Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

NETropolitan çağ ve 'devrim'in simülatifleşmesi: Hoşçakal devrim! Hoşgeldin dine karşı din!

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-02-14 07:39:12

NETropolitan çağ ve 'devrim'in simülatifleşmesi: Hoşçakal devrim! Hoşgeldin dine karşı din!

Mısır'da tanık olduğumuz şey devrim değil; "devrim"in bitişi... "Devrim"in, devrim olgusunun bizatihî kendisinin hayatımızda çekilişi... sona erişi... sırra kadem basışı...

Artık devrim bitti: Bundan böyle, hiçbir yerde o bildik "devrim"ler olmayacak.

Benzerine tanık olmadığımız bir çağın tam ortasına fırlatıldığımızı "görebiliyor" muyuz acaba? Göremiyoruz; zira, gören, göz değil artık; biz değiliz: Gören de, göster/il/en de, gösterge de GÖRÜNTÜ artık: Medyatik görüntü...

Bizim gördüğümüzü sandığımız şey, televizyon ekranından yansıyan görüntü'den ibaret: Ayartıcı, baştan çıkarıcı; gerçeği de (devrim olgusunun kendisini de, devrim'le birlikte gelmesi beklenen şeyi de), bizatihî yaşanan, vukû bulan gerçekliği de (şu an gerçekte Tahrir Meydanı'nda ve Mısır diğer kentlerinde gerçekleşe/meye/n hâdiseyi, bu hâdisenin dile getir/eme/diği, dillendir/eme/diği başkaldırıyı da) yutan bir "gösteri", tanık olduğumuz şey: Bizi, televizyon ekranına kilitlenen bütün izleyicileri de SANKİ Tahrir Meydanı'na müdâhil ediyorMUŞ GİBİ yapan ama hiçbir dahlimizin, müdahalemizin sözkonusu olmadığı ayartıcı, yanılsatıcı, yanıltıcı bir "gösteri".

Üstelik de bu gösteri, yalnızca bizim, ekran'ın başındaki biz dik/izleyicilerin izlediği bir gösteri de değil: Çift yönlü bir gösteri var karşımızda: Tahrir Meydanı'ndaki dev ekranlardan gösteri yapan göstericiler de kendilerini dik/izliyorlar! Onlar da yaptıkları eylemin ekrandan sunulan, bütün dünyanın kendilerini izleyen görüntü'sünün yansıttığı "gösteri"yi izliyorlar!

Böylelikle, ekran / aygıt, ekrandan yansıyan görüntü ve gösteri özneleşirken; Tahrir Meydanı'ndaki göstericiler de dâhil, herkes, dik/izleyiciye dönüşen bütün izleyiciler, nesneleşiyor / şeyleşiyor.

Evet, Mısır'da (muhtemelen bütün Ortadoğu'da) hayat, hatta hiçbir şey, eskisi gibi olmayacak: Peki ne olacak, nasıl bir şey vukû bulacak o zaman?

İki seçenek var ortada: Ya Mısır'da da, Ortadoğu'da da her şey, "dünyadaki gibi" olacak artık: Mısır ve Ortadoğu, "dünya"yla (neo-pagan, neo-seküler, vulger postmodern dünya'yla ve kültürle) bütünleşecek! Mısır da, Ortadoğu da, küresel kapitalist ve neo-seküler dünya'ya yöneltilmesi beklenen İslâmî itiraz'a itiraz edilecek! Böylelikle bu kez "kapitalist-seküler dünya"yla bütünleşmek için can atacak olan içeri'den yöneltilecek nevzuhûr bir itiraz zuhûr edecek.

Ya da İslâmî itiraz, kendisine -dışarı'dan ve içeri'den- yöneltilmeye çalışılan çift yönlü itirazı, derinlerden gelen dip dalgayla püskürtecek ve dikkate değer bir iddia ortaya koyacak.

Sonuçta, bu iki seçenekten hangisi daha belirgin bir şekilde gerçeğe dönüşecek olursa olsun, her iki durumda da karşımıza çıkacak manzara şu olacak galiba: Rahmetli, aziz şehid Ali Şeriati'nin çeyrek asır önce öngördüğü ve uyardığı; kurt adam Kissenger'ın İslâm dünyasının geleceğini şekillendirecek bir proje olarak Batılı hegemonlara önerdiği bir başka süreç yaşanmaya başlanacak Müslüman toplumlarda önümüzdeki dönemde: Dine karşı din karşıtlığı ve karşılaşması gerçek olacak.

Özetle... Netropolitan devrim'in gerçekleştiği yeni bir çağa "doğuyoruz"; ama bu çağ, her çağ gibi kendine özgü ağlarıyla bizi (gerçeği ve gerçekliğimizi) "boğuyor": Tanık olduğumuz devrim, el-Cezire'nin Mısır'daki hâdiseyi yayınlamış, dünyaya duyurmuş olması değil. Asıl devrim, bir televizyon olarak el-Cezire'nin orada hâzır ve nâzır olması; yaşanan hâdiseyi, (gerçeği ve gerçekliğiyle) görüntü'ye; meydandakilerin de kendilerini dikizleyebildikleri gerçeği / devrimi buharlaştıran ayartıcı bir gösteri'ye dönüştürmesidir.

Bu durum, bildik siyasî totaliterliklerin sonunu getirecek; bu kesin. Ama bu kez bizi her şeyi simülatifleştiren (sığlaştıran ve buharlaştıran) medyatik / netropolitan bir totaliterliğin, kuşatmanın ağlarına bağlayacak, bağımlı kılacak...

Netropolitan / medyatik hayat ve gerçeklik, Müslüman toplumların Batılıların güdümündeki siyasî totaliterliklerden kurtulmalarına yol açacak; ama bu kez, sömürgeci Batılıların yanısıra, bir de birbirleriyle uğraşmalarına neden olacak.

O yüzden Müslüman toplumların iki şeyi iyi tanımaları ve hazırlıklı olmaları gerekiyor: Hem içinde yaşadıkları dünyayı, hem de oluşmakta olan kendi yeni dünyalarını.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara