Dolar

42,8053

Euro

50,2208

Altın

5.950,08

Bist

11.335,05

Erkek değil de kadın, siyah değil de beyaz…

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-07-20 03:11:00

Erkek değil de kadın, siyah değil de beyaz…

Çocuktum ve okullar tatil olmuştu, okunacak kitap da kalmamıştı. Annemle alışverişe gittiğimizde ona çok yalvardım birkaç tane kitap satın alalım diye.

 İlk anda hayır dedi, arkadaşlarından ödünç al, şimdi senin kitaplarınla uğraşamam.

Ben çok ısrar edince dayanamadı ve alışverişi bitirene kadar sen git kendin al ama bir tek kitap, dedi.

Bense bir kitapla yetinmeyip, ismi hoşuma giden veya kapak tasarımı ilgimi çeken kitaplardan üç tane seçtim.

Anemin yanına üç kitapla döndüğümde bana çok kızacağını biliyordum.

Çünkü kendisi bir tek kitap için izin vermişti ama biraz kızdıktan sonra sustu ve bana ceza olsun diye de söz verdiği halde beni pastaneye götürmedi.

Neyse, ben artık sabırsızlanıyordum eve gitmek için, zaten unutmuştum pastane sözünü, kendisi hatırlatmıştı ben de artık bir şey diyememiştim.

Eve gittiğimizde aldığım kitaplardan kapağı ve ismi en çok dikkatimi çeken kitabı okumaya başladım, yazarı yabancıydı.

Okuduktan sonra verdiğim paraya çok acımıştım, çünkü kitapta ki hikâye bana hiç inandırıcı gelmemişti. Hatta bu adam uçtu, böyle şey mi olur, dedim kendi kendime.

Kitapta özet olarak;  Tıp doktoru bir adamın, kızına tecavüz eden genç bir erkek çocuğa ceza olsun diye uzun tıbbi müdahalelerden sonra cinsiyet değiştirttiği anlatılıyordu.

Birkaç gün kafamı kurcalamıştı bu kitap, sonra çok saçma bir hikâye olduğuna karar verip unutmuştum, ta ki Romanya’dan Türkiye’ye gelene kadar.

Şimdi böyle dedim diye bu olaylar sadece Türkiye’de var gibi bir iddiam olduğu anlaşılmasın. Dediğim gibi kitabın yazarı yabancıydı ve elbette bu olaylar sadece Türkiye’de yok, dünyanın birçok yerinde var, ne yazık ki.

O yaşta tabi ki böyle bir şeyin gerçekte olamayacağını, bunun çok saçma bir şey olduğunu düşünmüştüm. Çünkü o zamanlar bırakın erkeklerin böyle cinsiyet değiştirmesini, kadınlar bile estetik ameliyatı olmuyordu, en azından şimdiki gibi tepeden tırnağa yapılanlarla kıyaslandığında.

Şimdi aklım alıyor mu veya böyle bir şeyi kabul etmeye imkân ve ihtimal var mı?

Elbette hala aklım almıyor ve kabul etmek mümkün değil.

Biliyorum ki çok modern zamanlardayız deniliyor ve bir sürü haktan söz ediliyor ama benim hakkımı, senin hakkını, en önemlisi de gelecek nesillerin hakkını düşünen yok.

Hem nasıl bir şeyse şu modernlik, olur olmaz her nesnenin, her olgunun önüne bir sıfat olarak kolayca eklenebiliyor.  

Cinsiyet değiştirmelerden absürt yeniliklere kadar birçok sapkınlığın ya da anlamsızlığın ortak adı hep modernlik ve bunu yapanlar da hep “ben yaptım oldu, çok da modern oldu” hesabındalar.

Şimdi nereden çıktı bu konu, diyeceksiniz.

Bu günlerde dünya çapında ünlü bir şarkıcı vefat edince, biz Müslümanlar olarak şaşırdık nasıl bir tepki vereceğimizi, afalladık, tereddüt ettik.

Aslında hepimiz onun şarkılarını biliyoruz ve eminim ki çoğu insan da o şarkıları severek dinledi ve dinliyor.

Müslümanların nasıl bir tepki vereceklerini şaşırmalarının, kararsızlıklarının asıl nedeni, bu insanın kısa bir süre önce İslamı seçmiş olması.

Biz insanlar, din ayırt etmeden (ki bu konuda ayrım yapmak mümkün mü, ayrıca tartışılabilir) böyle medyatik kahramanlara çok fazla önem veriyoruz ve ne getirdiği ne götürdüğü hakkında fazla düşünmeden başımızın tacı yapıyoruz.

Niye yapıyoruz bunu.

Neden baş tacı ediyoruz bu medyatik kahramanları.

Bir kısmımız, bu vesileyle başka dinleri aşağılamak ve kendi dinimizi yüceltmek için yapıyoruz bunu.

Oysa İslam, seçen kim olursa olsun, ne onun seçmesiyle yücelir ne de seçmemesiyle alçalır.

Olsa olsa belki seçen kişinin yücelmesinden ya da seçmeyenin alçalmasından söz edilebilir.

Bir kısmımız, alabildiğine hoşgörülü, herkesle barışık ve çağdaş görünebilmek için yapıyoruz bunu.

Bir kısmımız da, ben çok mu doğruyum ki ona tepki göstermeye cesaretim olsun, diye düşündüğümüz için yapıyoruz bunu.

Biz sustukça ve susmakla kalmayıp onları baş tacı yaptıkça, tabi onlar da doğru bir şey yaptıklarını sanıyorlar ve gün geçtikçe ne yazık ki sapkınlıklar daha çok artıyor, çeşitleniyor.

Yazımın başında da yazdım, o çocuk aklımla bile bunu bir türlü kabullenememişken ve böyle bir şeye ihtimal dahi vermemişken, bu saatten sonra hiç kusura bakmayın bunu kabul etmem mümkün değil.

İster cahil deyin, ister yobaz deyin bu konuda fikir değiştiremem.

Cinsiyet değiştirmek, bu uğurda bir sürü estetik ameliyat geçirmek ve yazmaya utandığım daha bir sürü sapkınlığı kabullenmek insanlığımıza da, inancımıza da asla uymaz.

Ki, başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere 4 kutsal kitabın hiçbirinden buna izin verildiğine ilişkin bir yorum çıkaramazsınız.

Sapkınlığa düşenlerden bazıları, sayıları az da olsa bu tanrı tanımazlığı bir şekilde fark ediyorlar ve ileriki yaşlarda Allah’a yöneliyorlar.

Evet, biliyoruz ki Rabbimiz affedicidir ve tövbe için hiçbir zaman geç değildir.

O’nun kararlarına karışamayız.

Din Günü’nün, Hesap Günü’nün sahibi O’dur, hüküm O’nundur.

Ancak bu insanları tövbekâr olsalar da dinimiz için de, gelecek nesiller için de örnek insan olarak gösteremeyiz, göstermemeliyiz.

Bunlar örnek alınırsa maazallah bazılarımız, nasılsa beni Allah affeder ben nefsime hoş görünen şeyleri yapayım şimdi, sonra tövbe eder Allah’ın emrettiği şeyleri o zaman yaparım, demeye, böyle düşünmeye, böyle davranmaya başlar.

Belki onların seçimlerine karışamayız ama biz Allah ile bir sorunumuz olmayan ve bizi yarattığı gibi kabullenenler olarak, ne kadar ünlü olurlarsa olsunlar o sapkınlara ki tövbe etmiş olsalar da asla prim vermemeliyiz, baş tacı etmemeliyiz.

Gençlerimiz,  ülkesinde yıllarca başbakanlık yapmış bir insanı tanıyamıyorlar ama insanlıktan çıkmışların ne yaptıklarını tek tek sayabiliyorlar.

Onların ne yaptıklarını bilmek sanki çok büyük bir marifetmiş gibi.

Ne yani Rabbimiz eğer isteseydi onları erkek değil de kadın, siyah değil de beyaz olarak yaratamaz mıydı?

 

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara