslâm medeniyetini Marshall Hodgson'dan öğrenebiliyoruz hâlâ. Başka söze gerek var mı?

Oysa hem bu toplumun bütün kesimlerini ortak bir noktada toplayabilecek, hem de yalnızca bizim dünyayı yeniden toparlayabileceğimiz yegâne fikir, vahiyden beslenen, İslâm düşünce geleneğinden kaynaklanan, bütün medeniyetlere açılabilen derinlikli ve köklü bir medeniyet fikridir.

Ötüken, bu noktada, çok önemli bir yerde duruyor. Durduğu yerde opaque'leşmemesi / donup kalmaması için, savunma psikolojilerini de, yenilgi psikolojilerini aşmış, özgün bir medeniyet fikrine sahip genç kuşakların yetiştirilmesi ve henüz fark edilemeyen mevcutlarının ise önlerinin açılması şart. (Bu genç arkadaşlardan biri, şu ân Ötüken'in editörlerinden Cem Sökmen'dir. Sevgili Cem, son derece mütevazi biri olduğu için, öyle zannediyorum ki, henüz keşfedilemedi).

Ötüken, dünyaya sunacağımız bir medeniyet tasavvurunun gökkubbesinin yapıtaşlarının döşenmesinde belli bir mesafe katetti. O yüzden Ötüken'i yakından takip etmek gerekiyor. Ötüken'in 33 yıllık emektarı, yayın yönetmeni Erol Kılınç Bey'in şahsında Ötüken'e emeği geçen herkesi kutluyorum.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara