MİT ne yapmalı? MİT ne yapmalı?
15 Yıl Önce Güncellendi
2012-02-12 07:36:37
Güya bugün ‘dindar nesil’ tartışmasına devam edecektim. Nesillerin eğitiminde siyasilerin ideallerinin olmasının son derece doğal olduğunu diğer ülke örnekleri ile yazacak, önemli olanın dindarlığın yanında diğerlerine saygılı, demokrat ve iyi eğitimle donanmış nesiller yetiştirmek olduğunu söyleyecektim. Fakat ülkemiz bir konunun iki gün üst üste tartışılmasına dahi müsaade etmiyor. Gündem ayağımızın altından kayıp gidiyor sanki:
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve diğerleri KCK’dan ifadeye çağrılınca ortalık toz duman oldu. Ne yalan söyleyeyim, bu krize bayağı hazırlıksız yakalandım. Yaşananlara bir türlü anlam veremedim. Kim kime saldırıyor, oyunun içinde kimler var, iyice aklım karıştı. Sanırım bu konuda tek de değilim. Ancak hepimizin korkusu bu büyük karmaşanın arkasında büyük bir tuzağın olma ihtimali.
Meseleye iyi tarafından baktığınızda ise muhalefetin ve bazı yazarların ısrarla savunduğu ‘sivil vesayet’ veya ‘sivil dikta’ iddiaları tamamen temelsiz çıktı. Bu iddia sahiplerine göre Hükümet yargıçları ve savcıları emrine almıştı ve dilediği adamı tutuklatıp, yıllarca hapis yatırıyordu. Güya pek çok gazeteci, asker ve aydın muhalif ‘sivil dikta’nın kurbanıydı. Fakat aynı otoriterler, Hükümet’in emriyle hareket eden MİT Müsteşarı Fidan’ı, eski Müsteşar Taner’i ve Müsteşar Yardımcısı Güneş’i de şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırınca dikta iddialarının ne kadar yanlış olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu!
Kim haklı?
Bu kısmı iyi, fakat akıllarımızı tırmalayan soru hala orta yerde duruyor: Savcı bunu neden yaptı? Terörle mücadele etmek görevi olan MİT’in başındaki adam hiç KCK’dan şüpheli sıfatıyla sorguya çağrılır mı? Savcı şaşırdı mı? Aklını mı yitirdi? Olayın arkasında İsrail mi var, yoksa İran-Suriye ikilisi mi? Yoksa olup bitenler bir polis-savcı devletine mi işaret ediyor? Hedef Ergenekon gibi davaları sulandırmak mı? vs... vs...
Senaryolar çeşit çeşit... Ben ise bu tahminlerin hiçbirinden tatmin olmadım. Öncelikle Hakan Fidan’ı tanıyorum. Uzun süredir başarılarını da takdirle izliyorum. MİT’in başına gelebilecek en doğru kişiydi. Ancak MİT, O ve birkaç iyi adamla düzelecek bir kurum değil. Reform edilmemiş, yeniden yapılandırılmamış bir MİT, başına kim gelse onun da başını derde sokar. Kim ne derse desin, bunu bilir bunu söylerim.
İkinci olarak tartışmalarda ölçüyü tutturmamız ve demokratikleşme hedefinden ayrılmamamız gerekiyor. Savcı Bey MİT Müsteşarı’nı şüpheli yapınca Ergenekon, Balyoz, KCK ve benzeri davalar öylesine bir karıştı ki!... Göz gözü görmüyor. Böyle ortamlarda herkes kendisini savunur ve ideallerinden uzaklaşabilir. Bu nedenle MİT de, Meclis de, Hükümet de, yargı da kendisini savunma refleksleriyle değil, demokratikleşme ve davaları adaletle sonuçlandırma idealleriyle hareket etmelidir.
Ne yapmalı?
Dr. Hakan Fidan gibi temiz ve yetenekli bir ismin de şüpheliler arasında sayılması sapla samanın iyiden iyiye birbirine karıştığı anlamına gelir. Bundan sonra tüm aktörler doğrusuyla yanlışıyla sadece kendilerini savunmaya kalkarsa yanlışlar doğruların arasında kaynar gider. Oysa ki o yanlışların içinde devleti ve toplumu yıllardır kemiren çeteleşmeler, derin devletleşmeler ve mafyalaşmalar da var. Belki istenen de buydu, yani aslında işbirliği yapması gereken kurumların birbirlerini yemesi ve aradan yeni bir vesayet rejiminin inşa edilmesi.
Ortada bir kriz var ve MİT bu sorunu aşmak için formüller geliştirecektir. Ancak MİT’e âcizane tavsiyemdir, bu konuda yargı, medya ve diğer güvenlik birimleri ile çekişerek veya polemiğe girerek çözüm üretmekten kaçının. İkincisi, krizden kurtulmak için geçici, ama gerçekte doğru ve sürdürülebilir olmayan formüllere itibar etmeyin. Yasalarda sizi krizden kurtaracak oynamalar yapılmasını istemek yerine, köklü yasal ve kurumsal değişikliklere gidin. En önemlisi Yeni Türkiye’ye yakışmayan ‘eski MİT’e bir an önce son vererek, ‘yeni MİT’i bir an evvel oluşturun.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap