Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Hac müşahedeleri

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-12-18 09:56:00

Hac müşahedeleri

Hac, turist gibi izlenilecek ya da gözlenilecek bir “şey” değil; yaşanacak, hayatlaştırılacak, kişiye hayat ve ruh bahşedecek bir inkılap hâli, kalbin bütün idrak kapılarına ve düzlemlerine açılışı ve insanın kendini arındırması ve bulması tecrübesi.

Hac, her bakımdan bir şehadet hâlidir: Kalbin üzerini örten perdelerin açılması, insanın kalbini hakîkat yolculuğuna açması, beninin, bedeninin sınırlarını aşması, kalbiyle yaptığı keşif ve fetih yolculuklarıyla zamanın ve mekânın ötesine taşarak Rabbiyle buluşmasıdır hac.

Haccın mekânı Mekke, Allah'ın Celâl sıfatının tecellî ettiği, kişinin tenzîhî boyut düzlemine geçtiğini her bakımdan müşahede ettiği münferit şahsiyet inşasının bütün husûsiyetlerini barındıran bir tekevvün yeri. Medine ise, Allah'ın Cemâl sıfatının tecellî ettiği, Mekke'de Hakk'la ve hakîkatle buluşan müslim şahsiyetlerin birbirlerine Mekke'den, kutlu Kâbe'den devşirdikleri, husûsileştirdikleri, kendilerine mahsûs kıldıkları hakîkat yemişlerini müştereken paylaştıkları bir toplanma, topluca aynı hedefe yürüme, Mekke'de Hakk'la ferden ferdâ yapılan biat'in müştereken hakîkat ve hayat hâline döndürüldüğü Efendimiz'in ravzasından yayılan kokunun, kanatlandırıcı, sarıp sarmalayıcı, engin ve dingin ruhun her tarafa sirayet ettiği bir cemaatleşme, Mekke'de Hakk'la yapılan biat'ı / sözleşmeyi, Medine'de bütün müminlerle, hatta bütün insanlarla gerçekleştirme ve yeni medinelerin, peygamberlerin medeniyet tohumları ektikleri yeni medinelerin izini sürme, sözünü verme, Mekke'deki Öz'ün Medine'de Söz'e dökülme mahalli. Halleşme ve uzun bir yolculuğa çıkmak için helalleşme noktası.

Hakikat böyleyken ve insan bu hakîkati bizatihî yaşayarak hissediyor olmasına rağmen, bugünkü Mekke ve Medine'nin görünümü, bu derin hakîkati yutan, örten ve çepeçevre kuşatan bir hâl arzediyor.

O yüzden hac sırasında, fırsat buldukça Mekke ve Medine'nin derin, izbe köşelerine, sokaklarına dalıverdim ve bu iki kutlu şehrin nasıl da taşın tasallutuna ve taarruzuna maruz kaldığını görünce neye uğradığımı şaşırdım: Kabe'nin, Mescid-i Nebevî'nin alçakça otellerle adeta yüksek binalardan yöneltilen taş saldırısına maruz bırakıldığına şahit oldum ve bu duyarsızlığa, bu hoyratlığa, bu ruhsuzluğa isyan ettim.

Kabe'nin etrafını oteller kuşatmış. Mescid-i Nebevî'nin etrafını da yine öyle. O yüzden, büyük şeytan'a attığım yedi taştan biri, Kabe'yi bir heyula gibi kuşatan Zemzem Tower denen şeytan işi taş yığınına oldu.

Hac, enfüs'te ve âfâk'ta yapılması gereken bir yolculuk. Hac yapan, hacla hakîkat yolculuğuna çıkan kişi, Mekke'nin ve Medine'nin ufuklarında yaptığı için, bu yolculuğun, ufkun Kabe'nin ve Mescid-i Nebî'nin ufuklarını örtmemesi, karartmaması, böylesi bir saygısızlığın, haddini bilmezliğin sözkonusu olmaması gerekir.

O yüzden ecdadımız, kendilerini, hâkimü'l-harameyn olarak görmekten haya ve ictinab edinmişler, hâdimü'l-harameyn olarak görmüş ve ona göre hareket etmek gibi yüce bir ahlâk timsali ortaya koymuşlardır.

Yazıyı bitirmeden önce şahit olduğum bir başka ürpertici hadiseyi de sizlerle paylaşmak isterim: Medine'de Kral Fahd bir “Kur'ân Müzesi” yaptırmış. Kur'ân ve müze nasıl yan yana gelebilir diye düşünmek bile yeteri kadar tedirgin ediyor insanı. Müze'nin bahçesine de taştan devâsâ bir Kur'ân “heykel”i dikmişler! Gerçekten inanılır gibi değil!

Peki ne var bu müzede? Kocaman bir hiç! Sadece bir matbaa var ve durmadan Kur'ân basıyor! Bugüne kadar 250 milyon Kur'ân basılmış…

İnsan elbette sormadan edemiyor? Kur'ân basmak için müze yapmanın âlemi ne? Ne münasebetsizce bir şey bu böyle!

Oysa böyle bir kurumun yapması gereken şey, Kur'ân üzerine derinlikli, çok yönlü, ufuk ve çığır açıcı araştırmaların yapılacağı, bu araştırmaların dergiler, kitaplar, filmler, cd'ler aracılığıyla bütün dünyaya ulaştırılacağı bir üniversite, bir akademi, bir enstitü çalışması vesairedir aslında.

Umarım, Arabistan yönetimi, bu müzenin ne kadar anlamsız, ne kadar münasebetsiz, ne kadar incelikten, ilimden, irfandan ve iz'andan yoksun bir girişim olduğunu fark eder ve asıl yapılması gereken, nitelikli, ufuk ve çığır açıcı çalışmaların, araştırmaların gerçekleştirilebileceği derinlikli bir çalışma için kollarını sıvar…

Hac sırasında şahit olduğum bir iki önemli meseleyi sizinle de paylaşma ihtiyacı hissetim. Ne yazık ki, Mekke ve Medine, taş yığınlarının ve taşlaşmış, donmuş zihinlerin kuşatmasından bir an evvel kurtulur diye dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimden.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara