Yaşadığımız medeniyet buhranını, aynı zamanda modernliğin sonucu olarak ortaya çıkan, matbaanın icadından sonra kendine özellikler kazanan yazılı kültürle yaratıcı ilişkiler kuramayışımızla da açıklayabiliriz. O yüzden modern yazılı kültürü, hakkıyla içselleştiremediğimizi, dönüştüremediğimizi ve fonksiyonel olarak kullanamadığımızı gözlemliyoruz. Sözgelişi, modern yazılı kültürün en önemli icatlarından biri olan gazeteyi, okunan değil, bakılan bir nesne olarak kullanıyoruz hâlâ. Yine bu nedenle olsa gerek, gazetelerin birinci sayfalarına tam haber giren yalnızca iki gazetemiz var: Zaman ve Cumhuriyet. Bu iki gazetenin dışındaki gazetelerimiz, birinci sayfalarını sadece spotlarla ve görsel malzemelerle doldurmakla yetiniyorlar. Bir başka çarpıklık da, gazeteyi, baştan değil, sondan 'okumaya' başlıyor oluşumuz? İletişim araçlarının çarpık kullanımına ilişkin benzer gözlemleri televizyon ve internet ortamı için de yapabiliriz: Dünyanın en ilkel televizyon yayıncılığı anlayışının olduğu ülkelerin başında geliyor Türkiye. Ne yazık ki, gerçek böyle. Türkiye'de televizyon, birincisi, narkoz etkisi yaparak, izleyiciyi uyutmakta, uyuzlaştırmakta; ikincisi de, ideolojik kamplaşmaların arenası olarak bir propaganda makinası gibi, bir silah gibi kullanılıyor temelde. Bunun en önemli nedenlerinden biri, Türkiye'deki geniş izleyici kitlelerine ulaşan televizyonların ve onları ayakta tutan reklamveren işdünyasının bu toplumun dinamikleriyle, değerleriyle, tarihî hafızasıyla, gelecek ufkuyla ilişkilerinin handiyse taban tabana zıt ve sorunlu olması? İnterneti de fonksiyonel ve yaratıcı şekillerde kullanmaya başlayabilmiş değiliz henüz. Oysa internet, geleceğin dünyasının ve duyarlıklarının belirleyicisi bir dünya aslında. Yaşadığımız dünyayı bir şekilde şekillendirebilecek yeni mekânımız ve dilimiz. Öyle ki, sanal âlemi es geçen bir süre sonra sanallaşacak ve buharlaşacak? O yüzden sanal âlemi ihmal etmemiz, kendimizi iptal etmemizle eşdeğer bir şey olacak yarın. Son yıllarda Türkiye'de, sanal âlemde, her bakımdan büyük bir patlama yaşandığı bir gerçek. Ama tıpkı gazete ve televizyonda gözlenen çoraklığı ve sığlığı sanal âlemde de gözlemliyoruz. Her şeye rağmen sanal âlemde güzel ve öncü işlere imza atan çıkışlarla, atılımlarla da karşılaşıyoruz. Bu anlamda sanal âlemi, sanal âlemin dilini ve imkânlarını seferber ederek imajinatif şekillerde kullanan sitelerden biri, 'son peygamber' sitesi. (Tam adresi: http://www.sonpeygamber.info/ ). Son peygamber sitesi, Başbakan Erdoğan tarafından görkemli bir açılışla sanal âleme merhaba demişti. Ama daha sonra sessiz, sâkin ve mütevazi bir şekilde sanal âlemdeki yerini aldı bu site. Sitede internet ortamının bütün imkânlarının çok iyi kullanıldığı gözleniyor. Yazılı, görsel, işitsel, multimedya formatında peygamberimizle, sünnet ve hadisle ilgili her tür bilgiye, kitaba, kaynağa, faaliyete bu siteden ulaşabilmek mümkün. Türkçe, İngilizce ve Rusça olmak üzere üç dilde yayın yapan sitenin tasarımı da sade ve bir hayli estetik. Sitenin en önemli özelliklerinden biri, hadisi, sünneti, efendimizi cazibeli, özlü ve çocukların dünyasına hitabeden bir dille anlatan nefis bir 'çocuk sayfası'na sahip olması. Site önemli etkinliklere de öncülük ediyor: Genç Akademisyenler Hadis Yarışması ve siret ödülü bunlardan yalnızca ikisi. Sitenin en önemli eksikliği, sitede hadis'le, sünnetle ilgili kaynakların ve linklerin yetersiz olması. Bu tür eksikliklerine rağmen bu güzel sitenin Peygamberimiz'i, insanlığa getirdiği evrensel mesajı ve sunduğu nebevî kandil'i internet ortamında nezih ve nefis bir dille takdim etmesi her türlü takdirin üzerindedir. Sitenin hazırlanmasıyla ilgilenen bütün arkadaşları kutluyorum. Gazete ve televizyonda karşılaştığımız sorunların pek çoğuyla internet ortamında karşılaşmamak gibi önemli bir avantaja sahip olduğu için sanal âlemi önümüzdeki süreçte daha yaratıcı ve verimli şekillerde kullanabileceğimizden ümitliyim ben.
Nebevî kandil, sanal âlemde?
18 Yıl Önce Güncellendi
2009-04-27 09:37:00
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap