Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Ezberimiz bile bozuk bizim!

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-11-16 10:10:00

Ezberimiz bile bozuk bizim!

En iyi bildiğimiz şey “ezber”! O yüzden en iyi yaptığımız şey nutuk atmak! Ne kadar gür sesle nutuk atarsak, o kadar çok adam yerine konulacağımızı vehmediyoruz.

Ezber dedimse, ortada hıfzettiğimiz, hıfzettiğimiz için de muhafaza edebildiğimiz, hıfzedilmeyi ve muhafaza edilmeyi hak edecek, keşfedilmemiş kıtalara açılmamızı sağlayabilecek değerde ve önemde bir mücevher'in, hele de bir cevher'in, bir öz'ün özlü sözü'nün ezberlenmesi gibi bir şey değil bu elbette.

Ezber, eğitim için yerinde ve zamanında kullanıldığı zaman kimi zaman zorunludur. Sözgelişi, dil eğitiminde olduğu gibi. Daha da önemlisi, yüce şeyler, değerli şeyler ancak ezberlenerek muhafaza edilebilir. Tıpkı kutsal metinler gibi. Kitabımız'dan asgarî düzeyde de olsa ezberi olmayan insan, Rabbine sadakatle yönelemez.

Ama ezber, bir yerde, her şey hâline gelmişse, her şey ezberlenir hâle gelmişse, orada ezber insanı ezer, yok eder. Ezber'in yerini nutuk alır o zaman: Klişeler, sloganlar havada uçuşur. Hava bulanıklaşır; ezberciler, bulanık suda balık avlamaktan kurtaramazlar kendilerini.

Ezber, özlü şeyler için geçerlidir: Ama ortada öz'den eser kalmamışsa, söz, özünü de, özelliğini de yitirir, nutuğa dönüşür; nutuğa dönüşen söz, insanı da, hayatı da bitirir.

İnsan, hatırla/n/mak için ezberler. Ama bizde ezber, nutuk atmak için yapılır. Hatırla/n/mak, insanı tek zamanın esaretinden ve tek mekânın zindanından kurtarmaya, ufkunu ve algı kapılarını enlemesine ve boylamasına her yana ve her yöne açmaya yardım eder.

İnsan, söz'ün özünü hatırlayabilmelidir. Özü hatırlanamayan, zamana, mekâna ve insana yeni özellikler, yeni özgürlükler, yeni özügürlükler kazandıramayan söz, özünü yitirmiş demektir; özünü yitirdiği için de tek çıkar yol olarak insanı rol yapmaya, yani nutuk atmaya mahkûm ve mahpus eder yalnızca.

Türkiye'nin hâl-i pürmelâli böyle bir görünüm arzediyor işte: Nutuk atanlardan geçilmiyor ortalık. Çünkü ezberimiz (bile) bozuk bizim!

İşte size ürpertici bir örnek: Geçenlerde TRT'de yayınlanan Hicran Yarası başlıklı berbat bir diziye denk geldim. Dizdeki kadın “figüran”lardan biri, “insanlar yalan söyler; ama bilim aslâ yalan söylemez (!)” dedi; aynen böyle söyledi. İnanılır gibi değil gerçekten!

Bundan iyi bozuk ezber örneği olabilir mi? Ve bundan iyi insana hakaret örneği bulunabilir mi? Bu diziyi yapanlar, bu lafı dizinin tam orta yerine yerleştirenler, seyirciyi filan geçtim, her şeyden önce, bu içi boş lâfla kendilerini ne kadar aptal yerine koyduklarının farkında değiller demek ki!

Lafa bakar mısınız: “İnsanlar yalan söyler; ama bilim aslâ yalan söylemez”miş!

İyi de, bilim ne, arkadaş? İnsanüstü bir şey mi? İnsanın ürünü değil mi bilim? Dizideki “figüran”a, “insanlar yalan söyler ama bilim asla yalan söylemez” dedirten akl-ı evvel, insanın ürünü olan bilim'in de yalan söyleyen bir uğraş olduğunu söylediğini fark edemeyecek kadar kendini ahmak yerine koyduğunun farkında bile değil demek ki!

Sözün bittiği yer burası olsa gerek. İnsanı aşağılayıp da, bilimi yücelten, kutsayan tiplerin, kutsanan bilimin aşağılanan insanın eseri olduğunu göremeyecek kadar kendi akıllarını çöp tenekesine attıklarını, insanı bilimin kutsal inekleri derekesine düşürerek insanı bu kadar aşağıladıklarını görünce, insanın nutku kesiliyor çünkü.

İşte bu yüzden felsefeye ihtiyacımız var! Bu ezbercilerin, ezberi bozuk tiplerin, insanı da nasıl bozduklarını, havayı nasıl bulanıklaştırdıklarını, gerçek'le sahte'yi, görünüş'le hakîkati, kalıcı olan'la geçici olanı nasıl ilkel bir şekilde birbirine karıştırdıklarını, sözün özü, ilkelliği, bilim tapıcılık gibi bir ilkelliği bilimcilik ve ilericilik diye sunan ilkellerin insanları ne kadar ilkelleştireceklerini göstermek için, insana hakaret edip de, bilimi putlaştıran, mutlaklaştıran tuhaf insanların ne kadar tuhaf yaratıklara dönüştüklerini, özetle, ezberimizin bile ne kadar bozuk, ne kadar pespaye, ne kadar insan ve hakîkat düşmanı olduğunu gözler önüne sermek için hakîkî, tahkîkî, soran, sorgulayan, ezber bozan bir felsefeye ihtiyacımız var.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara