Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Avrupa'yı 'biz' kurtarabiliriz ancak

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-11-05 11:39:07

Avrupa'yı 'biz' kurtarabiliriz ancak

Sonunda Avrupalı düşünürler de bizim burada yılardır haykırdığımız yakıcı gerçekleri açıkça itiraf etmeye başladılar. Avrupalı düşünürlerden Alain Touraine, Habertürk gazetesinin gerçekleştirdiği, -bence- yılın röportajı'nda, özetle, "Avrupa çatırdıyor, adım adım çöküşün eşiğine doğru sürükleniyor. Avrupa'yı çöküşten ancak Türkiye kurtarabilir", dedi. (Bunun gerçekleşebilmesi için, Türkiye'nin "ayak" ve zihin bağlarından kurtulması gerekiyor öncelikle; ama o sürece girdik elhamdülillah).

Touraine'in söyledikleri gereken ilgiyi görmedi Türk basınında. Bu ilgisizliğin gerisinde, Avrupa'yı, Batı'yı putlaştıran Türkiye'deki entelijansiyanın putlarının yıkılması, "suç ortaklığı"nın ifşa edilmesi korkusu yatıyor olsa gerek.

Gerçekten de Batı uygarlığı söyleyebileceği her şeyi söyledi ve "bitti". Bu gerçeği büyük düşünür Nietzsche çok veciz bir şekilde şöyle ifade etmişti: "Avrupa'nın söyleyebileceği tek yeni şey, yeni bir şey söyleyemeyeceği gerçeğidir."

Avrupa, Heidegger'in ifadesiyle "bir akşam ülkesi"dir artık; güneş çoktan batmış, karanlık çoktan çökmüştür. Bu gerçeği Baudrillard da, İslâm'ın terörle özdeşleştirilerek insanlığın önünden uzaklaştırılması girişimlerine karşı, "oysa insanlığın önündeki tek seçeneği yok ediyoruz" diye ifade etmişti.

Batı uygarlığının, fikrî, siyasî, sosyal ve iktisadî bakımdan geldiği en iyi, en son nokta liberalizmdir: Liberalizmi insanlığın ulaştığı en mükemmel nokta, bir özgürleşme biçimi olarak sunmak, en iyimser ifadeyle safdilliktir.

Liberalizm, bir özgürleşme biçimi değildir; aksine bir özgürleşme yanılsaması, yanıltmacasıdır: Felsefî olarak zihnin, ahlâkî olarak davranışların ve değerlerin, sosyolojik olarak toplumu ayakta tutan anlam haritalarının ve kurumlarının, iktisadî olarak birey'den küre'ye kadar insanın, insanlığın iktisadî varoloş düzeninin ve düzeneklerinin tefessüh etmesidir.

Liberalizmin başarısı, gerçekte, insan'lık fikri'ni hiçe sayışının, yok edişinin katlanarak gerçeğe dönüşmesini garanti ediyor yalnızca: Liberalizmin ürettiği sosyal ve iktisadî refah toplumu, insanların hakikatten, anlamın dünyasından, içine sürüklendikleri felsefî, sosyal ve iktisadî anlamsızlık, hiçleş/tir/me kriziyle yüzleşmekten kaçış biçimlerini hem çoğaltıyor, hem de meşrulaştırıyor çünkü.

İnsanların iktisadî refaha ulaşmasıyla, daha mutlu, daha huzurlu, daha anlamlı bir hayat sürdürebilecekleri fikri, insanın varoluş hakikatinin ve hakikatin varkılış imkânlarının ve katmanlarının kavranamadığı, olgunlaşamayan, haddini bilemeyen, bencilleşen, kibrinden çatlayan ilkel ve barbar bir fikirdir: Sonuçta hayatın ruhsuzlaşması, insanların vicdanlarını yitirmeleri, bireysel, sosyal ve küresel ilişkilerin, erdem, hikmet, saygı, incelik gibi temel vazgeçilmez ilkeler üzerinden değil, çıkar ve güç ilişkileri, dolaylı, örtük kontrol ve kolonizasyon biçimleri üzerinden kurulmasına, bu da insanların olmak fikri yerine daha fazla sahip olmak, -daha fazla haz sahibi olmak, daha fazla güç ve servet sahibi olmak- gibi ilkel, pagan ve barbar dürtüler üzerinden kurulmasına yol açıyor.

Avrupa, kurtarılmayı bekliyor gerçekten. Sürüklendiği, girdiği cendereden, fasit daireden çıkarılmayı. Avrupa'da dışarıdan ve yüzeysel değil, içeriden ve derinlemesine yaptığınız bir keşif yolculuğu, bu çaresizliği size bütün derinliğiyle, yönleriyle ve boyutlarıyla gösterecektir. Ben Köln'den Amsterdam'a kadar yaptığım mini-Avrupa seyahatinde bu yakıcı gerçeği bir kez daha gördüm, bir Avrupa şehrinde, Londra'da 12 yıl yaşamış, soluk alıp vermiş biri olarak.

Sözünü ettiğim kaçısın, estetize yok oluşun en ürpertici mekânı Amsterdam: Amsterdam'da şehrin sokaklarında, uyuşturucunun serbestçe alınıp satılması, pornografik / cinsel uyuşturucunun serbestçe dolaşıma ve tüketime sunulması, insanların hakikatin yitirildiği, anlamın sırra kadem bastığı, ruhun hayaletlere dönüştüğü bir ortamda adına "özgürleşme" denilerek gerçekleştirilen liberalizmin kontrol ve kolonizasyon düzenini, düzeneğini ve yanıltmacasını nasıl da haz alarak, ayartarak sürdürebildiğinin ve meşrulaştırabildiğinin, insanı hakikat adına, insanlığın geleceği adına ürperten göstergeleri.

 

* * *

Almanya seyahatimiz sırasında bize eşlik eden, arabasını veren, her türlü yardımı yapmaktan çekinmeyen, orada e-mail adresime düşen e-mailinden sonra tanıştığımız ama kâlû-belâ'dan beri dost ve kardeş olduğumuzu gönülden hissettiğimiz, önaçıcı çalışmalara öncülük eden sevgili kardeşim Murat Kubat'a ve değerli eşi Nihal Hanım'a, Köln'den Yılmaz Gümüş ve "dâhi çocuk" İbrahim Bahçi kardeşlerime, Amsterdam'dan Abidin Tuncer ve değerli eşiyle Yardımeli Derneği'nin Avrupa temsilcisi Mustafa Bildirici kardeşlerime gösterdikleri kardeşlikleri, dostlukları ve "ev sahiplikleri" için içten teşekkürlerimi iletiyorum buradan. Önümüzdeki günlerde bu kardeşlerimle yaptığımız zihnî fetih, kalbî keşif yolculuklarını, bu güzel insanların Almanya'da, Avrupa'da yaptıkları gözdoldurucu, Avrupa insanının da önünü ve gönlünü -hakikate- açacak değerli çalışmalarını sizlerle paylaşacağım...

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara