Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Dünya, artık bildiğimiz dünya değil. Yakın bir gelecekte, bildiğimiz dün

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-10-30 07:50:00

Dünya, artık bildiğimiz dünya değil. Yakın bir gelecekte, bildiğimiz dün

Dünya, artık bildiğimiz dünya değil. Yakın bir gelecekte, bildiğimiz dünya, tarih olacak. Dünyadaki gelişmeleri, derin nefes alarak, bütün enlemleriyle ve boylamlarıyla yakından analiz ettiğimizde karşımıza çıkan tablo böyle.

Son yüzyıl büyük paradokslara sahne oldu: Bir yandan, Batı uygarlığının, iki büyük paylaşım savaşından sonra, Avrupa'nın yaklaşık 300 yıl süren "dünya düzeni"nin çöküşüne ve Amerikan tecrübesiyle birlikte ise dünya üzerinde kesin bir hâkimiyet kurduğuna tanık oldu dünyamız: Batı hâkimiyetinin, başka kültürlerin veya aktörlerin dünyanın şekillendirilmesinde neredeyse hiçbir rollerinin kalmadığı bir belirsizlikler süreci ürettiği, bu belirsizlikler ve kaos ortamı üzerinde/n hegemonyasını pekiştirdiği gözlendi.

Öte yandansa, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, önceden Batılıların sömürgesi olan bölgelerde pıtrak gibi biten irili-ufaklı sayısız "devlet", küçük-büyük temelsiz, dayanaksız, tarihsiz, icat edilmiş yüzlerce milliyetçilik ve etnisite zuhûr etti/rildi.

Görünüşe bakılırsa, Batı hâkimiyetinin, sömürgeciliğin sona ermesiyle birlikte, büyük sarsıntı geçirmesi gerekirdi. Ama gerçek, hiç de göründüğü gibi tezahür etmedi. Edemezdi; çünkü bu icat edilmiş yüzlerce etnik ve milliyetçilik tohumlarının ya da oluşumlarının gerçekte Batı dünyasının dışındaki toplumlarda hakîkî bir derinliği, tarihî-kültürel karşılığı ve temeli yoktu.

Dolayısıyla açık sömürgecilik dönemi bitti; ama kontrol ve kolonileştirme biçimleri yeni boyutlar ve görünümler kazandığı için, sömürgeciliğin bitmesiyle sözümona "siyasî bağımsızlık"larına kavuşan Batı dışındaki "ülke"lerin yeni kazandıkları kimliklerinin, teritoryal ve siyasî bağımsızlıklarının zihnî ve kültürel düzlemlerde de gerçek anlamda bağımsızlık biçimlerine dönüşmesi imkânsızlaştı.

Çünkü artık yeni, örtük sömürgecilik dönemine girilmişti: Batı uygarlığı, bütün dünyanın entelektüel, kültürel, siyasî, iktisadî kavramlarını ve kurumlarını da belirleyebilen tek aktör katına yükselmişti. Batı dünyasının dışındaki ülkelerde yeni bir süreç başlıyordu artık: Zihnî ve kültürel olarak kendi kendini sömürgeleştirme süreci. Bu süreci, en travmatik, en radikal, en yıkıcı şekillerde yaşayan ülkelerin başında bizim ülkemiz geliyordu.

Batı uygarlığının ürettiği küresel hâkimiyetin başka medeniyetlere hayat ve varoluş hakkı tanımaması, Batı kültürünün insan, eşya, doğa, hayat tasavvurlarının ayartıcı bir şekilde bütün dünyaya "aşılamaz, evrensel, çağdaş değerler" olarak sunulması, Batı dışındaki dünyada inanılmaz bir özgüven kaybının ve aşağılık duygusunun köksalmasına yol açtı.

Batı uygarlığının dünyaya kültür endüstrisinin medya, müzik, eğlence, spor, turizm gibi popüler kültür vasatlarıyla ve vasıtalarıyla gerçekleştirdiği kültürel ve zihnî kuşatmanın niteliği, insanın hayatına ne kattığı, ne kadar anlamlı ve derinlikli olduğu, Batı dışı dünyanın entelijansiyası tarafından derinlikli şekillerde sorgulanamadı bile.

Sadece iki zıt ama birbirini üreten bir tavır geliştirildi: Ya Batı'dan gelen bütün imgeler, fikirler, ikonlar, beğeniler, zevkler ve modeller körü körüne taklit edildi, tepe tepe tüketildi, medyalar, kültür endüstrileri vasıtasıyla Batı dışındaki halklara boca edildi; ya da Batı'dan gelen her şeye karşı körkütük bir reaksiyon üretildi. Yaratıcı, ufuk ve umut vaat edici, derinlikli ve kanatlandırıcı bir entelektüel, kültürel, siyasî ve sanatsal aksiyon üretilemedi. Aksiyonu hep Batılılar ürettiler.

Oysa tek hâkim kültür, Batı kültürü olduğu için ve böyle bir vasatta geliştirilen reaksiyon, bu vasatın içinden ve hiçbir bedel ödemeyi gerektirmeyen bir reaksiyon olduğu için sadece Batılıların ürettiği aksiyonu yeniden üretmekten, meşrûlaştırmaktan, hâkimiyet alanlarını ve aksiyon biçimlerini daha da genişletmekten ve geliştirmekten başka bir işe yaramadı, yaramıyor.

Yapılması gereken tek şey var/dı oysa: Aksiyon ortaya koymak: Başka bir dünyanın, medeniyet yolculuğunun, bambaşka bir insan ve hayat tasavvurunun mümkün olduğunu gösterecek çapta, derinlikte ve nitelikte kalıcı ve uzun vadeli bir dalga oluşturacak, çilesi çekilen, bedeli ödenen, hak edilerek kat edilen zorlu bir varoluş ve hakîkat yolculuğuna çıkmak…

Böyle bir yolculuk, yaratıcı bir ruhla ve kurucu iradeyle donanmakla, yani muhkem bir omurgaya sahip olmakla gerçekleştirilebilir ancak…

Not: "Başbakana örtük mektup" yazısının ikincisini yazmaktan vazgeçtiğimi hatırlatmak isterim.


Yeni Şafak

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara