Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Çağını kuran çağrı ve İLEM

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-09 07:25:21

Çağını kuran çağrı ve İLEM


İçinde "yaşadığımız" (?) çağ, bizim çağrımızın "kurduğu" bir çağ değil. Biz, bu çağda yaşamıyoruz aslında: Burada değiliz: Nerede olduğumuzu da, kim olduğumuzu da bilmiyoruz: Bir top gibi oraya buraya yuvarlanıp duruyoruz yalnızca.

Çağ'la ilişkimiz, çağa yön verebildiğimiz, kanatlandırıcı, varedici bir ilişki değil; çağın bize yön verdiği, önüne katıp sürüklediği yokedici bir ilişki: İlişkisizlik ilişkisi: Simülatif bir ilişki: "-Mış gibi"lik ilişkisi. Çağın çarklarının dişlileri arasında unufak oluyoruz o yüzden, çâr-nâçâr.

Daha da kötüsü, bunun farkında olamayışımız. Bunun farkında olamayışımızın nedeni, çağın ağlarına, bağlarına ve bağlamlarına takılıp kalmamız, mahkûm olmamız.

Fenâ hâlde yıkıcı ontolojik bir yön yitimi yaşadığımız için, yokedici bir çağ körleşmesi yaşadığımızı da, bu çağa hiçbir katkıda bulunamadığımızı da, yalnızca "asalakları" oynadığımızı da göremiyoruz bile.

Oysa sonuçlarını bütün yıkıcılığıyla sömürgeleştirici eğitim sistemimizde ve metamorfozlaştırıcı medya rejimimizde iliklerimize kadar hissettiğimiz, yaşadığımız yön yitimi, hiçbir alanda önalabilmize, önaçabilmemize, öne çıkabilmemize ve öncülük yapabilmemize imkân tanımıyor.

* * *

Eğer içinde bulunduğumuz çağ, bizim çağrımızın kurduğu bir çağ değilse, bu durumda, bizim, çağla da, çağrımızla da ilişkimizde esaslı bir sorun var, demektir bu.

Hâl böyle olunca da, hem kendi çağımızda yaşamıyoruz, başkalarının çağlarında yaşıyoruz; hem de kendimiz olarak yaşamıyoruz, tastamam metamorfoz yemiş durumdayız, her bakımdan, her düzlemde çağın taarruzlarına maruz kalıyoruz demektir.

Bizim çağrımızın kurmadığı bir çağda yaşıyorsak, o zaman "yokuz" demektir, tek kelimeyle.

Peki, çağrımızı bulabilmemiz ve çağrımızın kendi çağını kurması nasıl mümkün olabilecek?

* * *

Bunun için üç temel yolculuk yapmamız gerekiyor: İzlenecek ilk yol, mevcut çağın ağlarından ve bağlarından, bağlamlarından ve kavramlarından kendimizi kurtarabilmektir.

Çağrımızı, çağın ağlarıyla, bağlarıyla ve bağlamlarıyla konuşmak ve konuşturmak yerine, çağrımızın çağırdığı "çağ"ın ağlarıyla ve bağlarıyla, kavramlarıyla ve bağlamlarıyla konuşmak gerekiyor.

Örnek: Önemli bir Müslüman tarihçinin söylediği gibi, Peygamberimiz'in, 12 asır önce Fransız Devrimi'nin gerçekleştirdiği şeyi gerçekleştirdiğini söylemek, Fransız Devrimi'ni ve çağrısını özneleştirerek tarihötesileştirmek; Efendimiz'i (sav) ve çağrısını ise nesneleştirerek tarih dışına itmekle sonuçlanan çağ körleşmesi olgusunun yok edici bir örneğidir.

Akif'in deyişiyle, "Kur'ân'dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı" önermesi, bizi, çağ körleşmesine mahkûm etmekten başka bir yere götürmedi, götüremezdi de zaten.

Aslolan asrın idrakini kırabilmek ve aşabilmek; İslâm'ın idrakini asra / çağa sunabilmektir. Başka bir deyişle, İslâm'ın kendi çağını kuracak idrakiyle çağla konuşmak, İslâm'ın idrakini çağa konuşturmaktır. Asrın idraki, idrakinizi konuşacağınız idrak konumuna yükseldiği sürece, sizin idrakiniz değil, siz ilhamınızı Kur'ân'dan aldığınızı söyleseniz de, asrın idraki konuşur. Sonuçta, ortada İslâm'dan, yani sizin idrakinizden eser kalmaz.

Çağa teslim olmak yerine, çağı teslim alabilmeliyiz ki, çağrımız kendi çağını kurabilsin. Çağın idrakini idrakimiz katına yükseltmekle, çağı teslim almamız imkânsızlaşır; çağa teslim olmamız da kaçınılmazlaşır. Bu durumda, çağrımızın kendi çağını kurabilmesi şöyle dursun, çağrımızın çağrısının ne olduğunu, çağını nasıl kurabileceğini anlayabilmemiz de zorlaşır.

O halde, çağrımızın kendi çağını kurma sürecinde bir mesafe katedebilmemizin ilk şartı, çağdan, çağın ağlarından, bağlarından ve bağlamlarından kurtulabilmektir.

Peki, çağın ağlarından, bağlarından kve bağlamlarından urtulmak yeterli midir? Gereklidir ama yeterli değildir.

* * *

Bunun için, ikinci adım olarak, kendi çağrımızın çağrısıyla, diliyle, ruhuyla kuşanarak "çağa girebilmemiz" gerekir. Çağa girmek; çağa tanıklık etmek, çağı tanımak, çağın tanıdığı biri olmak demektir.

Üçüncü katetmemiz gereken mesafe ise çağı aşmak olmalıdır.

Çağdan kurtulmak, çağa girmek ve çağı aşmak, ancak tıpkı Efendimiz'in (sav) yaptığı gibi "ümmîleşmek"le mümkün olabilir. Ümmîleşmek, sırasıyla, ön almak, ön açmak ve öne koyulmak demektir.

Peki, İLEM ne? Yarınki yazıya artık...

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara